Tophane sırtlarında her biri birbirinin gözbebeği 3 insan, 3 arkadaş, 3 dost. Ve fonda İstanbul’un sülietinin gözbebeklerinden olan 3 mukaddes, 3 cami, 3 tarih. Önde Nusretiye Camii, arkada Sultanahmet Camii ve Ayasofya… Tophane sırtları
İtiraf ediyorum. Amacım Eyüp İskelesi’ni çekmekti. Vizörden dikkatlice bakınca fonda Ayasofya’nın olduğunu farkettim. Boşver dedim Ramazan, Ayasofya’yı çek. Bu seferde Eyüp İskelesi ve sandalla karşıya , Sütlüce mevkiine geçmek isteyen birkaç yurdumun insanı eşlik etti. Yazının adı Eyüp’ten Ayasofya olacaktı. Tersi oldu. Gayetiyle de güzel oldu.
Ayasofya’ya girdiğinizde sizi etkileyecek onlarca şey vardır ama, ikisi derinden etkiler. Biri, sonsuzluk hissi veren ve sonlu olan sizleri yarattığı bu hissiyatla ezen kubbesidir; diğeri de Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin yazdığı 7.5 metreyi bulan boyuyla, bu sonsuzluğa yakışan devasa hat levhalardır. Bu hat levhaları devasa. Çünkü, harf kalınlığı 35 santimetre, bir harfinin büyüklüğü yaklaşık 3-4 metre. Bu boyutuyla İslam dünyasının en büyük hat […]
Kubbe gibi değil de, papatya gibi çıktı. Ne demek lazım şimdi. Ayasofya papatyası mı?
Bu çeşme, üç çeşmeden oluşan tek bir çeşme olduğu için üçüz diye anılmış. Adını da aşağısında bulunduğu
Norveç’e bağlı ve Kuzey kutup dairesinin yaklaşık 200 kilometre yukarısında, yani nerdeyse kuzey kutbunda Lotofen denilen bir takımada vardır. Bu takımada bir Viking kabilesi yaşar. Kabilenin adı Reis Olav Tvennubrini’dir. Bu kabileninde Halvdan adında bir başkomutanı vardır. Halvdan benim gibi genç ve bekardır. Aynı zamanda da korkusuz bir başkomutandır. Ve bir gün Miklagard’a uzanacak uzun bir yolculuk yapar. Vikingler Miklagard derler bildikleri en büyük […]