web analytics

Boğaziçi’nde bulunan toplam 366 yalının 136 sı Sarıyer ilçe sınırları içinde bulunduğundan, Boğaziçi’nin yalıları ile en zengin ilçesi Sarıyer’dir.

Sarıyer yalıları Beşiktaş sınırında Mısırlı Yusuf Ziya Paşa Yalısı ile başlar, Büyükdere sahillerine kadar uzanır. Bu yazı, bu yalılardan Osmanlı tarihinde yer etmiş ve ilk etapta bilinmesi gereken 32 sini konu alıyor.

Beşiktaş’tan Sarıyer’e ve ötesine uzanan bir vapur seyahatinizde bu yalıları sırası ile görebilirsiniz. Dolayısıyla yazı, bir tür gezi rehberi mahiyetindedir.

Mısırlı Yusuf Ziya Paşa Yalısı

Perili Köşk olarak da adlandırılan yalı, Osmanlı’nın son dönem önemli tüccarlarından olan Mısırlı Yusuf Ziya Paşa tarafından yaptırıldı. Yusuf Ziya Paşa gemileriyle İtalya’dan Osmanlı’ya ticaret yapıyordu..

Yalının inşasına 1910 yılında başlandı. 1914 de 1. Dünya Savaşı çıkınca, inşaatı yapan ustalar askere alındı. O esnada paşanın ticaret gemilerinden ikisi batırılınca, paşa maddi sıkıntıya düştü ve yalı uzun yıllar inşaat halinde kaldı. Halk da bir türlü bitmek bilmeyen inşaat yüzünden yalıyı “Perili Köşk” olarak adlandırdı.

Yusuf Ziya Paşa 1936 daki vefatına dek bu yalıda oturmuştur.

Yalı, 1990 lı yıllarda eski hali göz önünde bulundurularak yeniden yaptırıldı. Şu an Borusan Holding tarafından kullanılıyor.

Zeki Paşa Yalısı

Rumelihisarı’nda Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün hemen altında bulunan ve Boğaziçi’nin nadir taş yalılarından olan yalı, Sultan 2. Abdülhamit’in önemli bürokratlarından olan Zeki Paşa tarafından yaptırıldı.

Zeki Paşa, 17 yıl Tophane Müşiri (mareşali) olmuş, 25 yıl da askeri okullarda çeşitli dersler vermişti. Yalısı, ilk yaptırıldığı görünümünü aynen korumaktadır. Taş yalıların ahşap yalılara oranla en büyük avantajı da bu zaten.

Mediha Sultan Yalısı

Baltalimanı’nda bulunan yalı, Tanzimat döneminin önemli bürokratlarından olan Mustafa Reşit Paşa tarafından 1830’lu yıllarda yaptırıldı.

Mustafa Reşit Paşa, Tanzimat Fermanı’nı Gülhanı Parkı’nda okuyan, Tanzimatla özdeşleşmiş bir bürokrattır. Çeşitli dönemlerde altı kez sadrazamlık ve dış işleri bakanlığı yapmıştı. Dolayısıyla bu yalı onun dönemindeki bir çok siyasi olaya ev sahipliği yapmıştır. 1838 İngiltere, 1839 Belçika, 1840 Fransa, 1846 Rusya anlaşmaları bu yalıda imzalanmıştır.

Mustafa Reşit Paşa kimi borçlarını ödeyebilmek için yalıyı, saraya satmıştır. Böylece yalı, hanedanın mülkiyetine geçmiştir.

Mustafa Reşit Paşa’nın oğlu Ali Galip Bey, Sultan Abdülmecid’in kızı Fatma Sultan’la evlenince bu yalıda kalmaya başladılar. Fatma Sultan vefat edince yalı kız kardeşi Mediha Sultan’a geçti. Mediha Sultan Damat Ferit’le evlenince uzun yıllar bu yalıda oturdular.

