Buyurmuş ki: “ Medresemin öğretmenini yani müderrisini Şeyhülislam atasın. Müderris öyle hergün değil belirli günler gelsin. Karşılığında da 60 akçe yevmiye alsın. Öğrencilere de günlük üçer akçe yevmiye verin. Medresenin kapısında yakılan kandile bakan talebeye de üç akçe verin. Hademelik görevi yapan bevvapa da temizlik işleri ile uğraşan ferraşa da üçer akçe verilsin.
Türbede üç sanduka var, üçü de parçalanmış. Duvarlarından otlar fışkırmış. Tahta kapısı kırılmış.Kubbesi delinmiş. Ve penceresi de yok. Sağlam bir kapı yapmaktansa kapının olduğu yeri tuğlalarla örmüşler. Aynı muameleyi pencereler içinde uygun görmüşler. Türbe, sebil ve darülkurradan oluşan 200 yıllık bir külliyeyi böylece öldürmüşler. Zamanında Mekke Kadılığı ve Anadolu Kazaskerliği yapmış olan Benlizade Ahmet Reşit Efendi?nin türbe, sebil ve darülkurra’dan oluşan külliyesinden bahsediyorum. İstanbul?a […]
Bir zamanlar burada ortaokul ve lise çağındaki kızlar öğrenim görüyor, bahçesinde oyun oynuyorlarmış. Çok değil bir 25-30 yıl öncesinden bahsediyorum. Şimdi bir korkuluk gibi. Öylesine ıssız ve virane. Ama keyifli, keyifli olduğu kadar da trajik bir tarihi var bu okulun. 1850’lili yıllardan sonra Pera’da Rum kızlar için okullar açılır. Ama bu okullara Fener semtinde bulunan Rum ailelerin kızları gidemezler. Çünkü bu okullar hem uzaktadır […]
Eski Yunan tapınaklarını andıran dört sütunlu girişiyle dikkat çeken, Fener semtindeki yapı ne bir başkanlık binası ne de bir saray. Bir ilköğretim okulu. Yapılırken de ilköğretim okulu olarak yapılmış, başka bir yapıdan çevirme değil yani. Rum tüccar Grigoris Maraslis Odessa’nın belediye başkanı olup Odessa’nın sayılı zenginlerindendir. Ve bir okul yaptırmaya karar verir. Maraslis sadece okulu yaptırmakla kalmayacak okulun tüm eğitim-öğretim giderlerini de karşılayacaktır. Yalnız […]
Yıllardır önünden geçer dururum her geçtiğimde de içimden şunu geçirmişimdir. “Yahu bu medresenin kapısı niye böyle ve niye iki katlı?” Çünkü medrese bol revaklı avlusu, dersanesi ve hücreleriyle o dönemin medrese mimarisine birebir uyuyordu. Ama iki katlı yapısı ve ilginç kapısıyla bu uyum yok oluyordu. Geçen hafta Birlik Vakfı’nın Genel Merkezi olarak kullanılan bu medreseye gittim. Amacım hem Atik Ali Paşa medreseyle ilgili birkaç birşey […]
Bu mezar turistlerin uğrak yeri olan bir mekanının bahçesinde bulunuyor. Çorlulu Ali’nin başı bu mezarda. 1670’de Çorlu da doğar Ali, bir çiftçinin oğlu olarak. Kapıcıbaşı bir süre sonra Ali’yi evlatlık ister. Ailesi çok sevdikleri oğlunu neden evlatlık verir bilinmez . Belki kapıcıbaşını çok sevdiklerinden belki korkudan titrediklerinden. Belki de oğullarının yükselmesini istediklerinden. Bilinen, Ali’nin saraya ayak basmış olduğudur. “Devletlü” olur artık Ali. Ve yükselmesi […]
Şimdilerde çocukların eğitimlerine destek olan minik bir çocuk kütüphanesi. Yapıldığında da çocukların eğitimi için yapılmış. İlk okumayı, elifbayı öğrenmeleri için. Yaptıran Kanuni ve Hürrem’in kızı Mihrimah Sultan. Yapan da Mimar Sinan. 1548 de Mihrimah Külliyesi’nin bir parçası olarak, ilk büyük eserlerinden biri olan Mihrimah Cami’nin hemen ardına yapmış. Üsküdar’dan Sultantepe’ye çıkan yokuşun dibinde, tüm ustalığını konuşturmuş Sinan. Öncelikle, dik yokuşun mimaride ki olumsuz etkisini azaltmak […]
Bu memleketin ahalisi, “sıbyan mektebi” dendiğinde pek bir şey anlamaz da “mahalle mektebi” dendiğinde hemen anlar. “Hani” der, “Atatürk’ün daha 5-6 yaşlarındayken annesinin ısrarıyla bir müddet gitmek zorunda kaldığı okul, bu okul değil mi?” Aynen öyle. Şu sıralar bir sıbyan mektebini yazmayı düşünmüyordum ama dürttü şeytan yazayım dedim. Çünkü bu sıbyan mektebinin adı çok güzel: “Zevki Kadın” Zevki Kadın, 1754-57 arasında […]
Galata Sarayı. Birbirinden uzak bu iki sözcük, ilkönce yanyana gelivermiş sonrasında I’sı düşüvermiş ve olmuş paşalar gibi Galatasaray. Kelimenin serüveni 1490’lı yıllar da padişah 2. Bayezid’la başlar. 2 .Bayezid, Galata sırtlarında Topkapı Sarayı’na bağlı bir mektep yaptırır. Mektebin adı Galata Saray-ı Hümayun Mektebi’dir. Mektebe fiziği düzgün, yetenekli ve zeki olan öğrenciler bizzat padişahın huzurunda yapılan bir seçimle alınırlar. Seçilmiş 40-50 kişiden bahsetmiyoruz. Üç koğuşu vardır mektebin. Ve koğuşların […]
Kitap, belki de tutkuyla bağlı olduğu tek şey. Çünkü hiç evlenmemiş, tüm ömrünü müzmin bir bekar olarak geçirmiş. Barların ve bilumum eğlencenin merkezi olan, burnunun dibinde ki Beyoğlu’na yine dini inançları mucibince hiç ayak basmamış. Beyoğlu niredir? diye sorsan belki de bilmez, ama kütüphanesinde olmayan el yazma bir kitabı almak için Yunanistan’dan taa Yemen’e tayin isteyecek kadar da gözü kara biridir. Aslen Diyarbakır’lıdır, Ali Emiri Efendi. Defterdarlıkta görevli orta […]
Hayat ve ölüm nasıl da içiçe. Hayata dair kim kimle çıkmış kim kimi kiminle aldatmış gibi dedikodularınızı yapıyor, çayınızı kahvenizi yudumluyor, yer yer de kahkalarınızı atıyorsunuz. Ama kafanızı bir çeviriyorsunuz, burnunuzun ucunda ölüm var. Hayat ve ölümün bu derece içiçe geçtiği hani bıraktım İstanbul’unu, Türkiye’sini, dünyada başka bir yer var mı acaba? Düşünün bir. Arkadaşlarınızla bir kafeye gidiyorsunuz ve ortasında bir mezar var. Ama ne siz […]