Ekşi Sözlük’te adıma açılan başlıktaki bir yoruma cevabım

Ekşi Sözlük’te adıma açılan başlıktaki bir yoruma cevabım

Ekşi Sözlük'te adıma açılan başlıkta eski bir öğrencim yorum yazmış. Belki bu bloğu takip ediyordur görür belki de yıllar sonra ...

Resimleri | birİSTANBULhayali / a dream of Istanbul Etiketli Makaleler

Kınalıada, Prens Adaları’nın en küçüğü. Ormanı en az olanı. Hakkında en az yazı yazılanı. Haliyle de en az ünlü olanı. Ama Kınalıada’nın bir koyu var. Bütün bu geride kalmışlığı paçavra gibi yırtan bir koyu. Akdeniz’i aratmayacak bir koyu. Kınalıada’nın en güneyindedir Manastır Koyu. Kınalıada’ya adını veren kınalı kayaların dibindedir. Malazgirt Savaşın’da Türklere yenilen kudretli Bizans İmparatoru Romen Diyojen’in acılar içinde can verdiği […]

2004 yılında İstanbul’a ilk ayak bastığımda Kadıköy’de bulunan 3. Mustafa İskele Camii’nin kubbesindeki bu kırık hilal dikkatimi çekmişti. Neden tamir etmiyorlar diye içimden öylesine geçirmiştim. Yıl 2012 hala kırık…

Adını nar çiçeklerinden alan bu surların zirvesinden İstanbul başka görünür. Gitmediyseniz gidin. Çıkmadıysanız ihmal etmeyin. Not: Tam görüntü için fotoğrafın üzerine tıklayın.

Bu zat-ı muhtrem Şehzade Camii’nin avlusunda, şadırvanın etrafında tıpkı Kabe’yi tavaf edermiş gibi abartısız 10-15 tur attı. Kimse de ” Sevgili şahsiyet sen ne yapıyorsun, burası tur atma mekanı mı?”  diye sormadı. Herkes baktı. Allah akıl fikir falan filan versin. Hem atana hem bakana.

Maşallah arı gibiler. Vızır vızır Hüsyin Avni Paşa’nın çeşmesini restore etmekteler. Ve tam fotoğraflarını çekerken yasak dediler, çekemessin dediler. Yok ya dedim. Burası dingonun ahırı mı dedim. Çekerim dedim. Çektim de. Çünkü tarihi miras herkesindir. Ambargo koyamazsınız.

 . Sirkeci Garı, romanlara, filmlere konu olan ultra zengin Orient Express’in Doğu’daki son durağı olarak yapılmıştı. Nice Avrupalı kral, devlet adamı, ünlü sanatçı ve süper zengin, Şark’ın bağrında görgüsüzce oryantalist keyif çatmaları için yıllarca Batıdan Doğuya bu gar sayesinde taşındı. Burada beklediler. Umarım, Doğuyu küçümseyen, onu sömürmeyi meziyet bilen Batının bu paralı 1.sınıf çocukları, 1.sınıf  bu bekleme salonunda saatlerce canları sıkılarak […]

Küçük Çekmece deyince akla ilk gelen gölü ve köprüsü. Oysa Küçük Çekmece tarihin kadim güzergahı. Çünkü Roma’sı, Bizans’ı, Osmanlı’sı boyunca Avrupa’dan İstanbul’a gelen seyyahlar, diplomatlar, askeri görevliler hep Küçük Çekmece’de konaklamışlar. Anılarında, yazılarında bir kaç sayfacığı da  burası için ayırmışlar. İstanbul’dan Avrupa’ya çıkışın ilk mola mekanı burası. Ve Avrupa’dan İstanbul’a gelişin son mola noktası. Köprünün tarihi ise bu kadim güzergaha […]

Tophane sırtlarında her biri birbirinin gözbebeği 3 insan, 3 arkadaş, 3 dost. Ve fonda İstanbul’un sülietinin gözbebeklerinden  olan 3 mukaddes, 3 cami, 3 tarih. Önde Nusretiye Camii, arkada Sultanahmet Camii ve Ayasofya… Tophane sırtları

Sütlüce, Evliya Çelebiye göre adını bitkisi ve havası güzel olduğu için sütünün güzel olmasından alıyor. Ermeni tarihçi Hovennasyan’a göre ise burada bulunan ve kadınların sütlerini çoğaltan bir ayazmadan. Artuk her neyse. Sütlüce’nin gayet sağlıklı, leziz bir adı var. Ve günün her saati Eyüp’ten buraya bir sandal kalkar.

