Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Pargalı İbrahim Paşa Sarayı 90 yıl önce epey farklı görünüyormuş. Mesela, videonun çekildiği tarih olan 1920’de padişahın saraydan Sultanahmet Meydanı’ndaki eğlenceleri izlediği küçük balkon yok. Ve şu an müzenin bahçesi olarak kullanılan ve içinde bir de kafe bulunan avlu, cumbalı ahşap evlerle kaplı. Bu ahşap evler tek katlıydı ve muhtemelende tekkeye bağlı harem dairesini içinde barındırıyordu.Tekke diyorum […]
Ne yazık ki bu caddenin tam Türk işi denebilecek bir hikayesi var. İstanbul, Batı gibi meydanları, yolları binaları olsun diye kesilip biçilir, yer yerde doğranırken, şahlanır entelektüel bir vicdan. Herkes, tanır onu aslında. O, Eyüp Tepesi’nde nargile tüttüre tüttüre İstanbul?u izlemeyi neredeyse en büyük keyif sayan, kendini sıkı bir Türk dostu olarak gören Piyer Loti?den başkası değildir. Aşağıdaki satırlar ona ait. ?Son zamanlarda gelir sağlayan […]
Hayata doyamadığı muhakkak. Genç yaşta ölmüş çünkü. Ama büyük şair. Adı, Leontios. Bizansın büyük şairlerindendir. Neden derseniz; Bizans’ın en büyük ve en tanınmış ozanı olan Mabeyinci Pavlos, Leontios öldüğünde koca bir ağıt yakmış. Belki de ağlamış. 500’lü yıllarda yaşamış Leontios. Aşağıdaki şiiride şu an Sultanahmet Meydanı olan Hipodrom’dayken kaleme almış. Şiiri ölümle bitiyor. Çok genç yaşta da ölüyor zaten. Yoksa hissetmiş mi? Orası muamma… ” Bir yanım Zeuxippos, o […]
Buyurmuş ki: “ Medresemin öğretmenini yani müderrisini Şeyhülislam atasın. Müderris öyle hergün değil belirli günler gelsin. Karşılığında da 60 akçe yevmiye alsın. Öğrencilere de günlük üçer akçe yevmiye verin. Medresenin kapısında yakılan kandile bakan talebeye de üç akçe verin. Hademelik görevi yapan bevvapa da temizlik işleri ile uğraşan ferraşa da üçer akçe verilsin.
Bu kabartma haçlar şu ana kadar hiç yazılmadı. Dolayısıyla ilk defa gündeme geliyorlar. Ve rehberlerdeki yerlerini alacaklar. Artık Sultanahmet Meydanı’na gidildiğinde sadece göz ucuyla bakılan, çukurda kalan bu çeşmeye uzun uzun bakılacak, bu haçlar aranacak. Ve Sultanahmet Meydanı’nın kitabesi sökülmüş, bakıma muhtaç hatta aç Çukurçeşme’si hakettiği değeri kazanacak. Belki de bu yazıdan sonra ilgi odağı olacak. Artık turist rehberleri Sultanahmet Meydanı’nı anlatırken duraklarına bu çeşmeyi […]
Sultanahmet Adliye Sarayı’yla Klodfarer Sokağı arasında bulunan İbrahim Müteferrika parkı ; parke taşlarıyla, yeşil alanıyla ve banklarıyla betonarme binaların arasında kendi halinde duruyor. Ama bir pazar sabahı Divanyolu’nun keşmekeşinden uzaklaşıp sessizliği dinlediğinizde, burayı parktan çok bir “boşluğa” benzetiyorsunuz. Tarihe günübirlik bir parantez açabileceğiniz ve kenarına geçip 40 odalı masaldan saray düşleyebileceğiniz bir boşluğa? Borular, gri metal yapı ve İbrahim Müteferrika?nın heykeli boşluğun […]
