web analytics

İncili Köşk

Bir ayazma düşünün. Ortodoks Hristiyanlar, şifa bulmak için o ayazmada dinsel ayinlerini gerçekleştirsinler ve bir Osmanlı padişahı da köşkünden onları izleyip üzerilerine paralar saçsın.

Sirkeci’yi Bakırköy’e bağlayan sahil yolu olan Kenndey Caddesi, tarihi epey ilginç olan ama pek kimse tarafından bilinmeyen bir ayazmaya ev sahipliği yapıyor. İstanbul tarih boyunca yüzlerce ayazmaya ev sahipliği yaptı. Ama hiçbirisi bir padişah köşküne bu kadar yakın değildi! Bu ayazma padişah köşküne o kadar yakın ki, sanki köşkün bodrum katı gibi. Köşkün hemen altında çünkü! Bir nevi üstü padişah köşkü, altı ayazma olmuş. Bu haliyle Osmanlı’ya dair bir birarada yaşama kültürü vesikası.

Durum buyken insan hayret ediyor. Kimi seyyahların hakkında detaylı bilgi verdiği bu ayazma neden İstanbul’un tarihini belli güzergahlar dahilinde anlatan rehber kitaplarda yer almaz!

Kubbesinden  inciler sarkan köşk

sinan paşa köşkü

Sarayburnu’ndan Ahırkapı’ya doğru giderken, Turgut Reis heykelinin biraz ilerisinde surlara bitişik, balkon görünümlü bir kalıntı var. Bu kalıntı vakt-i zamanının en ünlü yalı köşklerinden biri olup Avrupalı seyyahların itinayla tasvir ettiği İstanbul’un simge yapılarından biriydi.

Adını kubbesinden sarkan inci tanelerinden alan İncili Köşk’ü, Yemen ve Tunus fatihi olarak bilinen Koca Sinan Paşa, 1589 yılında, Mimar Sinan’ın öğrencilerinden olan Mimar Davud Ağa’ya yaptırmış; padişah 3. Murat köşkü beğenince de ona hediye etmişti.

Sarayburnu’ndan Ahırkapı’ya giden hat üzerinde surlara bitişik olarak yaptırılan İncili Köşk, Bizans’ın en eski manastırlarından biri olan Hristos Philanthropos Manastırı’nın St. Sauveur Kilisesi ve ayazması kalıntılarının üzerinde yükseliyordu. Köşk yapılırken ayazmanın ortadan kaldırılmasına bizzat padişah 3. Murad karşı çıkmıştı. Böylece üstü padişah köşkü altı ayazma olan bir yapı peyda oldu. Ortaya çıkan bu yapı Osmanlı’nın yüzlerce yıl boyunca birarada yaşam kültürünü nasıl ördüğünün bir vesikası oldu aynı zamanda.

İncili Köşk, padişah köşkü olduğuna göre sade bir törenle açılması elbet düşünülemezdi. Dört gün süren törenlerde saraydan gelen konuklar ağırlanıp ziyafetler verilmiş; kayık yarışlarından oluşan deniz şenlikleri yapılmıştı.

Açılışı ve konumu oldukça özel olan köşkün yapıldığı yer de tarihsel açıdan oldukça özeldi.

Kumluca

İncili Köşk ya da nam-ı diğer Sinan Paşa Köşkü’nün yapıldığı alan halk arasında Kumluca olarak biliniyordu. Çünkü burada adı Kumluca olan bir ayazma buluyordu. 1660’lı yıllarda İstanbul’u baştan başa gezip İstanbul Tarihi adlı bir kitap kaleme alan Eremya Çelebi Kömürciyan İncili Köşk civarını gezmiş, Kumluca Ayazma’sını görmüş, hakkında detaylı bilgiler vermişti.

17. yüzyıl Ermeni kültür dünyasının bir numaralı aydını: Eremya Çelebi Kömürciyan

Eremya Çelebi Kömürciyan’a “Çelebi” ünvanı bilgi ve faziletinden dolayı verildi. Çünkü, 17. yüzyıl Ermeni kültür dünyasının bu en önemli şahsının tarihten şiire, coğrafyadan edebiyata uzanan geniş bir kültür dünyası vardı. Bu alanlarda da onu aşkın eser vermişti. O eserlerden biri olan İstanbul Tarihi, 17. yüzyılda İstanbul’u  tanımak için başucu kaynaklarından biri oldu. Ama gelin Eremya Çelebi Kömürciyan’a sorun. Bu eseri nasıl kaleme aldın üstat diye. Dert yansın size. Lakin, Eremya Çelebi eserini kaleme almak için İstanbul’u gezip hakkında notlar tutarken, çevresindeki çok akıllı birileri “Boş yere yoruluyorsun, biz zaten bunları biliyoruz.” demişler. Zoruna gitmiş üstadın. Nereden mi biliyorum? Seyahatnamesine bunu anlatarak başlamış çünkü. Şu sözler onun: ” Boş yere yorulup, bildiğimiz şeyleri bize anlatıyorsun diyerek benimle alay ederler. Bu ahmaklara cevap verecek değiliz.” İyiki de cevap vermemiş üstad. Tarih son kertede mükemmel bir kadirşinastır çünkü. O öldüğü zaman hiç kimse onu yazmadı. Ama kitabı şimdi, 17. yüzyılın İstanbul’unu anlamak için bir şaheser kıymetinde.

