web analytics
Ekşi Sözlük’te adıma açılan başlıktaki bir yoruma cevabım

Ekşi Sözlük’te adıma açılan başlıktaki bir yoruma cevabım

Ekşi Sözlük'te adıma açılan başlıkta eski bir öğrencim yorum yazmış. Belki bu bloğu takip ediyordur görür belki de yıllar sonra ...

Su Güzelleri | birİSTANBULhayali / a dream of Istanbul Etiketli Makaleler

Ahırkapı Feneri’nin hikayesi bir deniz kazasıyla başlar. Marmaralı denizcilerin başının belası şiddetli lodos, her zaman olduğu gibi 1755 yılının bir bahar mevsiminde de olanca gücüyle esip gürlemektedir. Mısır’a ticari ürünler götüren Hacı Kaptan idaresindeki kalyon, bu esip gürleyen lodosa  fazla direnemez ve Kumkapı civarında karaya oturur. Zamanın sadrazamı Said Paşa olayı duyar duymaz soluğu Kumkapı’da alır. Karşılaştığı manzara hazindir: Dev kalyon ve mürettebat, Marmara’nın lüferleri ve istavritleri gibi denizde […]

İstanbul, İstanbul olmadan önce Yani daha tıfıl bir şehir iken, Surları daha Çemberlitaş?a bile ulaşmamışken, Tam da burada Zeuksippos denilen bir hamam vardı. Ve bu hamam adını entrikalarıyla meşhur tanrı Zeus?tan alıyordu. Şimdiyse Hürrem Sultan?ın hamamını görüyoruz. O  da  entrikalarıyla  meşhur. Ve burası

Aspar Bizans’ta ünlü bir  komutandı. Desteğiyle 457  yılında 1.Leon’u imparator yapmıştı. Birkaç yıl sonra da (459) şu an Fatih’in Çarşamba semtinde bulunan Yavuz Selim Cami’nin önündeki  bölgeye geniş bir çukur açtırmış, etrafını tuğlalarla ördürterek bir sarnıç  yaptırmıştı. Oldukça da büyüktü yaptırdığı sarnıç. Anlaşılan namına  yakışır bir sarnıç olsun istemişti Aspar. 152 metre genişliği 152 metre  uzunluğu 11 metrede derinliği vardı çünkü. Kaderin mi yoksa tarihin […]

Bu çeşme burada değilmiş. Başka yerdeymiş ama kader onu buraya getirmiş. Yaptıranda meslektaşım yani öğretmen. Ama meslektaşımla aramda dağlar kadar fark var. Ve ben bu durumdan dolayı kendim adına çok üzgün olduğumu söyleyebilirim. Neden mi?

Sebiller, Osmanlının yol kenarlarında merhameti imlediği yerlerdi. Çünkü Osmanlı insanı buradan dağıtılan  sularla serinlerdi. Kandil ve bayram gibi mübarek günlerde ise  bal ve şekerden yapılmış  şerbetlerle ağzını şenlendirirdi. Bu sebil Yemen ve Tunus fatihi Koca Sinan Paşa’ya ait. Koca Sinan Paşa fatihliği dışında  küçük işlerle uğraşmayı da kendini iş edinmiş bir paşa. Bu yüzden tarihi karakter olarak Koca Sinan Paşa’yı […]

MÖ 411’de  Atina ile Sparta savaşırlar. O zamanların  İstanbul’u olan Bizantiyon savaşta Spartalıların tarafında yer alır. Ama savaşı Spartalılar kaybeder . O çağın şartlarına göre Atinalıların kenti yağmalaması gerekir. Ama Atinalılar kenti yağmalamaz. Boğaziçi’ne  giriş ve çıkışları kontrol altına almak ve bunu ticari bir gelir kaynağı haline getirmek daha çok işlerine gelir. Bu nedenle Salacak açıklarında ki kaya parçalarının üzerine bir gümrük istasyonu kuruverirler. Ve Salacak açıklarındaki küçük […]

Şirinliğine  bakıp aldanmayın, bu güvercinler çok politik. Hiç slogan atmamışlardır ama “İşte Taksim İşte 1 Mayıs” kabilinden çok slogan duymuşlardır ve ardından gelen biber gazlarını da bolca yemişlerdir. Kendileri kaçmışlardır ama ya henüz uçamayan yavruları… Ve bu güvercinler birer ana-baba olarak evlat acılarını minicik yüreklerine gömmeyi becermişlerdir. Seslerinin çıkmadığına bakmayın, Tramvay Durağı’nda yapılan politik basın açıklamalarını bolca dinlemişlerdir. Ve içten içe destek vermişlerdir herhalde. Eee  nihayetinde bunlar […]