Cevri Kalfa 1808 yılındaki Yeniçeri isyanında yeniçeriler henüz çocuk yaştaki 2.Mahmut?u öldürmek için saldırdıklarında şehzadeyi korumak için saldırganların yüzüne kızgın kül fırlatacak kadar cesur bir cariyedir. Ve onun bu hamlesi şehzade Mahmut’un tavan arasına saklanması için zaman kazandırır. Böylece hayata tutunur şehzade Mahmut. Ve 2.Mahmut gün gelir padişah olur. Ne onu vakti zamanında öldürmek isteyen yeniçerileri ne de onu ölümden kurtaran Cevri Kalfa?yı unutur. Birini […]
Bizans Hipodrom dedi. Osmanlı At Meydanı. Bizans atlı araba yarışları yapardı. Osmanlı cirit. Bizans danslar, eğlenceler, cambazlık gösterileri yapardı. Osmanlı haftalarca süren sünnet düğünleri, cambazlık gösterileri. Ve Bizans an olurdu ayaklananları kanlı şekilde burada bastırırdı. Osmanlı da ayaklananların kellerini meydanın ortasında ki Vakvak ağacının dallarına burada asardı. 1800 yıllık meydandır. Burada tarih olduğu gibi akmıştır. Çünkü tarihte aslolan devamlılıktır. Çünkü tarih akıştır. Zamanın insanca ilmek ilmek işlendiği nakıştır. […]
“Roma için iyi olan dünya içinde iyidir?” diyebilecek kadar güç manyağı bir devlettir Roma. Kendini dünyanın merkezine oturtması da bu yüzdendir. Roma, gücü diliyle yakaladığı kadar yapılarıylada anıtsallaştırır. Güç , görkem ve anıtsallık kudretli ve haşmetli Roma’nın taptığı üç sihirli kavramdır. Sultanahmet’te bulunan aşağıdaki taşın kenarındaki yazıya bakıp, taşı Roma’nın diktiğini sanmayın. Roma böyle taş dikmez. Çünkü Roma?nın ne adına ne de namına yakışır, bu […]
Bizans’ın Hipodromu. Osmanlı’nın At Meydanı. Cumhuriyet’in Sultanahmet Meydanı, 3 dikilitaşla süslüdür. Bu dikilitaşlardan yaklaşık 10 tane varmış. Ama 3 tanesi kalmış. 3’ü de 3 çarpıcı hikaye bırakmış. En eskisinden başlayalım. Gücün simgesinden hokkabazlara uzanan bir hikayesi var Mısır Dikilitaşı‘nın. Ayrıntısı için tıklayın: Dikilitaş”ın Kudretle Dolu Hikayesi Yılanlı Sütun ise adeta Tarihin Belleğine Çakılan Bronz Bir Çivi. […]
İstanbul, İstanbul olmadan önce Yani daha tıfıl bir şehir iken, Surları daha Çemberlitaş?a bile ulaşmamışken, Tam da burada Zeuksippos denilen bir hamam vardı. Ve bu hamam adını entrikalarıyla meşhur tanrı Zeus?tan alıyordu. Şimdiyse Hürrem Sultan?ın hamamını görüyoruz. O da entrikalarıyla meşhur. Ve burası
Yukarıdaki kitabenin ortasındaki dairede padişah 2. Mahmut’un tuğrası olması gerekiyordu. Ama yok. Kazınmış. Yukarıdaki kitabenin ortasındaki dairede yine aynı padişahın tuğrası olması gerekiyordu. Aynı zamanda yazının da bir kısmının olması gerekiyordu. Ama yine yok. Kazınmış. Osmanlı tuğra ve kitabelerini kazıyan yasa Tarih 1927. Yeni kurulan cumhuriyette meclisten bir yasa geçer. Bu yasa Osmanlıya ait binaların üzerindeki tuğra ve kitabelerin kazınmasına dairdir. Yasa, kısaca binaların üzerindeki Osmanlıyı kazıyın der, […]