Damat Ferit Paşa, Kurtuluş Savaşı sırasında, işgalcilerden yana tavır alıp milli mücadeleyi engellemeye çalışırken bu yalıda oturuyordu.

Cumhuriyet döneminde hanedana ait mülkler devlete geçince, yalıda devletin mülkiyetine geçmiş bir ara Balıkçılı Enstitüsü olarak kullanılmış sonrasında hastane olarak kullanılmaya başlandı. Şu an yalının haremi Baltalimanı Kemik Hastanesi, selamlık bölümü de İstanbul Üniversitesi Sosyal Tesisleri olarak kullanılıyor.

Aziz İzzet Paşa Yalısı

Boyacıköy semtinin en büyük yalısıdır. Adını Mısırlı Aziz izzet Paşa’ya ait olmasından alıyor. Şu an Dubai merkezli bir iş kulübü tarafından kullanılıyor.

Şerifler Yalısı

Emirgan’da, caminin hemen yanından bulunan yalı, 1780’li yıllarda  yapılmış olup Avrupa Yakası’nın en eski yalısıdır.

Yalının bulunduğu yerde ilkin, Emirgüneoğlu Yusuf Han’ın yalısı bulunuyordu.  Daha sonra bu yalı yıktırılıp harem ve selamlık olarak iki ayrı bölümden oluşan bu yalı inşa edildi. Şu an yalının selamlık bölümü ayakta. Harem bölümü 1946 da sahil yolunun yapımı sırasında yıktırıldı.

Yalıyı 19. yüzyılda Mekke Şerifi Abdülilah Paşa satın almıştı. Sonrasında Mekke şerifleri tarafından kullanılan yalı bu adla anılır olmuştur. Şeriflik Osmanlı’da bir yöneticilik payesidir. Nasıl Osmanlı’nın Mısır yöneticilerine “Hıdiv” deniyorsa, Hicaz yöneticilerine de “Şerif” denir. En ünlü Mekke şerifi, Şerif Hüseyin’dir.

Şeriler Yalısı’nın yıktırılan harem bölümü

Deli Fuad Paşa Yalısı

İstinye’de bulunan yalıyı, İran büyükelçisi Muhin Han 1870 yılında yaptırdı. Daha sonra Mekke şerifi Şerif Hüseyin’e intikal etti. Mekke şeriflerinin Boğaz’daki iki yalısından biridir.

Şerif Hüseyin bir Ortadoğu imparatorluğu kurma haliyle, İngilizlerle müttefik olmuş, Arabistanlı Lawrence ile işbirliği yapmış,  1. Dünya Savaşı sırasında arapları Osmanlı’ya karşı ayaklandırmıştı. Sonuç Ortadoğu açısından tam bir felaket olmuştu. Kendisi bir imparatorluk kuramadığı gibi, Ortadoğu bölünüp parçalandı. Emperyalizme açık hale geldi. Kendisi de Kıbrıs’ta sürgünde ölmüştür. Son sözleri dikkat çekicidir: ” Başımıza gelenler, Osmanlı’ya ihanetimizin ilahi cezasıdır.”

İşte Şerif Hüseyin, kendi tabiriyle “ihanet planlarını” bu yalıda yapmıştır.

Yalıyı 1908 de Deli Fuad Paşa satın aldı. Deli Fuad Paşa, savaşlarda korkusuzca askerlerin önünde ilerlemesiyle “deli” lakabıyla anılmıştı. Sultan 2. Abdülhamit döneminde padişah aleyhine faaliyetlerde bulunduğu gerekçisiyle idama mahkum edilmiş, sonrasında cezası sürgüne çevrilmişti.

Sultan 2. Abdühamit’in düşmesi üzerine yeniden İstanbul’a geldi. Meclise girdi. Bir süre Hürriyet ve İtilaf fırkasının başkanlığını yaptı. 1931 de yine bu yalıda vefat etmiştir. Yalı şu an Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü tarafından kullanılıyor.