Silahtar Yahya Efendi yaptırmış bu çeşmeyi. Yıl 1788’miş. Tam 169 yıl sonra. “Hoop birader, buradan yol geçecek ” deyip parçalara ayırmışlar çeşmeyi. Rutubetli bir depoya atmışlar. Sanki utanılacak bir şeymiş gibi yıllarca saklamışlar. Tam 37 yıllık bir hapis hayatından sonra Çeşmeyi depodan çıkarmışlar. Bir puzzlenin parçaları gibi birbirine yamamışlar. Ve Kabataş Seddi duvarına cahil bir tokat gibi yapıştırmışlar. Çünkü, parçalar […]

Hayat damarları kesilmiş. Tıpkı adına yaptırılan kişinin Hayat damarlarının kesilmesi gibi. Çünkü bu çeşmeyi 2. Mahmut’un kızlarağası olan Hafız İsa Ağa, Kendisi gibi bir kızlarağası olan Ve cellatların elinde hayat damarları kesilen Gazanfer Ağa?nın ruhunu şad etmek için yaptırmış. Gazanfer Ağa 1603’te idam edilmişti. Çeşme ise 1822’de yapıldı. Anlaşılan Hafız İsa Ağa, aradan 219 yıl geçmesine rağmen Gazanfer Ağa’yı unutmamış. […]

Bu kubbe Beyazıt Camii’nin kubbesinden daha büyük. Ama başka bir caminin  kubbesi değil bu kubbe… Bu kubbe, Zevk-ü sefanın son raddesine kadar yaşandığı bir mekanın kubbesi… Bu kubbe, daha kafelerin, eğlence merkezlerinin  olmadığı zamanlarda kadınların bir numaralı sosyalleşme mekanı olan ve anaların oğullarına gelinlik kız beğendiği bir mekanın kubbesi… Bu kubbe, İstanbul’un en büyük  hamamlarından birinin, İstanbul’un en eski tarihli Osmanlı eserlerinden birinin Tahtakele Hamamı’nın kubbesi. Tahtakale […]

Bu çeşme, üç çeşmeden oluşan tek bir çeşme olduğu için üçüz diye anılmış. Adını da aşağısında  bulunduğu 

Nasıl derler yoksa ana yüreğimi. Bu çeşme, Zeynep Kamil’den Kadıköy’e doğru giderken sağda bulunuyor. Hemen önünde ki otobüs durağının adı da Kapıağası. Çeşmeyi bir ana yüreği yaptırır. Sultan 3 .Selim’in annesi Mihrişah Valide Sultan. Mihrişah Valide Sultan’ın 1769 yılının Ramazan ayının 2. gününde bir kızı dünyaya gelir. Fatma koyarlar adını. Lakin Fatma Sultan pek yaşamaz. Hayata o küçük gözlerini yumduğunda

Bu şirin adacığımızın mekanı Burgazada ile Heybeliada arasıdır. Adı da Kaşıkadası. İlginç ama önceden de pide diyorlarmış. Kaşıkadası diğer adalardan farklı. Bu civardaki bütün adalarda  bir şekilde tarihi kalıntılar mevcutken, bu adada bir tane bile yok. Çünkü,Bizans diğer adaları sürgün yeri olarak kullanıyorken bu adayı hiç kullanmamış. Yine diğer adalar yapılaşmaya açılmışken, Kaşıkadası  ne Osmanlı döneminde ne de Cumhuriyet döneminde yapılaşmaya açılmamış. Bir ara otel yapmaya […]

Yukarıdaki sebil Sirkeci’de bulunuyor. Sebilin yapım tarihi tam olarak bilinmiyor. Sadece kimin yaptırdığı biliniyor. Yaptıranda Mirimiran Mehmet Paşa’dır. Mirimiran Mehmet Paşa birara Rumeli Beylerbeyliği yapmış,1589’da da ölmüş. Ölüm tarihine bakarak sebilin 1570-1580’li yıllarda yapıldığını tahmin edebiliriz. Sebilin adı Muradiye. Aslında bu sebile Mehmediye demek gerekiyor. Çünkü yaptıran Mirimiran Mehmet Paşa. Ama tarih çoğu zaman adaletsiz. Sebil yaptıranın adıyla değil de tamir ettirenin adıyla anılıyor. Tamir ettiren de 1876’da […]

1652 de Afrika’nın ücra bir köşesinde açlığı ve susuzluğu gören bir zenci  olarak doğmuş. Küçük yaşta hadım edilmiş ve esir olarak İstanbul’a gönderilmiş. 1704’te  hacı olmuş. 1720’lerde de kızlarağası. Yani sarayın 3. adamı. Kim?

RSS yapılandırılmış değil.

———————————————————–

————————————————————

———————————————————-

———————————————————-

———————————————————

———————————————————

———————————————————

——————————————————–

————————————————————

——————————————————–

———————————————————

———————————————————–

——————————————————-

———————————————————–

E-mail adresinizi yazın

yeni yazılar posta adresinize gönderilsin
(E-posta adresinize gönderilen linki tıklamayı unutmayın)

——————————————————–

————————————————————

YAZI ETİKETLERİ

———————————————————-

———————————————————–

Yazıların ve fotoğrafların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

————————————————————–

Bu sitede emeğe saygı esastır