Bir yudum su için arı, musluğun içine girdi. Amacı belliydi: “Hayatı yudum yudum içmekti.” Hem de canı pahasına. Çünkü, suyun gürül gürül gelmesi ve minik bedenini alıp götürmesi an meselesiydi. Ama su hayattı. Candı. Kimi zamanda canı alandı. Ve su gürül gürül akmaya başladı. Arı belki de sudan bir an önce kaçmayı başardı. Belki de minik bedenini sel suları kaptı. Arının başına ne geldi bilmiyoruz. Ama bu şık musluğun […]
Almanlar, Osmanlı’ya üç şey hediye etmiştir. Birincisi, İstanbul’dan Bağdat’a uzanan bir demiryoludur ki Bağdat Demiryolu derler. İkincisi, Osmanlı halkının serin serin su içmesi için hediye edilen aşağıdaki çeşmedir ki, Alman Çeşmesi derler. Üçüncüsü de nurtopu gibi bir savaş olmuştur. 1. Dünya Savaşı derler. Herhalde en iyisi hediye alırken biraz düşünmek. Çünkü bazen içilen sular boğazda kalabiliyor. Not: Alman Çeşmesi Sultanahmet Meydanı’nın girişinde bulunmaktadır.
Tarihin tanık olduğu ilk büyük imparatorluktur Pers İmparatorluğu. Şu an Amerika, geçmişte Osmanlı ne ise bir zamanlar Persler de öyleydi. Sınırları bir başlardı İran’dan dünyanın yarısını içine alırdı. Anadolu’dan Suriye’ye, Mısır’dan Mezopotamya’ya, Hindistan’dan Kafkasya’ya, Orta Asya’ya kadar uzanır da uzanırdı. Ama yetmez bu topraklar Pers İmparatorluğuna. Kudret ve emperyallik çıldırtır Persleri. Gözlerini Yunanistan’a dikerler. Dünyayı titreten ordularıyla saldırırlar Yunanistan’a. Tam 31 Yunan kent devleti Pers’lere karşı birleşir. Kıran […]
Bu çeşme, üç çeşmeden oluşan tek bir çeşme olduğu için üçüz diye anılmış. Adını da aşağısında bulunduğu
Bizans, muhtemelen 500’lü yıllar da binlerce taş bloku üstüste koyarak yapmış bu sütunu. Bir nevi örerek. Sütunun adı, bu yüzden Örme Sütun. 900’lü yıllarda da koca sütunun koca gövdesi zamana yenik düşmüş. Harabeye dönmüş. Bunun üzerine dönemin İmparatoru 7. Konstantinos sütunu onartmış. Ve her bir taşın üzerine altın kaplamalı tunçtan bir plaka çaktırmış. Plakanın üzerine de babasının zaferlerle dolu savaşlarını kabartmış. Öyle ki 32 metrelik sütun güneşin alnında parıl parıl parıldıyormuş. […]
Bu küçük çarşıda tam 39 dükkan var. Ve bu dükkanlarda da minyatür desenli çay tabaklarından, musiki cd’lerine, desen desen halılardan ,Osmanlı desenli ipek şallara kadar ne isterseniz var. Bu zenginlik karşısında büyülenip de, yukardaki kadın gibi her bir dükkana uzun uzun bakarsanız, o küçük çarşı büyüyüverir. Birden 2 saatinizi yiyen kocaman bir çarşıya dönüşüverir. Turistler Baazar derler bu küçük çarşıya. Osmanlı ise Arasta. Osmanlı […]