Şerif Hüseyin

Recaizade Mahmut Ekrem Yalısı

Yeniköy yalılar sırası Recaizde Mahmut Ekrem Yalısı ile başlar.

Boğaziçi’ndeki bazı yalılar Osmanlı tarihinin simge olaylarına ev sahipliği yapmıştır. Bu yalı da bunlardan biridir.

Yalının sahibi olan Recaizde Mahmut Ekrem, Tanzimat döneminin ünlü yazarlarından olup Araba Sevdası adlı kitabı ile ünlüdür. Recaizade Mahmut Ekrem bu yalıda sıklıkla döne yazarlarını misafir etmiş, bu sebeple yalı onun döneminde “Yazarların Yalısı” olarak ünlenmiştir. Bu sohbetlerdeki derin edebi tartışmalar Servet-i Fünun Edebiyatı’nı doğurmuştur.

Sultan 2. Abdülhamit döneminde asılsız bir istihbarat yüzünden yalıdan ayrılmak zorunda kalmıştır. Recaizade Mahmut Ekrem 1914 yılında vefat etmiştir.

Üç ayrı binadan oluşan yalının solda kalan iki katlı kısmı selamlık, ortadaki üç katlı bölüm harem, sağdaki iki buçuk katlı bölümde müştemilat bölümüdür.

Faik Bey-Pakize Hanım Yalısı

19. yüzyılın sonlarına doğru yaptırılmış olan yalı, Gümüşhane mutasarrıfı Faik Bey’e geçtikten sonra onun adıyla anılır oldu. Sonrasında Pakize Hanım’ın mülkiyetine geçmiştir.

Afif Paşa Yalısı

Boğaziçi’nin en güzel yalılarından olup, Boğaz’ın en pahalı ikinci yalısı.

Afif Paşa, Sultan 2. Abdülhamit’in generallerindendi. Bu yalıyı bu 1890 lı yıllarda dönemin ünlü mimarı Aleksandr Vallaury’e yaptırmıştı.

Afif Paşa’nın oğlu Ali Fuad Bey, Sultan 2. Abdülhamit’in kızı Refia Sultan’la evlenince bu yalıda kaldılar. Bir ara Uzanlar’a ait olan yalı, şu an Suzan Sabancı Dinçer’e ait. İlk yerli dizimiz olan Aşkı Memnu’da bu yalıda çekilmişti.

Ebu Bekir Ratip Yalısı

Yalı, padişaha yakın bir paşa tarafından kızına çeyiz olarak yaptırılmıştır. Yalnız paşa kim, gelin kim bilinmiyor. Bilinen, yalının 1860 da Mısırlı Ratip Paşa Ailesi tarafından satın alındığı. Yalı bu ailenin adıyla biliniyor.

Bunun gibi Kanlıca sahillerinde de yüz görümlüğü olarak inşa edilmiş bir yalı vardır: Prenses Rukiye Yalısı.

Selahaddin Adil Paşa Yalısı

Boğaziçi yalılarından farklı üslubuyla ve kavuniçi rengiyle ayrılan yalı, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin önde gelen devlet adamlarından biri olan Selahaddin Adil Paşa’ya aitti. Paşa, Kurtuluş Savaşı’nda görev alan komutanlardandı. Cumhuriyet döneminde tek parti yönetimine muhalif olmuştu. Anılarını, muhtemelen bu yalıda kaleme almıştır.

Tahsin Uzer Yalısı

Turkuvaz rengiyle ve sevimli mimarisiyle dikkat çeken yalı, Tahsin Uzere’e aitti.

Tahsin Uzer, Atatürk’ün çocukluk arkadaşlarındandı. Bazı illerde valilik görevlerinde bulunmuş, sonrasında milletvekilliği yapmış bir bürokrattı. Tahsin Bey’e Uzer soyadı bizzat Atatürk tarafından verilmiştir.

