” Bu rehber aşıklar için ya da aşkın arefesinde olanlar için küçük bir tarih ziyafetidir. İş bu rehber 25 eser-i şahanenin anlatımından ibarettir.”
İstikal Caddesi’nde gezi Taksim’den başlar.Ve siz Taksim Meydanı’na otobüsle geldiğinizde meydandaki duraklarda inersiniz. Ayağınızı bastığınız ilk yerin yaklaşık bir metre altında, birbirine karışmış onlarca insan kemiğini, sevgilinizle beraber kolkola düşlemek pek hoş olmayabilir. Ama düşleseniz iyi olur. Çünkü burası eskiden büyük bir mezarlıkmış, büyük olduğu içinde Büyük Mezarlık denirmiş zaten.
Şimdi etrafınıza şöyle bir bakın. Taksim denilen o koca meydanın ölümle içiçe olan silüetini görebildiniz mi? İstiklal Caddesi gibi hayat dolu bir mekana ölümle başlamak belki çok tuhaf. Ama hayat bu işte. Kocaman bir tezat.
Muhtemelen hemen arkanızda kalmış olan Taksim Gezi Parkı’na şöyle bir bakın. Hiçbir özelliği olmayan bu gezi parkının yapılması için Osmanlının harkulade denebilecek bir yapısı olan Taksim Kışlası heba edilmiş. Şuan burası sıkça yapılan bir tartışma konusudur. Çünkü bir taraf “Taksim Kışlası’nı yeniden yapalım” diyor. Diğer tarafsa ” Hayır efendim” diyor ” bırakınız olduğu gibi kalsın” Oysa ikisinin dışında farklı bir açıdan baktığınızda tarihin olduğu gibi devam ettiğini görüyorsunuz. Değişen birşey yok gibi. Nasıl mı? İşte böyle: Taksim Topçu Kışlası: Tarih ve Bugün
Taksim Meydanı’ndaki anıt Cumhuriyet’in simge anıtlarındadır. Deyim yerindeyse “Cumhuriyet’in mermerden ve bronzdan resmi”dir adeta. Çünkü anıtın hangi tarafında neyin resmedileceği cumhuriyet kadrolarınca birebir istenmiştir. Anıt İtalya’da yapılmış,parçalanmış ve parçaları Taksim Meydanında birleştirilmiştir.
Anıtın İstiklal Caddesi’ne bakan yüzü Cumhuriyet dönemini simgelerken, Harbiye’ye bakan yüzü 30 Ağustos Zaferi’ni simgeler. Kenardaki bölümlerden birinde yüzü peçeli bir kadın vardır ki bu Osmanlıyı simge eder, diğer taraftaki başı açık kadınsa modern cumhuriyeti simge eder.
Bunların ötesinde anıttaki onlarca figürden 2 tanesi çok ilginç.
Bu iki isim yüzyılın komünist önderlerine aittir. General Frunze’ye ve General Voroşilov’a. Detay için tıklayın: Taksim Cumhuriyet Anıtı’nda 2 Komünist
Şimdi biraz kafanızı kaldırın. Göğe doğru bakın. Görkemli bir kubbesi olan, büyük bir kilise göreceksiniz. Bu kilise yanına gitmeden, içine girmeden, sadece olduğunuz yerden bile çok şeyler söyler. Tabi, herzamanki gibi duymasını bilene. Duymayı isteyene.
Zira bu kilisenin adı, kubbesi ve kubbesinin altında ki pencerelerin sayıları şifrelenmiş gibidir. Bu şifreleri merak ediyorsanız işte linki: Kutsal Üçlü
Biraz yürüyün şimdi. İstiklal Caddesi’nin girişinde sağda çeşmeye benzer altıgen bir yapı göreceksiniz. Taksim Meydanı’na adını veren yapı bu küçücük yapı işte.
Burada ki su deposunda bulunan suları civar semtlere taksim eden yani dağıtan yapı bu. Şimdi bunun romantizmle ne alakası var diyorsanız, var efendim hemde çok. Yapının üzerine bakın iki küçük kuş yuvası göreceksiniz. Şöyle biraz bakın ağzını anasına açmış, yem bekleyen yavrular göreceksiniz. “Aaa ne kadar da sevimli” deyip bir detayı yakalamanın sevinciyle sevgilinize şirin gözükmeniz elinizde. Hele bir de yeniyseniz, şirin görünmeniz özellikle tavsiye edilir. Hatta bu yuvalara bakarak demokrat bir reklam bile yapmak mümkün. Çünkü bu yuvalarda ki henüz uçamayan yavrular polislerin demokratik haklarını savunmak için gösteri yapan eylemcilere sıktıkları biber gazlarından çokça zehirlenip ölmüşlerdir.
