2004 yılında İstanbul’a ilk ayak bastığımda Kadıköy’de bulunan 3. Mustafa İskele Camii’nin kubbesindeki bu kırık hilal dikkatimi çekmişti. Neden tamir etmiyorlar diye içimden öylesine geçirmiştim. Yıl 2012 hala kırık…
Ne zaman Çinili Külliyesi’ne gelsem mevsim hep Sonbahar olurdu. Ve yine bir Sonbahar. Bu fotoğrafı geçen yıl çektim, şimdi paylaşmamın nedeni mevsimlerden yine Sonbahar olması. Eğer bu Sonbahar’da Çinili Külliyesi’ne gelirseniz külliye cemaatinin çayevinde bir bardak çay içmeyi ihmal etmeyin. Ve cemaatle birazda sohbet edin. Bu öneri İstanbul’la ilgili hiçbir rehber kitapta bulunmaz. Bu da benim önerim olsun. Gidince selam […]
1757 yılında başlayan ve toplam 16 yıl süren bir padişahlık macerası vardır 3. Mustafa’nın. Padişahlığı döneminde de üç büyük cami yaptırır. Ama İstanbul’da onun adıyla anılan bir cami yoktur. Anlatılanlara bakılırsa bu durum 3. Mustafa’nın canını çok sıkmış. Yıl 1766. İstanbul’da büyük bir deprem olur. Fatih Cami neredeyse tamamen yıkılır. 3. Mustafa’da yıkılan Fatih Cami’yi komple yeniden yaptırır. Ama camiye adını veremez, çünkü camiyi […]
Tarih, 7 Eylül 1934. Gazete Cumhuriyet. Haber aynen şöyle. “ Sultanahmet kütüphane oluyor” ” Ankara’dan akşam gazetelerine bildirildiğine göre Sultanahmet Camii’nin kütüphane olmasına karar verilmiştir. Buraya şehirdeki diğer kütüphanelerde mevcut kitaplar nakledilecek ve milli bir kütüphane meydana getirilecektir.” Ey benim kitap sever, kitap aşığı, kitap müptelası Cumhuriyet’im. Sen harikalar yaratmışın böyle. Ne muhteşem kararların varmış! Az kalsın, Sultanahmet Camii can […]
Süleymaniye Camii’nim imam ve müzezzinleri, yapılan restorasyon sonrasında “Cuma namazında hutbe ve dua hiç anlaşılmıyor, ses cami içerisinde eşit dağılmıyor ” diye yakınıyorlarmış. Oysa Mimar Sinan sesi caminin içinde eşit bir şekilde dağıtabilmek, akustiği sağlayabilmekk için, kubbeye 15 santimetre ağız genişliğine sahip, 45 santimetre uzunluğunda simetrik halde dizilmiş 256 adet küp yerleştirmişti. Bu küpler içindeki hava boşlukları sayesinde mükemmel bir […]
Bu zat-ı muhtrem Şehzade Camii’nin avlusunda, şadırvanın etrafında tıpkı Kabe’yi tavaf edermiş gibi abartısız 10-15 tur attı. Kimse de ” Sevgili şahsiyet sen ne yapıyorsun, burası tur atma mekanı mı?” diye sormadı. Herkes baktı. Allah akıl fikir falan filan versin. Hem atana hem bakana.
Dev apartman blokları arasında ezilen bu cami, Mimar Sinan’a yaraşıyormuş. Başlık Sabah gazetesine ait. Bu haberi okuyan kişi Sinan hakkında herhalde şöyle düşünür: Mimar Sinan yaptığı camilerde çevresini düşünmeyen bir garip mimardır. Öyle bir mimardır ki yaptığı camisinin, çevredeki diğer yapılar arasında sıkışıp kalmasına, ezilip büzülmesine izin verir. Oysa tam tersi. Sinan, Süleymaniye Camii’yi yaparken caminin çevresinde yapılacak olan […]
Bektaşinin birinin canına açlık, yoksulluk tak etmiş. Yaşamaktan bıkmış usanmış artık. Göğe bakarak ” Allah’ım” demiş, “yeter artık, al canımı da kurtulayım.” Tam o sırada bahçe duvarının kenarından geçiyormuş. Bir anda hareketlenme olmuş. Bahçe duvarı yıkılmış. Bektaşi son anda bir hamlayle canını kurtarmış. Göğü işaret ederek, “Yaa” demiş, “canımı almaya ne kadarda hevesliymişsin.” Bektaşilik kültür dünyamıza bu gibi muhalifliğiyle ünlü, […]
En son Rize’de bazı “çok akıllı muhafazakarlar” üzerinde Mühr-ü Süleyman motifi bulunan Osmanlı mezar taşlarını, bunlar İsrail bayraklarıdır deyip kırmışlardı. Muhtemelen de mezarda yatanı Yahudi sanmışlardı. Gözlerini kırpmadan tarihi bir katliam yapmışlardı. Oysa altı köşeli bu yıldızın Osmanlı dünyasında özel bir yeri vardır. Mesela Barbaros Hayreddin Paşa, denizde seferdeyken rüzgara hükmedebilmek için sancağına Mühr-ü Süleyman motifi nakşettirmişti. Çünkü bu […]
Mesnevihaneler klasik tasavvufun temel eserlerinden olan Mesnevi’nin öğretildiği hanelerdi. Bu mesnevihaneyse Mesnevi’nin sadece Mevlevilerce değil diğer tarikatlarcada benimsediğinin bir kanıtı olarak Fener’in tepesinde, Çarşamba’nın yamacında yükseliyor. Çünkü bu mesnevihaneyi yapan bir Mevlevi Şeyhi değil bir Nakşibendi Şeyhi. Şeyhin epeyce uzun bir adı var: Şeyh el-Hac Hafız Seyyid Mehmed Murat Efendi. Bu derece uzunca bir adla karşılaşınca düşünmeden edemedim. Mimar Sinan hacıydı ama hacı anlamına […]
Bu camiyi 1536’da Makbul İbrahim Paşa yaptırmıştı. Ya da şu an popüler adıyla Pargalı İbrahim Paşa. Caminin hikayesini daha önce bu bağlantıda anlatmıştım. Şimdi de panoramik bir fotoğrafını sunuyorum.
