Bu kabartma haçlar şu ana kadar hiç yazılmadı. Dolayısıyla ilk defa gündeme geliyorlar. Ve rehberlerdeki yerlerini alacaklar. Artık Sultanahmet Meydanı’na gidildiğinde sadece göz ucuyla bakılan, çukurda kalan bu çeşmeye uzun uzun bakılacak, bu haçlar aranacak. Ve Sultanahmet Meydanı’nın kitabesi sökülmüş, bakıma muhtaç hatta aç Çukurçeşme’si hakettiği değeri kazanacak. Belki de bu yazıdan sonra ilgi odağı olacak. Artık turist rehberleri Sultanahmet Meydanı’nı anlatırken duraklarına bu çeşmeyi de ekleyecekler. Ve Osmanlı sadece bu çeşme üzerinden bile daha iyi anlaşılacak.
Çukurçeşme’nin hikayesi
Çukurçeşme’nin kitabesi kaybolduğundan hakkında kesin bilgi etmek zor. Ancak tahminler Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılan Kırkçeşme Su Tesisleri’nin bir parçası olarak Mimar Sinan tarafından yapıldığı yönünde. Çünkü 1568 tarihli İstanbul su dağıtım defterinde adı “Çeşme-i Atik der Meydan-ı Asb” olarak geçen bir çeşme var. Muhtemelen adı geçen o çeşme, bu çeşme.
Çeşme aslında çukurda değil, meydanla hemzemin olarak yapılır. Ama Sultanahmet Meydanı doldurulup, zemini yükseltilince çeşme de çukurda kalır.
Çukurçeşme 4 ayrı çeşmenin birleşmesinden oluşur. Bu durum çeşmenin meydandaki kalabalığın düşünülerek yapıldığının bir göstergesidir. Çünkü burada haftalarca süren şenlikler, düğünler yapılır. Ve binlerce insan katılır. Dolayısıyla tek çeşme meydanın ihtiyacını karşılamaz.
Çeşmedeki Haçlar
Osmanlı çeşmeyi yaparken Bizans Hipodrom’unun kalıntılarını kullanır. Kullandığı bazı kalıntılarda da haç kabartması vardır. Ama bu durumu problem etmez Osmanlı.
” Aman efendim şurda haç kabartması var kabartmaları ters çevirip öyle koyayım” demez. Ya da kabartmaları kazıtmaz. Saklamayaysa hiç çalışmaz. Olduğu gibi kullanır ve oldukçada görünür yerlere yerleştirir. Kimbilir belki de Sultanahmet Meydanı’nın göbeğinden 3 haç gücünde bir mesaj vermek ister.
Haçlardan bir tanesi mermer üzerine kazınmıştır. Diğer iki tanesi ise mermer üzerine kabartılmıştır. Kazınan haç 2. ile 3. çeşme arasında, kabartılanlar ise 3. çeşmenin oluğunda bulunur. Ve oldukçada güzeldirler. Şıktırlar.
Alnında ve oluğunda haç olan bu çeşmeden yaklaşık 400 yıl kana kana su içer Osmanlı. Her içişinde de haçları görür ama hiç rahatsızlık duymaz. Zenginlik olarak beller. Kabullenir haçı.
Bu kimliğiyle Çukurçeşme iyi bir restorasyondan sonra Sultanahmet Meydanı’nın gözdelerinden olabilir.
Tüm bunların dışında bu haçları, bu ülkedeki kültürel ve etnik zenginliği habire yoksayan, budayan, reddeden devlete ve siyasetçilere, milliyetçilere, dincilere ve Osmanlıyı anlamamakta direnen solculara yüzyıllar öncesinden vurulan üç Osmanlı tokadı olarakta düşünmek mümkün.
Hamiş: Çukurçeşme’yi şuan otlar bürümüş durumda. İyi bir restorasyondan sonra Sultanahmet Meydanı’nın gözdelerinden olabilir.
Adres: Çukurçeşme, Sultanahmet Meydanı’nda Türk-İslam Eserleri Müzesi’nin biraz ilerisinde Terzihane Sokağı’nın meydanla birleştiği yerde bulunmaktadır.
Göksel says:
Sanırım bu yazıyı kaleme almakla veya yayımlamakla hiç iyi yapmadınız,.Sebebine gelince bu çeşmeye şu an itibarıyla her an için zarar verilebilir.Sanırım bakımsız hali ve otlar yüzünden bu haçlar dikkat çekmiyordu ,ancak şimdi çok iyi korunmak zorunda. En kötüsü de bakıma alınma olasılığı ! Ne de olsa Bursa Ulucami,Haydarpaşa Garı ve Arap Cami aklıma geldikçe aynı akibete uğramasından korkarım.
Saygılarımla,
Ramazan Bedük says:
Bahsettiğiniz korkuyu her zaman taşıdım…Lakin, buranın gündeme getirilmesi, bakıma alınması ve Sultanahmet Meydanı’nı temsil eden bir marka olması gerekir.
Ünal ŞENGÜN says:
Çeşmeler günyüzüne çıkarsa, belki AtMeydanı-Hippodrome’a biraz can gelir. Acaba yerleştirilen parke taşları altlarındaki tarihi YeniOsmanlılardan korumak için mi döşendi tarihçi-arkeologlarımız tarafından.
Tarihi arayanlara, sanal tarih çalışmalarından orada yatan-gömülen tarihi anlatmak daha mı kolay? Anlayan beri gelsin..
Ramazan Bedük says:
Yerden göğe kadar haklısınız…
Caner Cangül says:
Çok güzel ve mühim bir detay, elinize sağlık.
Ramazan Bedük says:
Teşekkürler…Orası Sultanahmet Meydanı’nın markası olabilir.