Ekşi Sözlük’te adıma açılan başlıktaki bir yoruma cevabım

Ekşi Sözlük’te adıma açılan başlıktaki bir yoruma cevabım

Ekşi Sözlük'te adıma açılan başlıkta eski bir öğrencim yorum yazmış. Belki bu bloğu takip ediyordur görür belki de yıllar sonra ...

fotoğrafları | birİSTANBULhayali / a dream of Istanbul Etiketli Makaleler

Sebiller, İstanbul sokaklarının köşebaşlarını  süsleyen mobilyalardandı. Buralardan bayram, kandil gibi günlerde su, şerbet dağıtılırdı. Bir çeşmeye monte edileni de vardı anıtsalı da. Şimdilerde fotoğraflara fon olmaktan başkaca işe yaramayan bu sebil anıtsal olanlardandı. Mihrişah Valide Sultan Sebili- Eyüp   Hamiş: Sebille ilgili detaylı bilgi linktedir: https://www.biristanbulhayali.com/anitsal-bir-sebil-mihrisah-valide-sultan-sebili

Osmanlının inşa ettiği en büyük iki kışladan biriydi Selimiye Kışlası. Diğeri Taksim’deydi. Dört bir tarafını dolanan kubbeleriyle Doğu’nun bu en görkemli kışlasını gezi parkı yapmak için hem de hiç acımadan yıktılar. Ve şimdi, bir çift aşık yıkılmayanı izlemekteler. Belki de aşkın şarhoşluğuna daldılar da, ne izlediklerini bilmemekteler…                           […]

Biri bugün. Diğeri dün. Biri 40 yaşında. Diğeri 6×40. Birinin derdi bir vefat, belki de parasızlık. Diğerinin derdi vefasızlık, kendine olsa gam yemez,  koca tarihe olan vefasızlık…

Kadıköy’ün Ayasofya’ya, Sultanahmet’e, Topkapı Sarayı’na en yakın olduğu yer burası. Dolayısıyla karşının manzarasına hakim olan yer burası. Kadıköy’de günbatımının en keyifle izlendiği yer de burası. Yetmez. İstanbul Boğazı’da buradan başlar. O da yetmez. O dillere destan güzelliğiyle Boğaziçi buradan sonra karşınızda arz-ı endam ediverir. Buna rağmen burayı çok az kişi bilir. Çoğu kimse gitmemiştir bile. Gidenler adının İnciburnu Deniz Feneri […]

Düğünçiçeği’nin yaklaşık 400 çeşiti var. Bu 400 çeşitten yaklaşık 75’i  ülkemizi mekan eylemiş. Bir tanesi de  İstanbul’u. Bu yüzden İstanbul’un adını taşıyor. Latince  Ranunculus Constantinopolitanus , bizce İstanbul Düğünçiçeği İstanbul Düğünçiçeği’nin parlak sarı renkli çiçekleri daha açmadan, tomurcukken bile çok güzeldir Güzel derken bizce güzel tabi. İnsanca. Lakin hayvanlar öyle düşünmez. Ağuludur Düğünçiçeği. Tatsız tuzsuzdur. Çiğnendiği ilk anda ağızı tahriş […]

Mesnevihaneler klasik tasavvufun temel eserlerinden olan Mesnevi’nin öğretildiği hanelerdi. Bu mesnevihaneyse   Mesnevi’nin sadece Mevlevilerce değil diğer tarikatlarcada    benimsediğinin bir kanıtı olarak Fener’in tepesinde, Çarşamba’nın yamacında yükseliyor. Çünkü bu mesnevihaneyi yapan bir Mevlevi Şeyhi değil bir Nakşibendi Şeyhi. Şeyhin epeyce uzun bir adı var: Şeyh el-Hac Hafız Seyyid Mehmed Murat Efendi. Bu derece uzunca bir adla karşılaşınca düşünmeden edemedim. Mimar Sinan hacıydı ama hacı anlamına […]

Sultanahmet Adliye Sarayı’yla Klodfarer Sokağı arasında bulunan İbrahim Müteferrika parkı ; parke taşlarıyla, yeşil alanıyla ve banklarıyla betonarme binaların arasında kendi halinde duruyor. Ama bir pazar sabahı Divanyolu’nun keşmekeşinden uzaklaşıp sessizliği dinlediğinizde, burayı parktan çok bir “boşluğa” benzetiyorsunuz. Tarihe günübirlik bir parantez açabileceğiniz ve kenarına geçip 40 odalı masaldan saray düşleyebileceğiniz bir boşluğa? Borular,  gri metal yapı ve İbrahim Müteferrika?nın heykeli boşluğun […]

