Ekşi Sözlük’te adıma açılan başlıkta eski bir öğrencim yorum yazmış. Belki bu bloğu takip ediyordur görür belki de yıllar sonra görür. Bilmiyorum, buraya yazayım asılı kalsın. “Sende böyle bir izlenim bırakmak beni çok mutlu etti. Yıllar öncesinden gelen tatlı bir rüzgar gibi. Hayat insana – eğer öğrenmeye meyilliyse- çok şey öğretiyor. Öğrenilen her bilgiyle beraber insanın hayatını, düşüncelerini, davranışlarını güncellemesi […]
Boğaziçi’nde bulunan toplam 366 yalının 136 sı Sarıyer ilçe sınırları içinde bulunduğundan, Boğaziçi’nin yalıları ile en zengin ilçesi Sarıyer’dir. Sarıyer yalıları Beşiktaş sınırında Mısırlı Yusuf Ziya Paşa Yalısı ile başlar, Büyükdere sahillerine kadar uzanır. Bu yazı, bu yalılardan Osmanlı tarihinde yer etmiş ve ilk etapta bilinmesi gereken 32 sini konu alıyor. Beşiktaş’tan Sarıyer’e ve ötesine uzanan bir vapur seyahatinizde bu yalıları […]
Boğaziçi’ne kıyısı olan ilçeler içinde en az yalısı olan ilçe Beşiktaş’tır. Bu durumun en önemli nedeni, Dolmabahçe’den Ortaköy’e kadar uzanan hat üzerinde birer yapılar kompleksi olan Dolmabahçe ve Çırağan saraylarının bulunmasıdır. Bu sebeple Beşiktaş’ta yalılar zinciri Ortaköy yalılarıyla beraber başlar. Boğaziçi’nde bulunan toplam 366 tarihi yalının 37 sine Beşiktaş ev sahipliği yapar. Bu yazı bu yalıların 8 ini konu alıyor. […]
Ortaçağ’a kadar bir kenti savunmanın en iyi yöntemi adına sur denilen, üst üste binen duvarlar inşa etmekti. Kent, yüksekliği 10 metreyi geçen bu duvarlarla çepeçevre sarıldığında kenti savunan 5 bin asker, 100 bin 150 bin askere karşı bana mısın demeden savaşıyordu. Bir de galip geliyordu üstelik. Ortaçağ’ın en güçlü sur sistemine İstanbul sahipti. İstanbul’un etrafını kesintisiz bir hat boyunca 19,5 […]
Osmanlı’nın İstanbul’daki ilk topraklarından olan Beykoz, Üsküdar sınırında Göksu’dan başlayıp Karadeniz’e kadar kesintisizce devam eder. Çevresi doğal güzellikleriyle ün salmış köylerle doludur. Bu sebeple bir çok Osmanlı sultanının gezip eğlendiği, avlandığı bir yer olmuştur. Halk da mesire alanı olarak yine bu köyleri seçmiştir. Bir çok seyyahın seyahatnamesinde geçen ve “Asya’nın tatlı suları” olarak anılan Göksu ve Küçüksu, Osmanlı’nın en popüler […]
Boğaziçi, Asya ve Avrupa kıyılarını süsleyen yüzlerce yalısıyla adeta bir Yalı Müzesi’dir. Bu müzede yalıların mimari yapılarını, süslemelerini ve yaşanmışlıklarını inceleyerek Osmanlı’nın Boğaziçi kültürünü tanıyabiliriz. Yalamak fiilinden türeyen “yalı” Boğaziçi’nde bulunan denize sıfır konutlardır. Eğer konutun denizle irtibatı yoksa konut, köşk olarak isimlendirilir. Dolayısıyla bir yapının “yalı” olarak adlandırılabilmesi için, denizin dudağında olması şarttır. Eskiler, bu sebeple yalı için leb-i […]
Kadıköy’ün en aristokrat semti olmakla ünlü Moda, Bizans ve uzun Osmanlı dönemi boyunca bağlık, bahçelik ve çayırlık alanlarıyla maruftu. Kadıköy Çarşı’dan Kurbağalıdere’ye kadar denize bir burun olarak uzanan, yer yer Rumların ve Ermenilerin iskan ettiği bu alanda balıkçılık ve avcılık yapılıyordu. Elbet mesire yeriydi aynı zamanda. Çoklukla günübirlik pikniklere, çeşitli eğlencelere mekanlık ediyordu. 1850’lili yıllarda Latin kökenli bir aile olan […]
Bugün bir dünya haritası alın ve bakın. Gözünüze ilk çarpan yer neresi. Amerikan rüyasının kıtası mı? Uygar yaşamın, çağdaş değerlerin merkezi Batı Avrupa mı? Kültürel geçmişi ve çeşitliliğiyle Çin mi, Hindistan mı? Dünyadaki vahşi yaşamın, safarinin merkezi Afrika mı? Kutuplar mı? Okyanuslar mı? Hangisi? Sait Faik için adaydı. Haritaya ne zaman baksa gözleri bir ada arardı. Derler ya adam olacak […]