Kimse yazmadı bunu işte. Ben yazdım sadece. Not düştüm tarihe. İşte linki: Taksim’in politik kuşları ve maksem
Birkaç adım ileride sağda tek katlı bir yapıdan oluşan Fransız Kültür Merkezi var. Vakt-i zamanında Veba hastanesi olarak yapılmış dolayısıyla vebayla ve ölümle karışık bir geçmişi var. Detayı şu linkte: Kara ölümün hastanesi
Fransız Kültür Merkezi’nin altından başlayıp Galatasaray Lisesi’nin orada biten tramvay raylarının yaklaşık 1-2 metre altında tarihi bir atık su tüneli var. Diyeceğim şu: Bastığın yerleri toprak diyerek geçme. Tanı! Burada tarih bitmez.
Nasıl Taksim Meydanının altında mezarlık varsa buranın altında da bir su tüneli var. 2012’nin ilk aylarında bulundu. Detaylar şurada: İstiklal Caddesi’nin Altındaki Tarihi Su Tüneli
Neyse yolumuza devam edelim. Yol boyunca sağlı sollu çokça tarihi apartman, pasaj, elçilik binası göreceksiniz. Ama biz bu kadar detaya girmeyeceğiz. Çünkü burda tarih bitmez. İçine girdininiz mi çıkmanız biraz zor. Bizi ilgilendiren sadece özel olanlar.
Bu arada daha gezinizin başındayken naçizane bir önerim olacak. Yürürken ağzınızı tatlandırmak için bir İstiklal Caddesi çikolatası olan Zambo‘dan bir paket alın. Ve içinde ki bütün fındıkları çatırdata çatırdatın. Çünkü bu tat, gezinizi daha keyifli kılacaktır. Ayrıca, burada ki herşey gibi yediğiniz çikolatanında güzel bir hikayesi var. Bir Beyoğlu Çukulatası: Zambo
Zambo’nuzu da aldıktan sonra az ilerde benim favori apartmanımla karşılacaksınız: Ragıp Paşa Apartmanı.
Ragıp Paşa çok ehlikeyf bir paşa. Abdülhamit’in has adamlarındandır. Eğer geziyi bir barda noktalandıracaksanız, kesinlikle Ragıp Paşa’yı ihmal etmeyin derim. Çünkü bu topraklarda ki ilk rakı fabrikasının kurucusudur kendisi. Apartmanın ikinci katında M&N kafe bulunuyor. Kesinlikle içeri girin derim. Bir kahve söyleyin şöyle filtreli tarafından. Biraz paşa üzerine konuşun. Ama biz Ragıp Paşa üzerine birşey bilmiyoruz, nasıl konuşacağız diyorsanız, ben birşeyler söyleyebilirim. Çünkü çok severim ben Ragıp Paşa’yı. Ruhunu da şad etmiştim zaten. Nasıl mı? İşte böyle….Şad olsun ruhun,Ragıp Paşa
Biraz daha yürüdüğünüzde Ağa Camii’yi göreceksiniz. Bu cami İstiklal Caddesi’nin tek müslüman yapısıdır. Ve biraz da trajik bir tarihi vardır. Meraklısına duyrulur. Mimar Sinan’ın İstiklal Caddesi’ne değen bir eli var ve o el bu caminin içinde. Detayı da şu linkte: Koca Sinan’ın İstiklal Caddesi’ne değen mütevazi eli
Ağa Camii’nin Hemen yanında da Rumeli Han var. Bu zarif hanın sahibi de Ragıp Paşa. Hana girmeden önce giriş kapısına dikkatlice bakın. Çünkü bu kapı barındırdığı taş işlemlerden daha ziyade adına Osmanlı dediğimiz zengin bir tarihin kimlik belgesidir. Detay için: Bir Osmanlı kapısı: Rumeli Han’ın kapısı
Söz konusu Rumeli Han ise hanın sahibi olan Ragıp Paşa üzerine söylenen bir Beyoğlu dedikodusunu anmadan geçmek olmaz. Malum kızlar severler böyle dedikoduları. “Aaa öyle mi. Ne kadar da ilginçmiş ” diyeceğine kalıbımı basabilirim. Hani dedikodu nerde diyorsan, linki şurda: Üç koca pasaj gücünde bir Beyoğlu dedikodusu
Rumeli Pasajı’nın karşısında, Bahçeli Hamam Sokağı’nda bir bar var: Hamam Bar. Bu bar diğer barlardan farklı. Çünkü bu barın içinde bir hamamın kubbesi var. Ve bu kubbe 450 yıllık. Hamamı yapan da şu ya da bu mimar değil. Koca Sinan’ın öğrencisi Mimar Davut Ağa. Yazık etmişler hamama. Nasıl mı? İşte böyle: Hamam Bar
Biraz ilerde Türk Sinemasından hatırladığımız Yeşilçam Sokak’la köşe yapan yerde Serkldoryan var ya da namı diğer Emek Pasajı. İstiklal Caddesinin ilk gece kulübü burası. Ve kesinlikle en debdebelisi en ihtişamlısı. 1918 ve sonrasında işgalci İngiliz ve Fransız askerlerinin bir numaralı eğlence mekanı. Haliyle fahişeleri de İstanbul’un en pahalı fahişeleri. Aynı zamanda en güzelleri tabi. Neyse, sen bu işin fahişe kısmını sevgiline söylemesen güzel olur.