Bu türbede yatan,makamından alelacale kaçan biri, hemde ayakkabılarını bile giymeden. Yalın ayak İstanbul sokaklarını arşınladığından zannetmeyin ufak tefek biri. Devrin sadrazamı yani siyaseten en güçlü olan adamı. Mahmud Nedim Paşa ya da nam-ı diğer “Nedimof” Biri 1871-72 ve diğeri 1875-76 da olmak üzere iki kez sadrazam olmuş. Sadrazamlığı sırasında da dış politikada Rus yanlısı olmuş. Bu yüzden de “Nedimof” demişler Mahmud Nedim Paşa’ya. 1876’da devletin […]
Sanki, Binbirgece Masallarında anlatılan düş ülkelerinin prensesleri gibi. Aynanın karşısına geçmiş, bilmem kaç bininci kez taradığı saçlarını yeniden tarıyor. Onları okşuyor ve narin elleriyle yeniden yeniden güzelleştiriyor olmalı. Dul kaldığında daha güzelliğinin baharındaydı. 25 yaşındaydı. Bir daha da evliliğin yanına uğramadı zaten. Ta ki 70 yaşında mezarlıkla evlenene kadar. Adı Esma’ydı, soyadı Sultan. Kardeşi de Osmanlının gelmiş geçmiş en yenilikçi padişahı 2.Mahmut’tu. Esma Sultan’ın bu güzelliğine bakıp da “Bu […]
Bu duvarlar, yüzlerce yıl yüzbinlerce seyircinin keyiften çıldırasıya bağırdığı, yıl 532’de kılıçtan geçirilen 30 bin insanın acıdan çığlık attığı, kah at yarışlarının yapıldığı, kah politikanın avaz avaz tartışıldığı Hippodrom’un duvarları. Sphondone diyorlar bu duvarlara. Dile kolay tam 1900 yaşında. 1900 yılda da her badireyi atlatmış. Ne etrafını çevreleyen gecekondular, ne çevresine hiçbir bilgelendirici levha koymayan ilgisizlik ve cehalet, ne Bizans’a düşmanca bakan yobaz kafalar, ne de […]
Mısır Firavunu 3.Tutmosis Mezopotamya’yı fethedince zaferini göğe olanca heybetiyle uzatmak ister. Çünkü bu zafer, anıtı dikilesi bir zaferdir. Ve bu kudretli dikilitaşı yaptırır Mısır’ın kudretli firavunu Tutmosis. İşte o zaman başlar taşın kudretle dolu hikayesi. O bir taş değil gücün simgesidir artık. İstanbul’un kurucusu Büyük Konstantin bir mektup yazar Mısır’a. Mektup aynen şöyle biter: “…taşı göndermeniz yerinde olur.” Ama Mısırlılar yerinde olmayanı yaparlar ve yar etmezler biricik […]
Eğer daha önce Sultanahmet Cami’sine gitmişseniz, bahçenin içinde yapayalnız duran bu koltuk muhtemelen dikkatinizi çekmiştir. “Bu da neyin nesi” kabilinden merakınızı cezbetmiştir. Çevredeki ahaliye de koltuğun ne olduğuna dair bir soruyu muhtemelen sormuşunuzdur. Ve muhtemelen de sorduğunuza pişman olmuşunuzdur. Çünkü bu koltuk popüler bir koltuk değil. Onun için de herkes bilmez. Ama tarihinde hep popüler olan şeylere tanıklık etmiş. Çünkü bu koltuk, Bizanstaki popülaritenin bir numaralı merkezi olan […]
Muhalefetin “çingeneden sadrazam yaptılar” diye aşağılamasına maruz kalacak kadar halktan çıkma biri. 1900’de orta kademe bir posta memuru. 1917’de devletin en tepesinde bir sadrazam. İttihat ve Terakki Partisinin sayısız “genç liderler”inden en tepedeki üç paşasından biri. Ve bu çok tartışılan üç isimden, tartışmasız en tartışılanı. Çünkü çok tartışılan Ermeni tehcirinin bir numaralı adamı. Deyim yerindeyse mimarı. Geldiği yeri unutmayıp , lüks ve şaşalı sadrazam konaklarını değil […]