İslam bilim tarihini çok bilmediğimiz muhakkak. Hatta yer yer azımsadığımız da muhakkak. Oysa 1000 yıl önce dünya her şeyi biliyordu. Ve hiçbir şeyi azımsamıyor, bilim ve teknik alanında ilhanmını İslam bilim adamlarından alıyordu. Bizans imparatorundan sırf tercüme edip çoğaltmak için, ödünç olarak kütüphanesini isteyen kişi bir halifeydi. Bir ışık aşığı olan İbni Heysem, karanlık bir odada otururken, küçük bir delikten içeriye […]
İstanbul’u 19,5 kilometrelik bir hat boyunca çepeçevre saran surları için belki de yapılan en güzel betimleme, bir seyyahın anlatımında gövde buldu. Seyyahımıza göre İstanbul’un kadim surları “harabede parıldayan ihtişam“dı. Nasıl olmasındı ki; planlanması 4 yıl süren surların yapımı için 8 bin işçi 5 yıl geceli gündüzlü çalışmıştı. Resmi açılış tarihi olan 25 Ağustos 413’den, resmi kapanış tarihi olan 29 Mayıs […]
Seyyah tanıktır. Hayatın, bizim yaşadığımız gibi daha önce yaşanmadığının tanığıdır. Adına Küreselleşeme denen aynileşmenin yok ettiği kültürel zenginliklerimizi bize hatırlatmaları, yüzümüze tokat gibi vurmaları bu yüzdendir. Olabildiğince taraflı olsalar da alabildiğince sevimlilerdir. Ve bütün sevimlilikleriyle tarihe adını nakşettirenlerdir. Aradan geçen bilmem kaç asıra rağmen halâ da kendilerinden bahsettirenlerdir. Seyyah normal biri değildir. Olsaydı eğer dünyanın bir ucunda, 35 yaşında, aile […]
İstanbul metropolü denince akla gelen ilk yerlerden biri Levent’tir. Levent, bir tasarım-kenttir. İstanbul’da modern bir altyapıya sahip, çağdaş bir yaşam alanı olarak tasarlanmıştır. Bir anlamda çağın, İstanbul’a dokunduğu eldir. Bir prototiptir. Bu sebeple özgün bir tarihi vardır. Memur, öğretmen, esnaf gibi orta gelirli yurttaşlar için modern düzenlemeye sahip bir yaşam alanı olarak kurgulanan Levent, sonrasında sinema, sanat ve edebiyat çevresinin […]
Bu yarışma hem İstanbul kültür bilgimizi sınamak hem de sorular yoluyla İstanbul’un tarihi, kültürel ve doğal varlıklarını tanımayı amaçlamaktadır. 10 sorudan oluşur ve her soru 10 puandır. Seçenekleri tıkladığınızda sorunun doğru cevabı görülür. Alttaki mavi ok aracılığıyla diğer soruya ulaşırsınız. Sınav sonucunda ise toplam kaç puan kazandığınızı ve başarı ölçünüze göre hazırlanmış olan bilgi notunu görebilirsiniz.
Gitmeyenler bilmezler. Topkapı Sarayı’nın bahçesi olan Gülhane Parkı, burada çok yetiştirildiğimiz için adını bizden alır. Çiçeklerin kraliçesi olarak kabul edildiğimizden, Anadolu’da çok eski zamanlardan beri yetiştiriliriz. Dolayısıyla bilir Anadolu halkı, biz nasıl yetiştiriliriz, nasıl güzelleştiriliriz, tadımız nasıl çıkar ve yarin eline nasıl veriliriz. Topkapı Sarayı’nın hasbahçesine ilk gelişimiz Osmanlı padişahı Fatih dönemine rastlar. Siz deyin 1460 ben diyeyim 1470’de. Sonrasında […]
Cumhuriyet dönemi İstanbul’un ilk belediye başkanı ve ilk valisi. Mart 1923 ten Haziran 1924 e kadar süren belediye başkanlığı görevine çok şey sığdırdı. Günümüzde belediyelerin kullandığı çoğu uygulamanın temeli onun 14 aylık bu kısacık döneminde atıldı. İstanbul belediyecilik tarihinde bir çok ilke imza attı. Bu yüzden “İstanbul’un süper belediye başkanı” olarak anıldı. Belediyecilik uygulamaları o kadar beğenilmişti ki, 8 Haziran 1924 […]
Osmanlı’nın eğitim, kültür ve sanat hayatına yön veren simalar tarih boyunca bir şekilde Boğaziçi yalıları ile irtibatlı olmuştur. Şu an adını hatırlayamadığım bir yazarın bu yazının meramını enfes kıvamında dile getiren bir sözü var. Der ki: “ Yazar, pencereden bakarken bile işini yapıyordur.” Boğaziçi yalılarının pencereleri dile gelse de konuşsa! Kaç yazar o pencerelerden Boğaziçi’nin eşsiz manzarasına bakarak kitaplar kaleme […]
