Seyyah-ı Alem Evliya Çelebi evvela seyyahlığa memleketi olan İstanbul’dan başlar. Daha benim yaşımda bile değildir. 20’li yaşlarında içi gezme tutkusuyla dolu tıfıl bir delikanlıdır.
Sokak sokak dolaşır İstanbul’u bu tıfıl delikanlı. Surların çevresini adım adım, camilerin kapılarını pencerelerini bir bir sayar. Hiç üşenmez.
O, camilerin kubbelerini incelerken bir mimardır. Surları incelerken bir tarihçi. Yer adlarının kökenine inerken bir filolog gibidir. Kimi zaman düş gücü arşa uzanan bir hayalperestdir.
O, bu kentin seyyar ansiklopedisidir. Şehri tılsımlarla kuşatandır.
Rakamları kimi zaman fütursuzca kullanarak abarttıkça abartandır. Kimi zamanda ayak ayak saydığı caminin uzunluğunu günümüzdeki metre ölçümüne birebir uydurandır.
Ve 18 hükümdarın ülkesinden geçerek kırk yıl dolaştığını, 147 lisan duyduğunu ancak seyahatlarında İstanbul’un güzelliğiyle kıyaslanabilecek hiç bir şey görmediğini anlatandır.
O, İstanbul’dan çok uzaklarda, Kahire’de 1680’lerde hayata gözlerini yuman bir İstanbul aşığıdır.
Serkan says:
Tekrar merhaba,
Evliya Çelebi’ye İstanbul konusunda katılmamak imkansız. Günümüz şartları o devre göre aşırı farklı ise de ben de son 2 yılda 9 ülke gezdim ancak şu ana kadar tüm yönleriyle İstanbul’dan daha güzel bir yer görmedim.
Not: Bu arada Evliya Çelebi, 1611’de Kütahya’da doğmuş ve 1685’te Mısır’da vefat etmiştir.