
Sultanahmet Adliye Sarayı’yla Klodfarer Sokağı arasında bulunan İbrahim Müteferrika parkı ; parke taşlarıyla, yeşil alanıyla ve banklarıyla betonarme binaların arasında kendi halinde duruyor. Ama bir pazar sabahı Divanyolu’nun keşmekeşinden uzaklaşıp sessizliği dinlediğinizde, burayı parktan çok bir “boşluğa” benzetiyorsunuz. Tarihe günübirlik bir parantez açabileceğiniz ve kenarına geçip 40 odalı masaldan saray düşleyebileceğiniz bir boşluğa? Borular, gri metal yapı ve İbrahim Müteferrika?nın heykeli boşluğun […]

İsimlerle arası pek de iyi olmayan bir tarihimiz var. Bu yüzden isimlerle çokça oynamışız. Binlerce yıllık tarihi olan köy, kasaba, şehir isimlerini saçma bir milliyetçilik uğruna bir çırpıda değiştirmişiz. Köksüz, saçma sapan isimleri koymayı iş edinmişiz. Yukarıdaki Sultanahmet Meydanı?nın bir ucunu boydan boya kaplayan yapı, 1884 yılında Ticaret Mektebi olarak yapılmış 2. Abdülhamit döneminde yapıldığı içinde adı Hamidiye Ticaret Mektebi’dir. 1909’da 2. Abdülhamit tahtan indirilince, okulun […]

Bu pazar hava, yaprakları dökülmüş, cami avlusunda çırılçıplak kalmış bir çınarı çekmek için birebirdi. Hüzünlüydü alabildiğine kasvetliydi. Bu çınar İstanbul’un anıt ağaçlarından. Avlusunda bulunduğu camiyle yaşıt, yaklaşık 200 yıl yaşında. Ne diyelim, su gibi ömrü olsun. Tam görüntü için fotoğrafın üzerine tıklayın.

180 derece açıya sahip bu panoramik fotoğraf, Mimar Sinan’ın 3 yılda yaptığı ama bizim 10 yılda restore etmesini beceremediğimiz Mihrimah Sultan Camii’ne ait. Kanuni ve Hürrem’in kızı olan Mihrimah Sultan, Mimar Sinan’a iki cami yaptırmıştı. Bu camilerden biri Üsküdar’da diğerini de Edirnekapı’dadır. Fotoğraf Edirnekapı’da olanına aittir. Bu cami, inanılmaz derecede aydınlıktır ve havası kırmızımtıraktır. Çünkü 161 tane pencereyle aydınlanmaktadır. Bunun içinde Mimar Sinan’ın en aydınlık camisi […]

“ Babalar oğullarını, anneler bebeklerini terkediyorlar, doktorlar hastalarını ziyarete gitmiyorlardı. Her ev bir mezarlığa dönmüştü ” Bir Avrupalı yazar böyle demişti, İlk önce fareleri sonra da milyonlarca insanı bir anda öldüren Veba için. Bu yüzden de lakabı Kara Ölüm’dü vebanın. Aşağıdaki hastanede Kara Ölüm’ün pençesine düşen hayat dolu insanları, hayata döndürmek için yapılmıştı. 1600’lü yıllarda neredeyse İstanbul’da ki tüm binalar gibi ahşap olarak yapılmıştı bu bina. Yapıldığında […]

Yıllardır önünden geçer dururum her geçtiğimde de içimden şunu geçirmişimdir. “Yahu bu medresenin kapısı niye böyle ve niye iki katlı?” Çünkü medrese bol revaklı avlusu, dersanesi ve hücreleriyle o dönemin medrese mimarisine birebir uyuyordu. Ama iki katlı yapısı ve ilginç kapısıyla bu uyum yok oluyordu. Geçen hafta Birlik Vakfı’nın Genel Merkezi olarak kullanılan bu medreseye gittim. Amacım hem Atik Ali Paşa medreseyle ilgili birkaç birşey […]

Sarnıçlar Bizans’ın su depolarıydı. Bizans bu depolardan birini de şuan Gülhane Parkı olarak kullanılan alana yapmıştı. Bizans bu sarnıcı muhtemelen burada bulunan sarayın su ihtiyacının bir kısmının karşılanması için kullanıyordu. Sarnıcın yapım tarihi kesin olarak belli değil ama 400’lü yıllarda yapıldığı sanılıyor. Bu da yaklaşık sarnıcın 1600 yaşında olduğu anlamına geliyor. Sarnıç, dikdörtgen bir plana sahip ve hiçte küçük sayılmayacak ölçülerine sahip:18×12 m […]

Poyrazköy’ü en kısa zamanda gezmenizi özellikle tavsiye ederim. Zira köy artık son zamanlarını yaşamaktadır. Çünkü 3. köprü bu hat üzerinden geçecek. Ve aşağıda köy kahvesinden çekilen panoramanın yerinde yeller esecek. İyisi mi Poyrazköy’e yapılaşmanın yelleri ulaşmadan siz ulaşın. Poyrazköy’ü tepeden gören köy kahvesine oturup panoramanın seyrine dalın. Geç kalmayın.

