
Hayat, bazen tesadüflerden trajik kareler oluşturabilir. Tıpkı, 3-5 istavritin bir karede buluşan trajik hayatı gibi. İstavritler bir mekanı sahiplenirler. Şu deniz senin bu deniz benim diye dolanıp gezinmezler. Göç eden balık cinsinden değillerdir yani. Kendilerine muhit olarakta Marmara?nın serin sularını belirlemişlerdir. Tüm hayatlarını bu serin sularda gezerek geçirirler. Ve gün gelir boğaz kıyılarını mekan eyleyen balıkçıların çaparisine bol bol takılıp, […]

Düğünçiçeği’nin yaklaşık 400 çeşiti var. Bu 400 çeşitten yaklaşık 75’i ülkemizi mekan eylemiş. Bir tanesi de İstanbul’u. Bu yüzden İstanbul’un adını taşıyor. Latince Ranunculus Constantinopolitanus , bizce İstanbul Düğünçiçeği İstanbul Düğünçiçeği’nin parlak sarı renkli çiçekleri daha açmadan, tomurcukken bile çok güzeldir Güzel derken bizce güzel tabi. İnsanca. Lakin hayvanlar öyle düşünmez. Ağuludur Düğünçiçeği. Tatsız tuzsuzdur. Çiğnendiği ilk anda ağızı tahriş […]

Gülhane Parkı’nda bu papağanlardan yüzlerce var. Ama buralı değiller, Mülteciler. Çünkü savaş mağduru onlar. Minicik bedenlerinde savaşın ağır yükünü, gürültüsünü taşıyamadıklarından sürüler halinde memleketlerinden göç etmişler. Memleketleri Irak, özellikle de Bağdat ve çevresi. Amerika’nın orada uyguladığı insanlık dışı vahşet, top ve silah sesleri çok rahatsız etmiş bu güzel sesli, yeşil renkli sevimli papağanları. Haliyle de topluca kaçmışlar memleketlerinden. Yaşamak için uygun […]
Topkapı Sarayı’nın bahçesi olan Gülhane Parkı, adını burada yetiştirilen güllerden alır. Gül, Anadolu’da çok eski zamanlardan beri yetiştirildiğinden çiçeklerin kraliçesi bilinir. Dolayısıyla bilir Anadolu halkı gül nasıl yetiştirilir, nasıl ıslah edilir, tadı nasıl çıkar ve yarin eline nasıl verilir. Gülün, Topkapı Sarayı’nın hasbahçesine ilk gelişi Osmanlı padişahı Fatih dönemine rastlar. Tarih 1460 -1470’li yıllardır. Sonrasında o kocaman bahçe Anadolu’nun dört bir […]

Gitmeyenler bilmezler. Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olan Gülhane Parkı, burada çok yetiştirildiğimiz için adını bizden alır. Çiçeklerin kraliçesi olarak kabul edildiğimizden, Anadolu’da çok eski zamanlardan beri yetiştiriliriz. Dolayısıyla bilir Anadolu halkı biz nasıl yetiştiriliriz, nasıl güzelleştiriliriz, tadımız nasıl çıkar ve yarin eline nasıl veriliriz. Topkapı Sarayı’nın hasbahçesine ilk gelişimiz Osmanlı padişahı Fatih dönemine rastlar. Siz deyin 1460 ben diyeyim 1470’de […]

Bilim dünyası , Fringilla coelebs diyor. Biz Alemdağı İspinozu. Alemdağı İspinozu’nun diğer 17 ispinoz türünden pek bir farkı yok. Tüyleri diğerlerininki gibi. Açık mavi,kırmızı,yeşilimsi ve siyah beyaz. Büyüklüğü de neredeyse aynı ama ispinozların içinde en şeni, en şakrak olanı. Ötüşü en güzel olanı. Öterse en yüksek perdeden öteni. Osmanlıda yüzlerce yıl kimse farkına varmaz ispinozun. O, doğayı şakraklığıyla,yüksek perdeden ötüşleriyle şenlendirmeye devam eder. 2 […]

Yukarıdaki balık, “taşıdığı silaha değmez bir balık” Ben değil, Evliya Çelebi söylüyor seyahatnamesinde, kılıçbalığını anlatırken. Kılıç gibi bir silahı taşıdığına göre akıllı, savaşkan, ağları yırtan bir balık bekliyor herhalde. Nasıl avlandığını görünce hayalkırıklığına uğramış olmalı. Bir adam Beykoz civarında gemi direğinin tepesine oturup gözcülük edermiş, elinde kocaman bir taşla. Beklermiş sürüler halinde Marmara’ya akın edecek kılıçbalıklarını. Ve Karadeniz’in dalgalarından kurtulan kılıçbalıkları Marmara’ya girdiklerinde, adam elinde ki […]