Knut Hamsun’un Açlık adlı romanını okuyanlar bilirler. Okumayanlarda şuradan bilsinler. Açlık’ı okuduktan sonra yemek yiyebilmek biraz meşakkatli bir meseledir. Çünkü bu romanını Knut Hamsun yaşayarak, her bir kelimesini kendi açlığına banarak yazmıştır. Çağımız insanının Açlık’ı okuması farz kabilinden birşeydir aslında. Çünkü, her insanın dibe vurduğu bir dönem bir hayat kesiti vardır muhakkak. Oturup hıçkıra hıçkıra ağladığı, antidepresanlar kullandığı, intiharın kıyısına […]
Ey tesadüf, sen nelere kâdirsin! Ya da tesadüfün yazdığı tarih mi demeli? Fransızlar soğuk şaraplarımız ısınmasın, aman şunlara bir mahzen yapalım derken koca bir Bizans sarayı bulmuşlardı çünkü. Değil Marmara’nın, değil Türkiye’nin, dünyanın en büyük devrimine İstanbul’un da ortak olduğunu ortaya koyan arkeolojik keşifi bulan bir demiryolu işçisiydi. Sultanahmet Meydanı’nı süsleyen Yılanlı Sütun’un 250 yıldır kayıp olan başı, hafriyatın içinden bir […]
Kanuni Sultan Süleyman’ın oğulları olan Selim, Mustafa ve Mehmet’in 1530 yılında Sultanahmet Meydanı’nda yapılan sünnet düğününü konu alan bu minyatürde 3 cambaz görünüyor. Sağdaki cambaz bi gayretle Dikilitaş‘ın üzerine çıkmaya çalışıyor; onun yanındaki ince bir diğerin üzerine çıktı çıkacak gibi; en soldaki ise Örme Sütun’un üzerine çoktan çıkmış bile. Tarih, işte o sütunun üzerine çıkıp da yere çakılan cambazların hikayeleriyle dolu. […]
Eminönü’ne adını veren ahşap Gümrük Eminliği binasının gravürüne, metinlerini Robert Walsh’ın yazdığı, gravürlerini Thomas Allom’un çizdiği 1800’lü yılların İstanbul’unu anlatan “İstanbul Manzaraları” adlı seyahatnamede rastladım. Bu seyahatnameye Coke Smith adlı resssam tek bir gravürle katkıda bulunmuş. O gravürün adı da “Yeni Cami ve Gümrük Eminliği” adını taşıyor. Bugün Eminönü’ne Eminönü diyorsak Yeni Camii önünde bulunan iki katlı bu ahşap Gümrük Eminliği […]
Bir ayazma düşünün. Ortodoks Hristiyanlar, şifa bulmak için o ayazmada dinsel ayinlerini gerçekleştirsinler ve bir Osmanlı padişahı da köşkünden onları izleyip üzerilerine paralar saçsın. Sirkeci’yi Bakırköy’e bağlayan sahil yolu olan Kenndey Caddesi, tarihi epey ilginç olan ama pek kimse tarafından bilinmeyen bir ayazmaya ev sahipliği yapıyor. İstanbul tarih boyunca yüzlerce ayazmaya ev sahipliği yaptı. Ama hiçbirisi bir padişah köşküne bu […]
“ İstanbul devasa bir köpek kulübesidir: Herkes buraya adım atar atmaz bunun farkına varır ” diyerek İstanbul’un sokak köpeklerini anlatmaya başlar, 1874’te 28 yaşındayken İstanbul’a gelen ve ilerleyen yıllarda İtalyan edebiyatının en güçlü yazarlarından biri olacak olan Edmondo De Amicis. Admondo De Amicis İstanbul’şehre dair gözlemlerini etkileyici ve heyecanlı bir üslupla anlattığı “İstanbul” adlı kitabı, bu şehir üzerine yazılmış en […]
Hani siz kâh parklarda, kâh bahçelerde, kâh bostan kenarlarında, kâh mezarlıklarda yürürken yanı başınızdan yeşilimsi-gri kahverengi renkte sıyır sıyır geçen bir kertenkele var ya işte o! Aman basmayın. Öldürmeye çalışmayın. Zararsız ve zehirsizdir çünkü. İstanbul’un biricik kertenkelesidir. Nasıl bir çok seyyah ve elçi Doğu’nun atkestanesini, lalesini, sümbülünü, nergisini gibi birçok çiçeğini Batı’ya götürmüş o da Batı’dan buraya gelmiş. Ama birileri istediği, […]
336 sütunuyla yerebatmış bir sarayı andıran bu yüzden de Osmanlı zamanında Yerebatan Sarayı olarak adlandırılan Bazilika Sarnıcı’ndan, fetihten sonraki 100 yıl boyunca haberi yokmuş Osmanlı’nın. Ta ki eski çağ metinlerine ve Bizans eserlerine meraklı kaşifini bulana dek… Tam teşekküllü bir Rönesans aydını 1490 yılında Fransa’da doğan Pierre Gilles eski Yunanca ve Latince’yi çok iyi bilen bir hümanist, seçkin bir filologtur. […]