Ayazmada şifa bulan Hristiyanlara köşkünden para saçan padişah

Eremya Çelebi Kömürciyan İstanbul Tarihi’ni zamanın meşhur alimlerinden olan Bitlis’teki Amırdolu Vanik Manastırı’nın başrahibi olan Vardapet Vardan’ın isteği üzerine yazmıştı. Kitap boyunca Eremya Çelebi kah sandalla kah at sırtında İstanbul’u geziyor, yanında olmamasına rağmen hayali bir şekilde Vardapet Vardan’a hitap ederek İstanbul’un tarihi eserlerini bir bir ona anlatıyor bir nevi rehberlik yapıyordu.

Çelebi, gezisine Yedikule’den bir sandala binerek başladı. Sandal biraz ilerleyince Ahırkapı’daki İncili Köşk civarına ulaştı. Bir bir anlattı üstat sonra.

” Burada bulunan köşk yaptıranına izafetle Sinan Paşa Köşkü olarak adlandırılır. Padişahlara mahsus bir ikametgah olan bu köşke kubbesine asılı bir salkım nefis incisinden dolayı İncili Köşk de denir. Diğer bir adı da Kumluca olan bu yerin altındaki ayazmada, hastalar kumun içine gömülürler ve itikatlarınca şifa bulurlar. Burası bir ziyaretgahtır ve yortusu Hz. İsa’nın dağda tebdili suret dolaşmasının günü olan 6 Ağustos’a tesadüf eder. Ermeniler ve bilhassa Rumlar, Sultan Murad zamanına kadar davul zurna ile gelip burada toplanırlar ve keyf ederlerdi. Halk yer içer ve o sakin denizde yıkanırdı. Padişah da yukarıdan bunu  izler, avuçlarla para serptirirdi.”

Osmanlı zamanında imparatorluk topraklarında yüzlerce ayazma vardı ama Kumluca Ayazması, üstünde padişah köşkü olduğundan ve padişahın bu ritüeli paralar saçarak kıymetlendirdiğinden olacak tarihi en ilginç olandı.

Eremya Çelebi notlarına ” Şimdi ise, heryerde bu kabil eğlenceler men’edildiğinden davul zurna şöyle dursun, buraya salt gitmek bile korkulu bir şeydir”  diye devam ediyor. Anlaşılan 4. Murad bu geleneği yasaklamış. Ama daha sonra yasak kalkmış. Çünkü 1800’lü yılların başında Kumluca’ya gelen başka bir Ermeni tarihçi olan Sarkis Sarraf Hovennesyan Kumluca Ayazması’nda yapılan ritüelleri detaylıca anlatır.

Mora’daki Rumların Osmanlı’ya ayaklanış tarihi olan 1821, Osmanlı’nın Rumlara bakış açısını komple değiştirmiş, Kumluca Ayazması’da bundan nasibini almıştı. Çünkü Osmanlı 1821’den sonra Kumluca Ayazması’na gidişi ve ritüelleri komple yasakladı.

100 yıl sonra

1821’den yüzyıl sonra İstanbul işgal edildiği zamanlarda Sarayburnu- Ahırkapı hattında araştırma yapan Fransız arkeologlar İncili Köşk’ün hala duran yüksek kemerli alt yapısında bir kuyu buldular. Bu kuyu burada daha önceden varolan bir ayazmanın kuyusuydu. Çünkü İncili Köşk Hristos Philanthropos Manastırı kompleksine bağlı bir kilise olan St.Sauveur Ayazması’nın nam-ı diğer Kumluca Ayazması’nın tam üzerine yapılmıştı. Köşkün diğer yanında da St.Sauveur Kilisesi kalıntıları bulunuyordu ve ayazma bu kilisenin ayazmasıydı.

Geçen hafta bir kaç arkadaşla Kumluca Ayazması’ndaydık. Aşağıdaki fotoğraflar o zaman çekildi.

Not: Kumluca Ayazması’nın bağlı olduğu St. Sauveur Kilisesi aynı zamanda İstanbul’un ilk surları olan Byzantion Surları’na ev sahipliği yapıyor. Byzantion Surları’na ve kilisenin içindeki fotoğraflara ulaşmak için şu linki tıklayabilirsiniz: https://www.biristanbulhayali.com/en-eski-istanbulluyu-kesif

Kumluca Ayazması 1

Kumluca Ayazması 3

Kumluca

Ve Kumluca Ayazması’nın bağlı olduğu St. Sauveur Kilisesi

St. Sauveur Kilisesi

Bu yaziya 1 yorum yapilmis.

  • Çocukken önünden çok geçtiğim bu yeri saray ait sanırdım. hakkında bir bilgim yoktu, çocukken bana anlatılmadı da. Yani o çevrede yaşayanlar bile bilmiyorlardı oranı ne olduğunu.

Yorum yapmak istermisiniz?

RSS yapılandırılmış değil.

———————————————————–

————————————————————

———————————————————-

———————————————————-

———————————————————

———————————————————

———————————————————

——————————————————–

————————————————————

——————————————————–

———————————————————

———————————————————–

——————————————————-

———————————————————–

E-mail adresinizi yazın

yeni yazılar posta adresinize gönderilsin
(E-posta adresinize gönderilen linki tıklamayı unutmayın)

——————————————————–

————————————————————

YAZI ETİKETLERİ

———————————————————-

———————————————————–

Yazıların ve fotoğrafların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

————————————————————–

Bu sitede emeğe saygı esastır