“Kuyumcu ustası, ustalığını ve hünerini göstermek için öyle bir mutluluk kapısı yapmış ki sanki parlak Kabe kapısıdır. Buna imanla bakanlar şaşkınlık içinde kalırlar. Pirinç madeninden levhalar üzerine ince ince kalemkar nakışlarıyla … … bazı değerli taşlar ile süslenmiş ve gümüş halka ve gümüş menteşeler ve gümüş kilitler ile süslenmiş bir eşsiz kapıdır.” Sultanahmet’in ana giriş kapısını anlatan yukarıdaki anlatım Evliya […]
Yukarıdaki cami , 2 metreyi zar zor bulan basık tavanıyla, birbirine yakın ve oldukça da kalın 54 sütunuyla İstanbul’un en özgün yapılı camisi. En şaşırtanı. En ayrıksısı. İstanbul’un fethi sırasında Bizans’ın Haliç’e gemi girişlerini önlemek için Haliç’in ağzını zincirle kapattığı herkesçe bilinir. Bu zincirin bir ucu Sirkeci’ye bir ucu da Galata’da bulunan Kastelyon Kulesi’ne bağlanıyordu. Bu camide bu kulenin mahzeni yani bodrumu olarak yapılmıştı. Bizans, Kastelyon […]
Camilerin duvarlarına konuşlanan sayısı yüzü bulan kuş saraylarını bir bir fotoğrafladığım için biliyorum, en hareketlisi bu saray. Her daim sarayın pencerelerinden bir kuş havalanıyor. Ve çoğunun adını bile bilmiyorum. Bu kuşsarayı 4 kubbeli, 4 kemerli, 2 katlı, 12 kapılı. İçine girmek mümkün olmadığından kaç tuvaletinin, kaç banyosunun ve kaç salonunun olduğunu bilmiyorum. Lakin bu bildiğimiz cinsten bir saray. Çünkü siz 2 […]
Bu camide kalem işi süslemeler her yerde. Tavanda. Kemerlerde. Payelerde. Duvarlarda. Pencerelerde. Gözünüzün görebildiği her yerde. Bu süslemeler kararında kullanılsa cami alabildiğine güzelleşir. Ama bu haliyle alabildiğine
Aşağıda sunduğum fotoğraflar, Süleymaniye Camii’ye aittir. Bu fotoğrafları her yerde bulamazsınız. Hatta sadece bu sitede bulabilirsiniz. Dolayısyla, dikkatle incelemeniz ve beğenmeniz dileğiyle. Birincisi, Süleymaniye’nin çok ama çok şık bir kolyeden daha şık olduğuna dairdir. İkincisi; Süleymaniye’nin heybetin içinde saklanan bir zerafet olduğuna dairdir. Üçüncüsü ise yorumsuz efendim. Bol bol hayal kurmanız dileğiyle.
Onlarca penceresinden süzülen ışıkla inci gibi parlayan, onbinlerce çinisiyle göz kamaştıran inancın kolyesi: Rüstem Paşa Camii’nin kubbesi. Hala gitmediyseniz, kesinlikle gitmelisiniz. Kubbenin alnında bağdaş kurup, kubbeyi kesinlikle izlemelisiniz. Çünkü orada ışık, okyanus mavilerinin ve mercan kırmızılarının içinden süzülür.
Alttaki camiyi İstanbul’un fethine katılmış bir asker olan, Yavaşça Şahin Mehmet Ali Paşa yaptırmış. Asker dediysem öyle normal asker değil. Kaptan-ı Derya yani Deniz Kuvvetleri Komutanı. Yavaşça Şahin Mehmet Ali Paşa’nın camisi, geçen 500 küsur yıl içinde o kadar onarımdan geçmiş ki mimari açıdan pek bir ilginçliği kalmamış. Yalnız, caminin avlusunda bulunan mezarlığı bir bahar mevsimi gerçekten görülmeye değerdir. Öyle ki mezarlık , gülllerle gülümsüyor sanki. ADRES: […]
Galata’da Unkapanı Köprüsü’ne doğru giderken hemen sağ sokakta bir caminin minaresi sizi heybetiyle karşılar. Düşsel bir şey sanki evlerin arasından göğe doğru uzanmaktadır. Büyüyle beraber bir şaşkınlıkta yaşarsınız. Çünkü daha önce bu yapıda bir minare görmemişinizdir. Görmemeniz doğaldır çünkü o bir minare olarak değil çan kulesi olarak yapılmıştır. Camiye çevrilince de çan kulesi kaldırılmış üzerine külah yerleştirilmiştir. Her ne […]