Tahsin Uzer’in ölümü üzerine yalı, oğluna kaldı. Sonrasında yalıyı Ilıcaklar satın aldı. Nazlı Ilıcak Yalısı olarak da bilinir. Yalının mülkiyeti şu an Sabancı Ailesi’ndedir.

Atatürk’ün Tahsin Bey’e Uzer soyadını verdiği imzalı vesika ve Tahsin Uzer

Madenci Arif Bey Yalısı

Yalı, Osmanlı döneminde yabancılara yalı yapma izni verildiğinde yapılan ilk yalılardan biri. vakti zamanında Madenci Arif Bey’e ait olduğu için bu adla anılıyor.

Doktor Hulusi Behçet Yalısı

Öncesinde Çaycı İstepan Yalısı olarak biline yalı, Doktor Hulusi Behçet’in yalıyı satın almasıyla onun adıyla anılır olmuştur.

1889 da İstanbul’da doğan Behçet Bey, dünya tıp tarihinde bilinen isimlerden biridir. Bir tür deri hastalığı olan behçet hastalığını ilk o tarif etmiştir. Bu hastalığa onun soyadı verilmiştir.

Burhanettin Sezarar yalısı

Şu an rstoran olarak kullanılan yalının 200 seneden fazla bir mazisi vardır. Osmanlı döneminde çok saytıda paşaya rastlıyorduk, Cumhuriyet’le birlikte profesör yalı sahipleriyle karşılaşıyoruz.

Yalıya adını veren Burhanettin Sezarar, İTÜ Elektirik Mühensisliği profesörlerindendi. Dolmabahçe Sarayı ve İstanbul’daki çoğu cami onun zamanında elektiriğe kavuşmuştu. Bu yalıyı 1933 de satın almıştır.

Tansu Çiller Yalısı

Yeniköy’de bulunan yalı, Atatürk’ün İstanbul ziyaretlerinde sık sık uğradığı yalılardan biriydi. O dönem yalının sahibi, Rasim Ferit Talay’dı çünkü.

Rasim Ferit Talay, Atatürk’ün yakın arkadaşlarından biriydi ve beraber İstanbul’da Minber Gazetesi’ni çıkartmışlardı. Dostlukları ölümlerine kadar sürmüştür. Yalıyı 1981 yılında bir dönem başbakanlık yapan Tansu Çiller satın aldı.

Şehzade Burhanettin Efendi Yalısı

150 milyon dolarlık fiyatıyla Boğaziçi’nin en pahalı yalısıdır.

1912 yılında Sultan 2. Abdülhamit’in oğlu Şehzade Burhanettin Efendi tarafından, burada bulunan eski bir yalının arsası üzerine yaptırıldı. Yalının arkasında görülen köşk, yalının kışlık köşküdür. Bu köşklerden bir çok yalıda bulunurdu. Ama günümüze birkaçı ulaşabilmiştir.

1885 de Yıldız Sarayı’nda doğan Burhanettin Efendi, iyi bir ressamdı, çok iyi piyano çalıyordu. 1949 da Amerika’da vefat etmiştir.

Saip Özden Yalısı

Bol yağış alan Kuzey Avrupa ülkelerinde görülen evlere benzeyen yalı, 1851 yılında bir Rum kalfa tarafından yaptırılmış. Yalının sonraki sahiplerinden olan Saip Özden, yalıya isimini vermiştir.

Karatodori Paşa Yalısı

Beşiktaş’ta bulunan Çırağan Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından 1867 yılında yaptırıldı. Bu yalı, Çırağan Sarayı inşaatından arta kalan malzemelerle 1871 yılında yaptırılmış ve Sultan Abdülaziz tarafından Aleksandros Karatodori Paşa’ya hediye edilmiştir. Bu sebeple görünümü biraz sarayı andırır.