Bedenine kazınmış “Gothos” yazısından dolayı Gotlar Sütunu adıyla bilinir. Lakin kesin adı, kimin zamanında, hagi tarihte ve niçin yapıldığı bilinmemektedir. Dolaysıyla, Gülhane Parkı’nda 15 metrelik bir belirsizlik abidesi gibidir. Gotlar Sütunu Gülhane Parkın’da, merkezinde olduğu küçük bir meydan yaratmış. Meydanın çevresinde banklar var. Banklarda da çoğu zaman aşıklar.

Bu fotoğraf Türkiye’yi geçtim Avrupa’nında en yüksek binası olan Sapphire‘den çekildi. Madrid’in en yüksek binaları Torre de Christal ve Torre Caja kuleleri… İlki 249.5 metre, ikincisiyse 250 metre. Bu kulelerle boy ölçüşebilecek iki kule daha var Avrupa’da. Biri 257 metreyle Messeturm diğeri de 259 metreyle Commerzbank. Bu kulelerin ikisi de Frankfurt’ta. Sapphire ise 261 metre ve İstanbul’da. Avrupayı bilim ve teknoloji alanında değilde […]

Kısıklı Meydanı’nın solunda bulunan Kısıklı Camii’yi Abdullah Ağa yaptırmıştı. Abdullah Ağa da, ağaymış hani. Üsküdar’da ki sahip olduğu topraklar Beylerbeyi’nden İcadiye’ye uzanıyor oradan da Kısıklı sırtlarına ulaşıyormuş. Ve arazilerinin en uç noktasına da kendi adıyla anılan bu camiyi yaptırmış. Camisinin yanına da bir medrese. Ne yazık ki medresesi zamanımıza intikal edemeden ebediyete intikal etmiş. Abdullah Ağa’nın bu camiden başka Beylerbeyi’nde ve Langa’da da birer camisi daha […]

Seferoğulları ve Tellioğullları. Türkiyenin belkide en ünlü iki ailesi. Çünkü Kemal Sunal’ın, Şener Şen’in ve Adile Naşit’in başrollerini paylaştığı “Tosun Paşa” filmiyle bu iki aile arasındaki rekabet Ve ” Tellioğullarına ölüm yaşasın Seferoğulları” nidaları 7 den 70 şe herkesin zihnine kazınmış durumda. Aşağıdaki fotoğrafta İstanbul’un ilk apartmanlarından olan Seferoğlu Apartmanına ait. İstanbul’un ilk apartmanları Galata bölgesinde yapılıyor. Çünkü bu bölge İstanbul’da ticaret ve finanasın aynı […]

Bu pasajı Ragıp Paşa , pasaj olarak değilde konut olarak yaptırmıştı. Konut zamanla pasaja dönüşüverdi. Rumeli Pasajı’nın birkaç gün önce çektiğim panoramik bir fotoğrafını sunuyorum. Fotoğraf 15 ayrı fotoğraf karesinin birleşiminden oluşturulmuştur. Not: Ragıp Paşa’nın kim olduğunu merak ediyorsanız buraya Hayır Ragıp Paşa beni ilgilendirmez sadece İstiklal Caddesi’ndeki yaptırdığı hanlar ilgilendirir diyorsanız buraya tıklayın.

İstiklal Caddesi’nin en göz alıcı yapılarından biri olan Mısır Apartmanı’nı muhtemelen daha önce hiç böyle görmediniz. Bu fotoğrafı bu hale getirmek için 14 ayrı kare çektim ve sonra bu kareleri birleştirdim. Olduğu gibi değilde “bozulmuş“! bir fotoğraf istediğimden geniş açı bir objektif kullandım. Ortaya bu panoramik görüntü çıktı.

Fotoğrafı çeken şöyle bir ad koymuş. “Terkediyorum Bu Şehri.” Acaba diyesim geliyor. Acaba! Sakın bir gezintiye çıkıyor olmasın. Aşağıda ki videoda, İstanbul bir martının gözüyle tanıtılmış. Martı İstanbul’u turluyor. Gün batarken de turu son buluyor. Videoyu olabildiğince yüksek sesle dinleminizi özellikle öneririm. Çünkü, ezan sesleri çan seslerine karışıyor. Not:Tam görüntü için fotoğrafın üzerini tıklayın. Fotoğraf Clentuls’a aittir.

Arkeoloji Müzesi. Müzeciliğimizin Batı standartlarındaki ilk göz ağrısı. Müze, klasik mimari akımına göre yapılmış, bu yüzdende girişi antik Yunan tapınaklarını andırıyor. Müze, 13 Haziran 1891’de açılmış. Kurucusu, Türk müzeciliğinin ve arkeolojisinin kurucusu döneminde ki resim sanatının en önemli temsilcisi olan Osman Hamdi Bey. Osman Hamdi Bey, Arkeoloji Müzesi’ni tek bina olarak yaptırmış. Ama kısa zamanda müze için toplanan arkeolojik kalıntılar binaya sığmamaya başlamış. Bunun […]