Boğaziçi’nde bulunan toplam 366 yalının 136 sı Sarıyer ilçe sınırları içinde bulunduğundan, Boğaziçi’nin yalıları ile en zengin ilçesi Sarıyer’dir. Sarıyer yalıları Beşiktaş sınırında Mısırlı Yusuf Ziya Paşa Yalısı ile başlar, Büyükdere sahillerine kadar uzanır. Bu yazı, bu yalılardan Osmanlı tarihinde yer etmiş ve ilk etapta bilinmesi gereken 32 sini konu alıyor. Beşiktaş’tan Sarıyer’e ve ötesine uzanan bir vapur seyahatinizde bu yalıları […]
Osmanlı’nın eğitim, kültür ve sanat hayatına yön veren simalar tarih boyunca bir şekilde Boğaziçi yalıları ile irtibatlı olmuştur. Şu an adını hatırlayamadığım bir yazarın bu yazının meramını enfes kıvamında dile getiren bir sözü var. Der ki: “ Yazar, pencereden bakarken bile işini yapıyordur.” Boğaziçi yalılarının pencereleri dile gelse de konuşsa! Kaç yazar o pencerelerden Boğaziçi’nin eşsiz manzarasına bakarak kitaplar kaleme […]
İstanbul’un yangınları, dünyada bir benzerine az rastlanan dramlar yaratmıştır. Tarih, bu amansız düşmana “ejderha” adını veriyor. İstanbul’da cehennemler yaratan bu ejderha yedi başlı değil, bazen ateşler saçan yirmi yedi başlıdır. 1500 lerin başlarından 1900 lü yılların ortalarına kadar yaklaşık 40 kez sahneye çıkan bu ejderha, İstanbul’un yarısını yakıp yok etmiş ardında binlerce evsiz, yüzlerce ölü beden beden bırakmıştır. Her yangın […]
“Kurşun gibiyim. Mavzer gibi. Dağ gibi patlar giderim.” Ahmet Kaya Popüler olarak kullandığımız kimi deyimler, kimi isimler Boğaziçi’nde ya bir semtten türedi, ya bir korudan ya da bir yalıdan. Şarkılarda, türkülerde adı bolca geçen ve bir tüfek çeşidi olan mavzerin hikayesi de Boğaziçi’nde bir yalıda başladı. Bir silah tüccarı: Mösyö Huber Tarabya’da bulunan […]
Dün 2. Mahmut Türbesi, Nuruosmaniye Külliyesi, Laleli Külliyesi ve Mesih Paşa Cami’deydim. Hepsi güzel olmakla ve defalarca gidilmeyi haketmekle beraber Nuruosmaniye Külliyesi farklıdır. 1. Mahmut döneminde inşasına başlanan ve 3. Osman döneminde 1755 yılında yapımı tamamlanan adını da buradan alan Nuruosmanye Külliyesi Osmanlının son klasik anıtsal camisi ve külliyesidir. Osmanlı, İstanbul’u nakış gibi ilmek ilmek dokuyan külliyelere bu külliye ile beraber […]
Hayal edin. Akşam vakitleri. Boğazın ortasında vapurdasınız. Dört çevrenize bakıyorsunuz. Parıldayan ışıklar içinde camiler, saraylar, kışlalar, kuleler göreceksiniz. İşte o gördüklerinizin yarısını onlar yaptı. Onlar Ermeni mimarlar. Balyanlar. İstanbul’un sülietine damgasını bir Mimar Sinan vurdu bir de ailecek onlar. Balyanlar herhangi bir devlet kurumuna bağlı değildiler. Direkt padişaha bağlıydılar. Padişahın isteği olan Avrupai yaşam tarzını simgeleyen büyük, gösterişli, bol heykelli ve […]
