web analytics

Sivriada 3

“ İstanbul devasa bir köpek kulübesidir: Herkes buraya adım atar atmaz bunun farkına varır ” diyerek İstanbul’un sokak köpeklerini anlatmaya başlar, 1874’te 28 yaşındayken İstanbul’a gelen ve ilerleyen yıllarda İtalyan edebiyatının en güçlü yazarlarından biri olacak olan  Edmondo De Amicis.

Admondo De Amicis İstanbul’şehre dair gözlemlerini etkileyici ve heyecanlı bir üslupla anlattığı “İstanbul” adlı kitabı, bu şehir üzerine yazılmış en güzel kitaplardan biridir. Söz konusu İstanbul’un sokak köpekleri olunca Edmondo De Amicis, İstanbul’un köpeklerini anlatan ne ilk ne de tek seyyah. Neredeyse İstanbul’a gelen her seyyah İstanbul’un sokak köpekleriyle ilgili bir şeyler karaladı. Belki de en etkileyici şekilde  Amicis anlattı.

Amicis yukarıdaki sözlerine şöyle devam eder: “ Köpeklerin hepsi birden tasmasız, isimsiz, evsiz, kuralsız ve son derece özgür bir serseriler cumhuriyeti oluştururlar. Her şeyi sokakta yaparlar; sokakta küçük oyuklar kazarlar, sokakta uyurlar, sokakta karınlarını doyururlar, sokakta doğarlar, yavrularını sokakta emzirirler ve sokakta ölürler; hiç ama hiç kimse işgal ve istirahat ettikleri yerlerde onları rahatsız etmez. Sokakların sahibi onlardır. Bizim şehirlerimizde , atlara ve insanlara yol veren köpektir. Burada insanlar, atlar, develer, eşekler köpekleri ezmemek için yolunu değiştirir. İstanbul’un en işlek yerlerinde, sokağın ortasında kıvrılmış uyuyan dört beş köpek yüzünden, mahallenin bütün ahalisi yarım gün boyunca onların etrafında dolaşmak zorunda kalır.

Köpekler sokakta dört atlı bir arabanın yolunu değiştiremeyecek kadar rüzgar gibi üstlerine geldiğini gördüklerinde güç bela rahatlarını bozarlar. Yerlerinden de, ancak son anda, atların toynakları tepelerine inecek kadar yaklaştığında, miskinlikleri yüzünden kalkıp zar zor dört parmak öteye giderler. O da canlarını kurtarma mecburiyetinden. Miskinlik İstanbul köpeklerinin en belirgin özelliğidir.  Sokağın ortasında beşli, altılı, onlu sürüler halinde ya dizilip ya halka olarak kıvrılıp, hayvandan çok tezek yığınına benzer şekilde yatarlar ve orada sağır edici bir velvelenin ve hayhuyun içinde gün boyunca uyurlar, yağmurmuş, güneşmiş, soğukmuş onlara hiç dokunmaz. Kar yağınca, kar altında kalırlar; yağmur yağdığında tepelerine kadar çamura batarlar, hatta ayağa kalktıkları vakit ne gözleri, ne kulakları, ne burunları seçilen balçıktan yapılmış köpeklere benzerler .”

Anlaşılan bir zamanlar İstanbul, sokak köpekleri için şefkat ve merhamet gördükleri bir tür cennetmiş. Ama köpekler için hayat hep böyle güzel, pembemsi gitmemiş.

Çünkü  sene 1910’da İstanbul  Şehreminliği tarafından 80 bini toplanıp  Sivriada’ya götürülmüş. 180×250 metre boyutlarında olan  bu adada yiyecek hiçbirşey bulunmadığından ve yetkililerce yiyecek hiçbir şey bırakılmadığından köpekler birbirlerinin etini yiyerek birbirlerini öldürmüşler.

Bu yaziya 2 yorum yapilmis.

Yorum yapmak istermisiniz?

RSS yapılandırılmış değil.

———————————————————–

————————————————————

———————————————————-

———————————————————-

———————————————————

———————————————————

———————————————————

——————————————————–

————————————————————

——————————————————–

———————————————————

———————————————————–

——————————————————-

———————————————————–

E-mail adresinizi yazın

yeni yazılar posta adresinize gönderilsin
(E-posta adresinize gönderilen linki tıklamayı unutmayın)

——————————————————–

————————————————————

YAZI ETİKETLERİ

———————————————————-

———————————————————–

Yazıların ve fotoğrafların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

————————————————————–

Bu sitede emeğe saygı esastır