Dıştan başla biraz. “Bir baksana” de mesela “binanın duvarında ki rölyefler ne kadar güzel.” Hele iki melek arasından sırıtan bir şeytan figürü var, gerçekten görmeye değerdir. Yaptıran adam da İstanbul’un en zengin adamı. Şanına yakışır bişey yaptırmış. Kim olduğunu merak ediyorsan tıkla: Abraham Eremyan ve Serkldoryan
Ve biraz ilerde İstiklal’in çiçek gibi pasajı karşılıyor sizi: Çiçek Pasajı. Çiçek gibi tarihi var bu pasajın. Bunun haricinde birşey yazmayacağım bu pasaj için. Çünkü yazdım ben bu pasajı,daha önce: Çiçek satan Rus çiçeklerinin pasajı
Bu arada Çiçek Pasajı’nın ordan güzel bir çiçek almayı ihmal etme. Aslında çiçeği heryerden alabilirsin de Çiçek Pasajı’nın ordan alman hani senin için daha iyi. Yanından geçip gittiğin mekanın hakkını ver yani. Okey mi?
Ve geldik Galatasaray Meydanı’na. Meydana adını veren lisenin kapısı gerçekten büyüleyici. Galatasaray, Galata’nın sırtlarında kurulan Saray anlamına geliyor. İsmin hikayesinin hafif detayı için şu linki tıklayabilirsin: Galata Sarayı
Meydanda çelik borulardan oluşan güzel de bir heykel var. Bu heykel Beyoğlu’nun onlarca simgesinden biridir. Cumhuriyet’in 50. yılı için yapılmış ama bunu aşan daha derin anlamı var.
İşte sanat bu, dedirten bir hikayesi var:Karmaşaya meydan okuyan sade bir heykel
Galatasaray Meydanı aynı zaman da İstiklal Caddesi’nin tam ortasıdır. Anlayacağınız, gezinizin yarısını bitirdiniz.
Kaldı diğer yarısı. Dinlenmek için biraz bekleyin. Biraz ilerde Markiz Pastanesi var orada dinlenir birşeyler içersiniz.
Biraz yürüyünce oldukça şık ve heybetli bir apartmanla karşılaşacaksınız. Apartmanı Mısırlılar yaptırdığı için apartmanın adı Mısır Apartmanı. İçi ayrı dışı ayrı bir apartmandır. Dışı batıdır içi doğudur Mısır Apartmanı’nın. Nasıl mı? Şöyle: İçi ayrı dışı ayrı bir apartman:Mısır Apartmanı
Mısır Apartmanı’nın bitişiğinde ise büyük bir kilise göreceksiniz. Girişin her daim serbest olduğu bir kilise Sent Antuan. Aynı zamanda İstanbul’un en büyük kilisesi. Yapımı 10 koca yıl sürmüş. Bizans Ayasofya’yı 5 yılda yaptı. Hem de 1500 yıl önce. Ayıp. Hikayesi şurada… Sent Antuan
Sent Antuan’ın tam karşısında ise Elhamra Han’ı var. Elhamra, İstiklal Caddesi’nin buram buram doğu kokan tek yapısı. Ve kilisenin tam karşısında olması da tesadüf değil. Mimari bir protesto o: İstiklal’de dev protesto:Elhamra
Ve günün bombası. Ona bir süpriz yapın. Kim sevgilisine erkek resmi hediye eder ki demeyin bir erkek resmi hediye edin mesela. Ve resmini hediye ettiğiniz adamın yakışıklılığını övün mesela. Çünkü bu adam övgüyü hakeden bir adam. Bu adam o gezdiğiniz Beyoğlu’na adını veren adam yani beyin oğlu. Gayri meşru bir evllikten doğup ta Osmanlı cellatlarının elinde son bulan trajik bir hayatı var. Yaşadığı konağı Tomtom Sokağında . Beyoğlu adının ardında trajik bir tarih var yani. İşte detayı: Bey’in gayrimeşru oğlu