Aleksandros Karatodori Paşa çeşitli görevlerde bulunmuş bir dış işleri bürokratıdır. Berlin maslahatgüzarlığı, Roma elçiliği, Girit valiliği yapmış, Hariciye Nazırı (dış işleri bakanı) olmuştur. 93 Harbi (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı) sonucunda toplanan Berlin Konferansı’nda Osmanlı delegasyonun başkanlığını o yapmıştır. Dolayısıyla 1878 Berlin Antlaşması’nın altında onun imzası vardır.

Aleksadros Karatodori Paşa ve eşi Kassandra Karatodori

Said Halim Paşa Yalısı

Yalıyı, Said Halim ve kardeşi Abbas Halim Paşa’lar 1890 da yaptırdılar. Yalının mülkiyetini daha sonra Said Halim Paşa almıştır. Bu sebeple yalı onun adıyla bilinir. Said Halim ve Abbas Halim Paşa’lar Mehmet Ali Paşa’nın torunudurlar.

Said Hali Paşa, sosyal bilimler eğitimi almış bir İslamcıydı. Türkiye’de İslamcı düşüncenin gelişmesine önemli katkıları olmuştur. Yazdığı kitaplarda Batıcılık düşüncesine şiddetle karşı çıkmıştı.

İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla 1908 de meclise giren paşa, hızla yükseldi. Hariciye Nazırı, 1913 te de sadrazam oldu. Bu görevi 4 yıldan fazla sürdürmüştür. Bu esnada yalıyı bir çok zaman bir çok Osmanlı devlet adamı gibi çalışma ofisi olarak kullanmıştı. Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşı’na girmesine neden olan 2 Ağustos 1914 Türk-Alman ittifakı yağmurlu bir günde bu yalıda imzalanmıştır.

İttifak sonrası, İngilizlerden kaçan Goeben ve Breslau adlı iki Alman gemisi Çanakkale üzerinden İstinye Koyu’na sığınmış, Ekim 1914’te de Rus limanlarını bombalamışlar ve Osmanlı böylece 1. Dünya Savaşı’na girmişti.

Paşa, savaş kaybedilince Malta’ya sürgün edildi. Sonrasında İstanbul’a dönmek istedi ama dönemedi. 1921 de bir Ermeni tarafından katledilmiştir.

Said Halim Paşa

Mısırlı Fuad Bey Yalısı

1800 lü yılların başlarında inşa edilen yalı, sonraki sahiplerinden olan Mısırlı Fuad Bey’in adıyla biliniyor. Fuad Bey, Sultan 2. Abdülhamid’in damadıydı.

İhmalyan Yalısı

Yıllarca ihmal edilmiş olduğu her halinden belli olan yalı, “İhmalyan” adını taşıyor. İsmiyle müsemma bir yalı İhmalyan Yalısı. Trajik mi, komik mi? Belki de aynı anda ikisi de.

Yeniköy’de bulunan yalının ilk sahibi Eyüp Paşa. Parsık İhmalyan adlı bir Ermeni yalıyı Eyüp Paşa’dan satın almış. İhmalyan’ın ölümü üzerine yalı torunlarına kalmış.

Özellikle çatı katında bulunan üçgen cihannümasıyla, Boğaziçi’nin en zarif yalılarından biri olan İhmalyan Yalısı ciddi bir restorasyonu fazlasıyla hak ediyor.

İkiz Yalı

Tam ortasında bulunan denize inen merdivenlerden dikey bir çizgi çekildiğinde sağ ve sol taraf birbirinin aynısıdır. Yalıyı, Sara Sultan ikiz çocukları için 18902lı yıllarda yaptırmıştır. Mimarı Raimondo D’Aronco’dur.

Aleko Nikoladis Yalısı

Şu an Yeniköy Rum Panayia Kilisesi’ne ait olan bu yalı, bir zamanlar oldukça lüks bir oteldi. Adı, Splendid Hotel-Tea Room olan otelin müşterileri Avrupalı zenginlerdi. Otelin sahibi olan Hristaki Efendi, Avrupa’ya göç edince, binayı kilise vakfına bağışlamıştı.