İstanbul’da kaç yerde bulabilirsiniz, çam ormanlarının bitip denizin başladığı sahili? Ve kaç yerde görebilirsiniz şemsiye görevini gören çam ağacını? Burgazada’da irili ufaklı epeyce plaj var. Bir tanesi hepsinden özeldir. Küçüktür. Epitopu 10-15 şezlongluktur. Bir dağcı edasıyla  inmek ve bir dağcı edasıyla çıkmak zorundasınızdır. Dik bir yamacın dibindedir çünkü. Yoktur yolu. Yoktur elektiriği, suyu Onun için pekçe bilimez. Pekçe de gidilmez. […]

Kadıköy’ün Ayasofya’ya, Sultanahmet’e, Topkapı Sarayı’na en yakın olduğu yer burası. Dolayısıyla karşının manzarasına hakim olan yer burası. Kadıköy’de günbatımının en keyifle izlendiği yer de burası. Yetmez. İstanbul Boğazı’da buradan başlar. O da yetmez. O dillere destan güzelliğiyle Boğaziçi buradan sonra karşınızda arz-ı endam ediverir. Buna rağmen burayı çok az kişi bilir. Çoğu kimse gitmemiştir bile. Gidenler adının İnciburnu Deniz Feneri […]

Benim Osmanlı mezarlıklarına özel bir ilgim var. Çünkü bu mezarlarda tarih desen tarih var, sanat desen sanat var, doku dersen doku var, ne kadar ironik olsa da hayat desen hayatta var. Birkaç yıla  kalmaz İstanbul’daki Osmanlı mezarlıklarının seceresini çıkaracak ve fotoğrafın altın kurallarına sadık kalarak fotoğraflayacağım. Bu fotoğrafı dün Nakkaştepe Mezarlığı’nda çektim. Fonda Boğaziçi köprüsü var. Ad olarakta “Yaprakların Ardındaki […]

Adı Ahmet. Fransız Dilive Edebiyatı mezunu olduğunu söyleyince çok şaşırdım. Şaşkınlığım, haydaa’sı bile eksik olmayan bir şaşkınlıktı. Ne Fransızca öğretmenliği, ne tercümanlık, ne de rehberlik yapıyor. Hacı yağı olarakta bilinen  bir koku satıcısı o. Çünkü huzuru bu mekanda buluyor. Atalarının, değerini bildiklerinin mekanında. Sultan Beyazıd-ı Veli’nin meydanında. Beyazıt Meydanı’nın yaşlı, yaşlı olduğu kadarda heybetli ama artık budanmış atkestanesinin altında.

O öve öve bitiremediğimiz hoşgörümüzün engin ve derin fotoğrafıdır bu fotoğraf. Bir zamanlar İstanbul sokaklarında Ortodoks papazlar dini kıyafetleriyle dolaşıyorlar, evden kiliselerine ya da kiliselerinden evlerine, belki kahveye gidiyorlardı. O kadar hoşgörülüyüz ki! bu fotoğrafı nostaljinin içine hapsettik. Geçen zaman içinde bir tane bile bırakmadık. 

Nice seyyah geldi gitti  İstanbul’a, nerdeyse hepsi de ortak bir noktada birleşti:  “Osmanlının mezarlığı muhteşemdir. ” Hatta İstanbul’a birkaç kez gelen ünlü Fransız edebiyatçı Gerard De Nerval İstanbul’da Boğaziçi’nden, saraylardan, köşklerden, sokaklardan  daha fazla mezarlıkları beğendi. Osmanlıda her bir mezartaşı bir sanat abidesidir.  Öyle ki devrin tüm sanatsal  üslupları taş işçiliğinden tutun hat sanatına, manzum biyografisinden tutun başlıklarına kadar bir […]

Düğünçiçeği’nin yaklaşık 400 çeşiti var. Bu 400 çeşitten yaklaşık 75’i  ülkemizi mekan eylemiş. Bir tanesi de  İstanbul’u. Bu yüzden İstanbul’un adını taşıyor. Latince  Ranunculus Constantinopolitanus , bizce İstanbul Düğünçiçeği İstanbul Düğünçiçeği’nin parlak sarı renkli çiçekleri daha açmadan, tomurcukken bile çok güzeldir Güzel derken bizce güzel tabi. İnsanca. Lakin hayvanlar öyle düşünmez. Ağuludur Düğünçiçeği. Tatsız tuzsuzdur. Çiğnendiği ilk anda ağızı tahriş […]