Bizans Hipodrom dedi. Osmanlı At Meydanı. Bizans atlı araba yarışları yapardı. Osmanlı cirit. Bizans danslar, eğlenceler, cambazlık gösterileri yapardı. Osmanlı haftalarca süren sünnet düğünleri, cambazlık gösterileri. Ve Bizans an olurdu ayaklananları kanlı  şekilde burada bastırırdı. Osmanlı da ayaklananların  kellerini meydanın ortasında ki Vakvak  ağacının dallarına burada asardı. 1800 yıllık meydandır. Burada tarih olduğu gibi akmıştır. Çünkü tarihte aslolan devamlılıktır. Çünkü tarih akıştır. Zamanın insanca  ilmek ilmek işlendiği nakıştır. […]

İtiraf ediyorum. Amacım Eyüp İskelesi’ni çekmekti. Vizörden dikkatlice bakınca fonda Ayasofya’nın olduğunu farkettim. Boşver dedim Ramazan, Ayasofya’yı çek. Bu seferde Eyüp İskelesi ve sandalla karşıya , Sütlüce mevkiine geçmek isteyen birkaç yurdumun insanı eşlik etti. Yazının adı Eyüp’ten Ayasofya olacaktı. Tersi oldu. Gayetiyle de güzel oldu.

    Beyazıt Meydanı, Bizans döneminde de meydandı Osmanlı döneminde de. Bizans döneminde adı Tauri Meydanı’ydı yani Boğa Meydanı. Meydan burada bulunan boğa heykelinden adını alıyordu. Çoklukla ilk hristiyanlar bu boğanın içinde can vermişlerdi. Roma, söz konusu işkence olunca anlaşılan yaratıcılıkta sınır tanımıyor. Şöyle ki  efendim.

İstanbul’da namaz saatlerinin ayarlanması için yapılan onlarca muvakkithaneden ya da nam-ı diğer zaman odacıklarından biri. Bir nevi Osmanlıda saatleri ayarlama enstitütüsünün Üsküdar Selimiye’deki şirin bir şubesi. İnce, uzun ve kurşuni kubbeli. Tek katlı. Dikdörtgen planlı. Üsküdar’daki  Selimiye Camii’nin Şerif  Kuyusu Caddesi’ne bakan avlu duvarına bitişik. Şuan girişte ki iki odası tuvalet olarak kullanılsada bir zamanlar “zaman”  burda hesaplanmış. Not: Zamanın […]

Güzel ülkemin  Güzel Atlar Ülkesi Kapadokya; rüzgarın özene bezene işlediği peribacalarıyla, trajedi kokan yeraltı şehirleriyle, bin bir zahmetle kayalara oyulmuş kiliseleri ve manastırlarıyla ve milyonlarca yıllık doğa harikası kayalarıyla parıldarken arkada keşfedilmeyi bekleyen derin bir vadi vardır. Yapayalnızdır bu vadi. Unutulmuştur. 3 – 5 bin kadar  güvercinlik vardır bu vadide ve 7 kilometre uzunluğundadır. Çevresi tıpkı Kapadokya’daki gibi milyonlarca  yıllık zarif volkanik […]

Onlarca penceresinden süzülen ışıkla inci gibi parlayan, onbinlerce çinisiyle göz kamaştıran inancın kolyesi: Rüstem Paşa Camii’nin kubbesi. Hala gitmediyseniz,  kesinlikle gitmelisiniz. Kubbenin alnında bağdaş kurup, kubbeyi kesinlikle izlemelisiniz. Çünkü orada ışık, okyanus mavilerinin ve mercan kırmızılarının içinden süzülür.  