Daha sonra Aleko Nikoladis adında bir Rum vatandaş, binanın alt katını kiralayıp içkili bir restoran haline getirdi. Meşhur “Aleko Lokantası” burasıdır.

Ali Rıza Paşa Yalısı

1870 li yıllarda bir Fransız tarafından yaptırılan yalı, Fransız tarzı mobilya ve eşyalarla donatılmıştı. Daha sonra eşyalarıyla birlikte Ali Rıza Paşa satın aldı.

Ali Rıza Paşa, meslek hayatının büyük kısmını Fransa’da geçiren bir askeri harita uzmanıydı. Paşanın kızı İclal Ersin Karakaptan, Cumhuriyet döneminin ilk bayan iktisat doktoru ve banka müdürüydü. Paşa 1935 de vefat ettiğinde yalı kızına kalmıştır.

Doktor Muvaffak Gönen, Dadyan ve Sandoz Yalıları

Sırasıyla sağda kırmızı renkli yalı Doktor Muvaffak Gönen Yalısı’dır. 1880 de Venedik tarzında inşa edilmiştir.  Doktor Muvaffak Gönen yalıyı 1920 de satın almıştır. Muvaffak Bey 2006 da vefat etmeden önce bütün mal varlığını Türk Eğitim Vakfı’na bağışladı.

Ortadaki yalı Dadyan Yalısı’dır. Düzoğlu adlı bir Ermeni tarafından yaptırılan yalının sonraki sahipleri Dadyan ailesiydi. Yalı adını Sultan 2. Abdülhamit’in vezirlerinden olan Artin Dadyan’dan almıştır.

Çapraz kirişleriyle dikkat çeken, İsviçre dağ köşklerini andıran yalı, Sandoz Yalısı’dır. Yalının ilk sahibi de bir Avrupalıdır zaten: Mösyö Pardoe.

Mösyö Pardoe’nin eşi Julia Pardoe İstanbul hatıralarını kitaplaştırdığı seyahatnamesi ile tanınır.

Ziya Kalkavan Yalısı

Yeniköy yalılar silsilesi bu yalı ile son bulur.

İsviçre Alpleri’ndeki dağ köşklerini andıran yalının ilk sahibi Sultan Abdülaziz ve Sultan 2. Abdülhamit dönemlerinin meşhur matbaacısı İstephan Damatyan’dır. Ermeni bir aile olan Damatyan ailesinin yaptırdığı yalı birkaç el değiştirdikten sonra Ziya Kalkavan tarafından satın alınmış ve onun adıyla anılır olmuştur.

Huber Yalısı

Tarabya’da bulunan ve şu an Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılan Huber Yalısı, 1880’li yılarda gelişen Almanya-Osmanlı ittifakının önemli sembollerinden biri. Nasıl, Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Alman Çeşmesi Kayzer II. Wilhelm’in İstanbul’u ziyaretinin bir sembolü ise, Huber Yalısı da gelişen Osmanlı-Alman ilişkisinin silah ticareti boyutunun simgesi. Çünkü bu yalının sahibi olan August Huber Alman silah şirketi Mauser’in Osmanlı temsilcisi.

Yalıyı yaptıran da, mimarı da bilinmiyor. Bilinen, August Huber’in 1890 yılında bu yalıyı bir Ermeni ailesinden satın aldığı. Yalı, o andan sonra Huber’in adıyla anılmaya başlandı. Mösyö Huber, yalıyı satın aldıktan sonra, dönemin ünlü İtalyan mimarı Raimondo D’Aronco’ya yalının çevresine bir kaç yapı ekletti. Böylece yalı birkaç binadan oluşan bir tür külliye görünümü kazandı. Yalının bahçesi de Boğaziçi’nin en geniş yeşil alanlarından biri ve sanatkarı bilinmeyen heykellerle süslü. Yalı 1985 yılında dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından kamulaştırılarak Cumhurbaşkanlığı yazlık köşkü haline getirildi.