Şanlı Galatasaray bayrağının dalgalandığı bu ada, Boğaziçi’nin Kız Kulesi ile beraber iki adasından biri olmanın onurunu yıllardır yaşıyor, ilelebet yaşayacak da. Her ne kadar gidemesek de, üye olamadığımız için sadece uzaktan görmekle yetinsek de seviyoruz, şanlı bayrağın dalgalandığı bu toprak parçasını. Seviyoruz Galatasaray Adası’nı çünkü bu adacığın bir tarih-i şahanesi var. Galatasaray Adası İstanbul’u süsleyen içinde camilerin, sarayların, konakların, köşklerin […]
Çırağan Sarayı. Osmanlı borç batağındayken Beşiktaş’tan Ortaköy’e uzanan böyle bir sarayın yapımına gerek var mıydı orası tartışılır. Ama 1871’te yapıldı ve Osmanlının boğaza nazır en görkemli saraylarından biri oldu. O sarayda yıl 1909’da bir yangın oldu. Ve o yangında, sarayın göz kamaştıran arabesk nakışlı süslemelerinden fildişi sedef kaplamalarına, salon tavanlarındaki yağlı boya peyzajların kuş ve çiçek resimlerine kadar her şey […]
Heybetli, ultra kaslı, burnundan soluyan, kalkık ön ayağıyla saldırıya hazır bu boğa heykelini, pehlivanlığıyla ünlü Padişah Abdülaziz sipariş etmiş. Kadıköy’ün simgesi, buluşma noktası olmakla ünlü ” Dövüşen Boğa Heykeli”, 25 yıldır Kadıköy-Altıyol’da. Evveliyatı 148 yıl öncesine, Paris’e kadar uzanıyor. Epeyce de bir yer dolanıyor. P.Rouillard Fransız bir heykeltraştır. Yaklaşık 200 parçadan oluşan eser katalogundan 10’u insan figürlerine, geri kalan 190 parça […]
Küçük Çekmece deyince akla ilk gelen gölü ve köprüsü. Oysa Küçük Çekmece tarihin kadim güzergahı. Çünkü Roma’sı, Bizans’ı, Osmanlı’sı boyunca Avrupa’dan İstanbul’a gelen seyyahlar, diplomatlar, askeri görevliler hep Küçük Çekmece’de konaklamışlar. Anılarında, yazılarında bir kaç sayfacığı da burası için ayırmışlar. İstanbul’dan Avrupa’ya çıkışın ilk mola mekanı burası. Ve Avrupa’dan İstanbul’a gelişin son mola noktası. Köprünün tarihi ise bu kadim güzergaha […]
Mesnevihaneler Mevlana’nın Mesnevi’sinin öğretildiği mekanlardı. Fener Rum Lisesi’nin hemen arkasında bulunan Mesnevihane yaklaşık 150 yıl önce, içinde mesciti, türbesi, çeşmesi, su haznesi, tevhidhanesi, derviş hücreleri, kütüphanesi, şadırvanı, cümle kapısı, mutfağı, selamlık dairesi bulunan bir külliye olarak yapılmıştı. Ne yazık ki zamanımıza camisi, türbesi ve çeşmesi haricinde hiçbir şeyi ulaşamadı. İstanbul’un bu en ünlü Mesnevihane’sinin cami cemaati haricinde bahçesinde küçük misafirleri […]