Bu camiyi Defterdar Tahir Efendi yaptırmış. Üsküdar Belediyesi’nin “Yüzyıllar Boyunca Üsküdar” adlı kitapta, Tahir Efendi için şöyle yazıyor. “Hesap işlerinden anlar, iş bilir bir zat idi.” Eee adam defterdar, hesap kitap  işlerinden anlamasın mı? O anlamayacakta kim anlayacak? Laf mı bu şimdi. Neyse… Defterdar Tahir Efendi, 2. Mahmut döneminde Şıkk-ı Evvel Defterdarlığı yapmış. Yani defterdarlığın Rumeli sorumlusu. 1 yıl sonra […]

Zeyrek Yokuşu’ndaki bu türbe  küçük bir mezarlığın içindedir. Mekanın güzelliğinden olacak türbenin yanında şirin bir çayocağı vardır. Ve 3-5 masa. Adından da anlaşılacağı üzerine Mehmed Emin Tokadi 1664’te Tokat’ta doğar. İlk tahsilini de burada yapar. Tahsilini devam ettirmek için İstanbul’a geldiğinde 25 yaşında bir delikanlıdır artık ve tarih 1689’dur. Osmanlıda padişah 4. Mehmet tahttadır o zamanlar. Ünlü Köprülü sülalesi sadrazamlık  makamında olup devleti yönetmektedir. Medrese […]

Alttaki  camiyi İstanbul’un fethine katılmış bir asker olan, Yavaşça Şahin Mehmet Ali Paşa yaptırmış. Asker dediysem öyle normal asker değil. Kaptan-ı Derya yani Deniz Kuvvetleri Komutanı. Yavaşça Şahin Mehmet Ali Paşa’nın camisi, geçen 500 küsur yıl içinde o kadar onarımdan geçmiş ki mimari açıdan pek bir ilginçliği kalmamış. Yalnız, caminin avlusunda bulunan mezarlığı bir bahar mevsimi gerçekten görülmeye değerdir. Öyle ki mezarlık , gülllerle  gülümsüyor sanki. ADRES: […]

Bu merdivenler, caddesiyle sokağıyla bol bol para kokan meskun bir mahali, Bankalar Caddesi  ile Banker Sokağı’nı  birbirine bağlanıyor. Haliyle yaptıran da oldukça paralı biri. Osmanlı’dan gayrimenkul sahibi olma iznini başarabilen ilk yabancıya, Yahudi bir bankere, Avram Kamondo’ya ait. Avram Kamondo’nun bu merdivenleri, bankasının bulunduğu Banker Sokağı’ndan Bankalar Caddesi’ne  rahat ulaşabilmek için yaptırdığı söyleniyor. Lakin, bu bir rivayet. Gerçek olansa  şu: “Kamondo Merdivenleri, bugün Karaköy’ün simgesi. Hatta İstanbul’un simgelerinden.” […]

Bu kubbe Beyazıt Camii’nin kubbesinden daha büyük. Ama başka bir caminin  kubbesi değil bu kubbe… Bu kubbe, Zevk-ü sefanın son raddesine kadar yaşandığı bir mekanın kubbesi… Bu kubbe, daha kafelerin, eğlence merkezlerinin  olmadığı zamanlarda kadınların bir numaralı sosyalleşme mekanı olan ve anaların oğullarına gelinlik kız beğendiği bir mekanın kubbesi… Bu kubbe, İstanbul’un en büyük  hamamlarından birinin, İstanbul’un en eski tarihli Osmanlı eserlerinden birinin Tahtakele Hamamı’nın kubbesi. Tahtakale […]

Padişah geçit törenlerini bu küçük köşkten izlermiş. Bu yüzden de  adı Alay Köşkü. Çünkü Osmanlı, geçit törenlerine alay diyor. Fatih’ten itibaren Abdülmecit’e kadar  padişahlar geçit törenlerini hep buradan izlemiş. Tarih olarak ta  1460’lardan 1856’ya kadar yaklaşık 400 yıl. Fatih döneminde yapılan ahşap, şuan ki yapı ise mermer. Ermeni mimar Balyan 1819’da  2.Mahmut’un emriyle yapmış. Alay Köşkü İstanbul’un en eski caddelerinden […]

RSS yapılandırılmış değil.

———————————————————–

————————————————————

———————————————————-

———————————————————-

———————————————————

———————————————————

———————————————————

——————————————————–

————————————————————

——————————————————–

———————————————————

———————————————————–

——————————————————-

———————————————————–

E-mail adresinizi yazın

yeni yazılar posta adresinize gönderilsin
(E-posta adresinize gönderilen linki tıklamayı unutmayın)

——————————————————–

————————————————————

YAZI ETİKETLERİ

———————————————————-

———————————————————–

Yazıların ve fotoğrafların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

————————————————————–

Bu sitede emeğe saygı esastır