Biraz ileride farkedilmesi güç bir kilise var. Bir Fransisken kilisesi Santa Maria. Caddenin aşağısında ancak 20-30 merdiven inerek girebiliyorsunuz. Bu yüzden de pek farkedilmiyor. Bu kiliseye 5 dakika da olsa kesinlikle uğrayın derim. Çünkü içi çok güzel. Ve bu güzelliğe eşlik eden güzel bir hikayesi var: Bir Fransisken Kilisesi:Santa Maria
Şimdi dinlenme vakti. Artık fayans panolarıyla ünlü Markiz Pastanesine girebilirsiniz. Karnınız acıktıysa fast-food bişeyler de var. Çayınızı kahvenizi içebilir bir güzel dinlenebilirsiniz. Bazı mekanların kaderi vardır. Tıpkı bu pastane gibi. Sanki bu mekan ünlü ve aristokrat olmak için yaratılmış. Ama o artık halkın Markizi: Halkın Markiz’i
Ve geliyoruz,ülkemizin ilk modaevine. Mesela onun kadar güzel kadınların bir zamanlar sırf bu binanın önünden geçebilmek için süslenip püslendiklerini, vitrinlerine bakıp daldıklarını çünkü bu binanın ülkemizin ilk modaevi olduğunu söyleyebilirsin. Prim de yapar. Benden söylemesi. Aha da detayı, biraz çalış.. İlk modaevi, Botter Apartmanı
Ve geliyoruz, İstiklal’in en tombul en aykırı yapısına. Rusların,ajanların ve sanatın yurdu Narmanlı‘ya.
Birkaç adım sonra Tünel Meydanı’ndanına ulaşıyoruz ve bu meydanda bizi İstanbul’un ilk apartmanlarından olan Seferoğlu Apartmanı karşılıyor. İstanbul’un ilk apartmanları Galata bölgesinde yükselmeye başladı. Çünkü bu bölge İstanbul’da ticaret ve finanasın aynı zamanda da Avrupai yaşam tarzının merkeziydi. Tünel’in hemen yanında ki simit sarayı Seferoğlu Apartmanı’nın ilk katında bulunuyor. 2. 3. ve 4. katları hangi amaçla kullanılıyor bilmiyorum. Ama terasına kaçak bir kat eklendiğini iyi biliyorum. İlk 4 kat tarih, son yarım kat talan. Detayı şurada: İstanbul’un ilk apartmanlarından: Seferoğlu Apartmanı
Biraz ilerde de dünyanın ilk metrolarından Tünel ve meydanı var. Bu metro yapılırken zamanın çok ama çok akıllı şeyhülislamı fetva bile vermiş, “…binmeyin, caiz değüldür” demiş. Elin adamı ise metroyu yapmak için didinmiş durmuş. Mücadele etmiş. Bu ibretlik hikayenin detayı şu linkte: Tünelde çarpışan iki akıl
Ve geziniz burada bitiyor. Muhtemelen de akşamı ettiniz. Önünüz de koca bir akşam yahut koca bir gece var. Kafanız da ki temel soru da muhtemelen şudur: Şimdi ne yapacağız. Benim naçizane önerim şunlar olabilir.
Çiçek pasajına girip rakı-balık yapabilirsiniz. Ya da Nevizade’ye gidip insan gulgulesinin içinde keyifle biralarınızı tokuşturabilirsiniz. Veya Tünel’in tam karşısındaki Tünel Pasajı’nda, kahve türü bir şeyler içebilir, Yeşilçam Sokağı’nda ki barlara takılabilirsiniz.
Ya Ramazan çok seçenek var kafamız karıştı, sen tek birşey tavsiye et bari maşallah yazının başından beri bir yığın şey tavsiye ettin, o çene birşeyler daha söyler dersen: Hiçbirine gitmeyin. Direk otele gidin derim.
Aşıklara Beyoğlu Rehberi | birİSTANBULhayali – Müjdat Güler – Resmi Blog Sayfası says:
[…] Aşıklara Beyoğlu Rehberi | birİSTANBULhayali […]
AHMET ÜNVER says:
DOĞMA(1950) BÜYÜME PERA’LIYIM, AMA BİLMEDİĞİM ÇOK ŞEY VARMIŞ.
TEŞEKKÜRLER
İSTİKLAL VE CİVARINDA HATIRLANACAK DİĞER BİLGİLERDE BİRLİKTE
OLMAK DİLEĞİYLE…..