Seyyah-ı Alem Evliya Çelebi evvela seyyahlığa memleketi olan İstanbul’dan başlar. Daha benim yaşımda bile değildir. 20’li yaşlarında içi gezme tutkusuyla dolu tıfıl bir delikanlıdır. Sokak sokak dolaşır İstanbul’u bu tıfıl delikanlı. Surların çevresini adım adım, camilerin kapılarını pencerelerini bir bir sayar. Hiç üşenmez. O, camilerin kubbelerini incelerken bir mimardır. Surları incelerken bir tarihçi. Yer adlarının kökenine inerken bir filolog gibidir. Kimi zaman düş gücü arşa uzanan bir hayalperestdir. […]

Osmanlı Ayasofya’nın ismini değiştirmeyecek kadar, kendi yaptırdğı camiye İstavroz Camii diyecek kadar ve kiliseden çevirdiği camiye Kilise Camisi diyecek kadar kendinden emindi. Ayasofya’nın, Khora’nın, Pantokrator ve Pammakaristos  kilise ve manastırlarının içindeki ikonaları kazıtmayacak kadar da komplekssizdi. Hatta iki padişahına türbe olarak bir vaftizhaneyi beğendi. Aya İri’nin apsisindeki o devasa haçı ne kazıdı ne de üzerini sıvadı. Bıraktı öylece ve yüzyıllarca […]

  Rivayet olunur ki  padişah 3. Murat bir gün hanendeleri ve sazendeleri ile şu an tabanı kalan bu köşkte muhtemelen tam da bu taban üzerinde meşk ederiken İskenderiye’den Osmanlı donanması dönmektedir. Ve gelenek üzerine kadırgalar saray önünden geçerken sarayı selamlamak için top atışı yaparlar. Top atışı üzerine umulmadık bir biçimde köşk, zangır zangır titrer. Donanma daha önce yüzlerce kez saray önünden […]

Sebiller sıradan zamanlarda su dağıtmak için  kandil, bayram gibi zamanlarda ise  suyun yanında  şerbet dağıtılan yapılardı. Bir çeşmeye monte edileni de vardı, ayrı olarak yapılanı da. Küçüğü de vardı. Anıtsalı da. Mihrişah Valide Sultan Sebili anıtsal olanlardandı. 2,5 metre yüksekliğindeydi. 5 pencere bölmeliydi. Bitkisel bezemeliydi.

Bir pazar sabahı Üsküdar’dan Eyüpe doğru sırf  kahvaltı yapmak için yola çıktığımda çektim bu fotoğrafı. Ve bir ad koydum fotoğrafıma: ” Arma-i Osmani Şahane”

Altı üstü bir kesim yeri. Hayvanların kesildiği, buzhanede saklandığı bir bina. Dolayısıyla özensiz bir şekilde yapılsa, anlarsınız. Zaten bir mezbaha der geçiştirirsiniz. Ama kazın ayağı hiçte öyle değil.

Bu pazar hava, yaprakları dökülmüş, cami avlusunda çırılçıplak kalmış bir çınarı çekmek için birebirdi. Hüzünlüydü  alabildiğine kasvetliydi. Bu çınar İstanbul’un anıt ağaçlarından. Avlusunda bulunduğu camiyle yaşıt, yaklaşık 200 yıl yaşında. Ne diyelim, su gibi ömrü olsun. Tam görüntü için fotoğrafın üzerine tıklayın.

Tam da burda soluklanırlarmış. Ellerinde çiçekler, nefes nefese kalırlarmış. Kimler mi? Bu binayı yaptıran Beyoğlu’nun ünlü zenginlerinden olan Hristaki’dir. Hristaki 24 dükkan üzerine 18 daire yaptırır 1876’da. Dairelerin olduğu kısma “Cite De Pera” der. Dairelerin altında bulunan dükkanların olduğu bölüme ise kendi adını koyar: “Hristaki Pasajı” 1908’de binayı Sadrazam Sait Paşa alır. Pasaja bu kez de Sait Paşa Pasajı derler. 1917’de Kızıl Ruslar’ın devriminden kaçan Beyaz Ruslar’ın […]

Sayfalar:12»

RSS yapılandırılmış değil.

———————————————————–

————————————————————

———————————————————-

———————————————————-

———————————————————

———————————————————

———————————————————

——————————————————–

————————————————————

——————————————————–

———————————————————

———————————————————–

——————————————————-

———————————————————–

E-mail adresinizi yazın

yeni yazılar posta adresinize gönderilsin
(E-posta adresinize gönderilen linki tıklamayı unutmayın)

——————————————————–

————————————————————

YAZI ETİKETLERİ

———————————————————-

———————————————————–

Yazıların ve fotoğrafların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

————————————————————–

Bu sitede emeğe saygı esastır