İsveçlilerin İstanbul ve İzmir’deki tarihsel izlerini mercek altına alan “İstanbul ve İzmir’de İsveç izleri” içinde onlarca ilginç hikaye barındıran bir kitap. İçlerinden biri var ki günümüze yansıyan bir Türkiye trajedisi namzetindedir.
1750’lili yıllarda Osmanlıda İsveç elçiliği yapan Celsing, bir Türk kızına aşık olur. Birgün Boğaziçi gezisi yaparlarken gemi Üsküdar açıklarında fırtınaya yakalanır ve batar. Kız ölür, Celsing’se kurtulur. Buraya kadar hikayede ilginç olan bir durum yok. Klasik Türk filmi gibi. İlginç olan bundan sonrası. Bu ölümle derinden sarsılan Celsing Türk kızına olan sevgisini yaşatmak ister. Bunun için de Türklerle ilgili saattan tabloya, halıdan eşyaya, sarıktan sedire ne varsa toplar ve İsveç’teki adı Bibby olan şatosuna koyar. Şatosunu bir tür Türk müzesi haline dönüştürür.
İsveçlilerin arasında dilden dile dolanan bu hikaye gerçek midir, bilinmez. Ama Casling’in elçilik yaptığı sıralarda yüzlerce Osmanlı eserini topladığı ve Biby’i şatosunda muhafaza ettiği kesin. Çünkü yüzlerce eserden oluşan koleksiyon yaklaşık 5 ay önce Mart 2014’de 15 milyon dolara satıldı. Alansa biz değiliz, Katar.
Koca Türkiye Cumhuriyeti bir 15 milyon dolar bulamadı mı yani şimdi!
Sürecin nasıl geliştiğini, koleksiyonun nasıl satıldığını Murat Bardakçı “Biz kaçırdık, Katar kaptı” başlıklı yazısında iyi anlatmış: http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/926275-biz-kacirdik-katar-kapti
İstanbul ve İzmir’de İsveç izleri kitabını ise tavsiye ediyorum dememe gerek yok herhalde. Bu konuda yorum yapmayacağım.