Ortada gücü ve kudreti temsil eden bir aslan başı, kenarlarda kötülükle savaşı sembolize eden iki ejder. Kem gözlerden sakıyan, düşman güçlerden koruyan ilahi bir tılsım. Şamanın tılsımı. Nerede ise oraya güç veren, koruyup gözeten, düşmana korku salan, sahibine cesaret veren bir tılsım… Aslanbaşlı ve ejder motifli bu eser bir cami kapısının, kapı tokmağı olarak yapılmış. Tunç kapı tokmağı iki tanelermiş. Biri kapının sağında […]
Fenerbahçe Feneri ne Şile Feneri gibi ne Anadolu Feneri gibi ne de Rumeli Feneri gibi heybetli kayalıklara konuşlanmış değil. Dolayısıyla pek de görkemli değil ve pekte iyi fotoğraf vermez. Diğer fenerler onbinlerce hatta yüzbinlerce çekilirken o sadece birkaç kez çekilir. Bir fener olarak denizlerin yalnızı değildir o fotoğrafında yalnızıdır. Ama tam da zıttı şekilde görkemli bir tarihi vardır. En azından […]
Mesnevihaneler klasik tasavvufun temel eserlerinden olan Mesnevi’nin öğretildiği hanelerdi. Bu mesnevihaneyse Mesnevi’nin sadece Mevlevilerce değil diğer tarikatlarcada benimsediğinin bir kanıtı olarak Fener’in tepesinde, Çarşamba’nın yamacında yükseliyor. Çünkü bu mesnevihaneyi yapan bir Mevlevi Şeyhi değil bir Nakşibendi Şeyhi. Şeyhin epeyce uzun bir adı var: Şeyh el-Hac Hafız Seyyid Mehmed Murat Efendi. Bu derece uzunca bir adla karşılaşınca düşünmeden edemedim. Mimar Sinan hacıydı ama hacı anlamına […]
Türbede üç sanduka var, üçü de parçalanmış. Duvarlarından otlar fışkırmış. Tahta kapısı kırılmış.Kubbesi delinmiş. Ve penceresi de yok. Sağlam bir kapı yapmaktansa kapının olduğu yeri tuğlalarla örmüşler. Aynı muameleyi pencereler içinde uygun görmüşler. Türbe, sebil ve darülkurradan oluşan 200 yıllık bir külliyeyi böylece öldürmüşler. Zamanında Mekke Kadılığı ve Anadolu Kazaskerliği yapmış olan Benlizade Ahmet Reşit Efendi?nin türbe, sebil ve darülkurra’dan oluşan külliyesinden bahsediyorum. İstanbul?a […]
267 metre uzunluğundaki, dört kulesiyle Boğaziçi’nin olmazsa olmazlarından olan Selimiye Kışlası’nı herkes bilir. Taksim Topçu Kışlası da bu kışlanın Avrupa Yakası’ndaki karşılığı olarak 1806’da yapılmıştı. Kışla Avrupa tarafında yapıldığından olacak mimari açıdan daha güzeldi. 2’si büyük, 12’si küçük toplam 14 kubbesi vardı. Özellikle çift kubbeli girişiyle kışlayı değil de sarayı andırıyordu. Kışla, 1908’den itibaren askeri amaçlar dışında kullanılmaya başlandı. 1921 yılında iç avlusu stadyum olarak […]
Beyazıt Meydanı, Bizans döneminde de meydandı Osmanlı döneminde de. Bizans döneminde adı Tauri Meydanı’ydı yani Boğa Meydanı. Meydan burada bulunan boğa heykelinden adını alıyordu. Çoklukla ilk hristiyanlar bu boğanın içinde can vermişlerdi. Roma, söz konusu işkence olunca anlaşılan yaratıcılıkta sınır tanımıyor. Şöyle ki efendim.