Dikranyan Yalısı

Kireçburnu’nda bulunan Dikranyan Yalısı 1895 de, Büyükdere’nin zengin Ermenilerinden olan Dikranyan Efendi tarafından yaptırılmıştır. Boğaziçi’nde bir çok yalıda görebileceğimiz Artnouveau tarzında inşa edilen yalının mimarı, Raimondo D’Aronco’dur. Bu da tıpkı önünden yol geçen diğer yalılar gibi yalı olma özelliğini kaybetmiştir.

Azaryan Yalısı

Büyükdere’de Piyasa Caddesi üzerinde bulunan yalı, Ermeni bir tüccar olan ve bir ara İstanbul Ticaret Odası başkanlığı da yapan Bedros Azaryan tarafından 20. yüzyılın başlarında yaptırılmıştır.

Yalı, 1950 de Vehbi Koç tarafından satın alındı.  Vehbi Koç’un eşi Sadberk Hanım geleneksel Osmanlı kıyafet ve tekstillerini toplayan bir koleksiyonerdi. 1973 yılında vefat etmişti. Vehbi Koç, 1980 yılında hem onun anısını yaşatmak hem de bu koleksiyonları sergilemek için Sadberk Hanım Müzesi’ni bu yalıda açtı. Zengin koleksiyonlarıyla büyüleyen müze, halen aktif olup ülkemizin ilk özel müzesidir.

Not:




Bu yaziya 9 yorum yapilmis.

  • Emeğinize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş.

  • Bir Istanbul masalı dizisinde galiba İstinye Yeniköy de Vehbi Koça ait olan yalıyı çok merak ediyorum ve halkalımda ne bir resim ne yazı bulabildim ama çok merak ediyorum ve çok görmek istiyorum.Bilgilendirirseniz çok sevinirim.Sevgiler..

  • Öncelikle Her şey için çok teşekkürler Sarıyer bildiğimiz gibi yazalım incisidir içerisinde birçok Yalı Barındırır ve bu yılları teker teker açıklamanız ve kendi yorumunuzu katmanıdır çok hoş olmuş yazılarınızın devamını devamını beklerim ve blogunuzda takip edeceğim

    • Teşekkürler

  • mükemmel bir yazı olmuş en beğendim yalıda suzan diçer e ait olan yalı belkimde askı memnudan olan göz aşinalığıdır beğenmemdeki neden 🙂

    • Teşekkürler.

  • ÇEKÜL Vakfında 15 yıl çalıştıktan sonra emekli oldum. Tüm İstanbul yalılarıyla ilgili derlemeniz çok başarılı. Emeğinize, zihninize sağlık. Bazıları için güncelleme gerekebilir. Örneğin Ortaköy’deki Hatice Sultan Yalısı. Önce yandı (yakıldı) sonra bir otelciye verildi. Azaryan Yalısı da yanındaki satın alınarak Sadberk Hanım Müzesi iki katı büyütüldü gibi…
    Tekrar kutlarım. En büyük başarınız da yetiştirdiğiniz öğrencilerinize kazandırdığınız bilinç… Daha nice başarılar…

  • Çok güzel bir yazı olmuş, keyifle okudum. Emeğinize ve kaleminize sağlık

    • Teşekkürler Timur Bey.

Bir yorum yapın Timur Demir

RSS yapılandırılmış değil.

———————————————————–

————————————————————

———————————————————-

———————————————————-

———————————————————

———————————————————

———————————————————

——————————————————–

————————————————————

——————————————————–

———————————————————

———————————————————–

——————————————————-

———————————————————–

E-mail adresinizi yazın

yeni yazılar posta adresinize gönderilsin
(E-posta adresinize gönderilen linki tıklamayı unutmayın)

——————————————————–

————————————————————

YAZI ETİKETLERİ

———————————————————-

———————————————————–

Yazıların ve fotoğrafların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

————————————————————–

Bu sitede emeğe saygı esastır