özlem says:
çok güzel bir yazı olmuş ellerinize sağlık ama benim de küçük bir katkım olsun 😉
Taksim deyip AKM unutulmamalı
Kumbaracı yokuşu
Nizam pidenin meşhur sütlacı
Hazzopulo pasajı-danışman geçidi ve
ne yazık ki ranta yenik düşen İnci Pastanesi-Robinson Cruse kitapevi-Emek Sineması
Ada kitabevi
Galata kule dibi
sanırım ben bir İstanbul aşığıyım 😉
keyifli geziler
Başak says:
Elinize sağlık. Rehberi çok severek okudum, tüm bağlantıları tek tek tıkladım. Her yazı ayrı ayrı güzel. İstanbul dışında yaşıyorum, geçen hafta İstanbul’da kendi rehberliğimde kendimi gezdirdim. Yalnız İstiklal Caddesi’nde yürüyüşüm plansız oldu ve hiç zevk alamadım. Keşke o karmaşanın içinden bu yazının rehberliğinde geçmiş olsaydım… Şimdi ilk fırsatta tekrar İstanbul’a gidesim var.
Gürsel Gürel says:
Tebrik ederim, siteniz çok güzel ve içi dolu dolu. Bu kadar güzel paylaşımları okumak büyük bir keyifti…
İnci says:
Vay canına ! Ben de yeni keşfedenlerdenim bu stieyi. O kadar hayran kaldım ki ilk defa yorum yapıyorum bir yere.
Tek kelime:Teşekkürler. 🙂
Özlem Güneş says:
Sitenize tek kelimeyle bayıldım. Yeni keşfettim ve nerden başlayacağımı düşünürken İstiklal caddesinden başlamaya karar verdim. İstiklali gerçek anlamda “gezmek” için sabırsızlanıyorum.
Ne kadar da ihtiyacımız varmış böyle bir siteye, ellerinize emeğinize sağlık.
ASMİN TUNÇ says:
BEYOĞLUNU HER GEZDİĞİMDE YENİDEN BÜYÜLENİYORUM BEYOĞLUNU ANLATIRKEN RESMİ BİR DİL KULLANMAMANIZ HOŞUMA GİTTİ VE YENİDEN KEŞFETMEM GEREKEN YERLER OLDUĞUNU GÖRDÜM EMEĞİNİZE SAĞLIK
Erol Yaman says:
İstiklal caddesinin bilmediğimiz yüzünü tanıtmışsınız teşekkürler elinize sağlık
Masis Üşenmez says:
Çok güzel bir site yapıyorsunuz. Daha bugün keşfettim hemen eşe dosta okutmaya başladım yazıları. Tebrikler, uzun soluklu olur umarım.
Ramazan Bedük says:
Teşekkürler, güzel yorumunuz ve ilginiz için…
renee burla says:
harıka bır yorum yaptınız ve bızlere,herhalde hiç bılmedığınız tarıhı yerler gosterdınız….herhesın bu yerlere bırer kere bıle gırmemış iken, sayenızde umarım ben dahıl bu muhtesem yerlerı doya doya gezıp ,seyredebıleceğiz!!!!!!
bıze vermış olduğunuz zahmet için candan teşşekkürler……
Yavuz CAM says:
İstanbul gezilerimin değişmez güzergahlarından, farklı bir bakış verdiniz teşekkürler….
Ramazan Bedük says:
İlginize teşekkürler …
hakan benli says:
gerçekten harika bir anlatım bu bilgiler ışıgında taksim,beyoğlu ve istiklal caddesi gezileri çok daha güzel ve bilinçli olacak emeyinize sağlık bundan sonraki yazılarınızı merakla bekliyorum
Osman Nuri GÖZÜODLU says:
Çok güzel bir tanıtım,emeklerinizi tebrik ediyorum.Saray pastanesinin tavuk göğsünden, Hacıbekir’in Demirhindi şerbetinden,çiçek pasajında kimene’de demlenmeden ,arka sokaktaki çubukta midyeden,Koskadaki koz helvadan
bahsetmez isek Beyoğlu mahsun kalır.
Ramazan Bedük says:
Haklısınız. Rehber sürekli güncellenicek dolayısıyla bu konulara da ileride yer verilecek.
Amaç İstiklal Caddesi’ne dair zamanla kusursuz bir rehber oluşturmak. Hatırlatmanız için teşekkürler.
gülten says:
Merhaba,
Bilgilendirici, sonrası için merak ettiren yazınızı zevkle okudum.
ellerinize, yüreğinize sağlık.
sağlıcakla,
gltn s,