Tam da burda soluklanırlarmış. Ellerinde çiçekler, nefes nefese kalırlarmış. Kimler mi? Bu binayı yaptıran Beyoğlu’nun ünlü zenginlerinden olan Hristaki’dir. Hristaki 24 dükkan üzerine 18 daire yaptırır 1876’da. Dairelerin olduğu kısma “Cite De Pera” der. Dairelerin altında bulunan dükkanların olduğu bölüme ise kendi adını koyar: “Hristaki Pasajı” 1908’de binayı Sadrazam Sait Paşa alır. Pasaja bu kez de Sait Paşa Pasajı derler. 1917’de Kızıl Ruslar’ın devriminden kaçan Beyaz Ruslar’ın […]
Dünyanın ilk coğrafyacısıdır Strabon. Yani coğrafya Strabon’la başlar denilebilir. Ondan önce coğrafyayla ilgilenenler yok mudur peki? Vardır elbette. Ancak gezdikleri yerlerin sadece ilgi çekici yönleriyle ilgilenmiştir onlar. Fiziki koşulların ülkelerin kaderlerini etkileyebildiklerini ispatlamaya çalışan ve bunu bilimsel olarak tasarlayan ilk Strabon’dur. Çok gezer Strabon. Gezdikleriyle de bolca övünür. Hiç de mutevazi seyyahlardan değildir yani. Sanki, dünya için önemli bir şey yapmış olanın […]
İstanbul’da namaz saatlerinin ayarlanması için yapılan onlarca muvakkithaneden ya da nam-ı diğer zaman odacıklarından biri. Bir nevi Osmanlıda saatleri ayarlama enstitütüsünün Üsküdar Selimiye’deki şirin bir şubesi. İnce, uzun ve kurşuni kubbeli. Tek katlı. Dikdörtgen planlı. Üsküdar’daki Selimiye Camii’nin Şerif Kuyusu Caddesi’ne bakan avlu duvarına bitişik. Şuan girişte ki iki odası tuvalet olarak kullanılsada bir zamanlar “zaman” burda hesaplanmış. Not: Zamanın […]
Topkapı Sarayı’nın bahçesi olan Gülhane Parkı, adını burada yetiştirilen güllerden alır. Gül, Anadolu’da çok eski zamanlardan beri yetiştirildiğinden çiçeklerin kraliçesi bilinir. Dolayısıyla bilir Anadolu halkı gül nasıl yetiştirilir, nasıl ıslah edilir, tadı nasıl çıkar ve yarin eline nasıl verilir. Gülün, Topkapı Sarayı’nın hasbahçesine ilk gelişi Osmanlı padişahı Fatih dönemine rastlar. Tarih 1460 -1470’li yıllardır. Sonrasında o kocaman bahçe Anadolu’nun dört bir […]
Hayat damarları kesilmiş. Tıpkı adına yaptırılan kişinin Hayat damarlarının kesilmesi gibi. Çünkü bu çeşmeyi 2. Mahmut’un kızlarağası olan Hafız İsa Ağa, Kendisi gibi bir kızlarağası olan Ve cellatların elinde hayat damarları kesilen Gazanfer Ağa?nın ruhunu şad etmek için yaptırmış. Gazanfer Ağa 1603’te idam edilmişti. Çeşme ise 1822’de yapıldı. Anlaşılan Hafız İsa Ağa, aradan 219 yıl geçmesine rağmen Gazanfer Ağa’yı unutmamış. […]
Adile Sultan’ın Fındıklı’da bir sarayı var, Sarayının adı şuan “Mimar Sinan Üniversitesi” Adile Sultan’ın Kandilli’de de bir sarayı var. O sarayının adı da şuan “Kandilli Kız Lisesi” Ve Adile Sultan’ın Üsküdar’da da bir sarayı var. O sarayın adı da şuan “Validebağ Öğretmenevi” Bir tesadüf mü yoksa vasiyet mi? Aslında ikisi de değil. Adına “devamlılık” denen tarihin görünmeyen eli sadece. Çünkü, […]
Alttaki camiyi İstanbul’un fethine katılmış bir asker olan, Yavaşça Şahin Mehmet Ali Paşa yaptırmış. Asker dediysem öyle normal asker değil. Kaptan-ı Derya yani Deniz Kuvvetleri Komutanı. Yavaşça Şahin Mehmet Ali Paşa’nın camisi, geçen 500 küsur yıl içinde o kadar onarımdan geçmiş ki mimari açıdan pek bir ilginçliği kalmamış. Yalnız, caminin avlusunda bulunan mezarlığı bir bahar mevsimi gerçekten görülmeye değerdir. Öyle ki mezarlık , gülllerle gülümsüyor sanki. ADRES: […]