Yukarıdaki kapı İstanbul Üniversitesi’nin kapısı. Kitabenin üzerinde T.C yazan madolyonun altında padişah Abdülaziz’in tuğrası var. Şöyle bir düşünelim: Üzerinde T.C yazan bu madolyon kaldırılsa ve ardındaki padişah Abdülaziz’in tuğrası gün yüzüne çıkarılsa Türkiye’de neler olur?
Mesela Türkiye’nin günlerce bu konuyu konuşma ihtimali yüzde kaçtır? Yüzde sıfır mıdır? Yüzde yüz müdür? Yoksa yüzde binbeşyüz müdür?
Bölücülük ve Sevr paranoyalarından tutun da İran olacağımıza kadar yığınla korkunun gün yüzüne çıkma ihtimali kuvvetli midir yoksa ” Yok efendim bu ülkede böyle şeyler olmaz” mıdır?
Peki ya, ecdadımızın şanlı tuğrası gün yüzüne kavuşmalı diyerek ecdad edebiyatı yapacak olanlara ne demeli? Bu kişiler şanlı ecdadımızın şanlı tuğrası sözüyle başlayan cümlelerini sanki savaşa gidiyormuşçasına tekbirle sonlandırırsa şaşırma ihtimaliniz yüzde kaçtır? Yüzde sıfır mı yoksa yüzde onyüzbinmilyon mu?
Yukarıda varsayılan senaryolardan hiçbirisinin olmayıp, sürecin serin kanlı bir şekilde, kırmadan, ötelemeden tartışılmasının ihtimali ne kadardır? Bir çuval içindeki pirinçlerden birine mi denk düşer yoksa çuvalın kendisene mi?
Belki de ben paranoyağın tekiyim, hiçbir şey olmaz, saçmalamak için mesai harcamış olurum diyeceğim ama ona da dilim varmıyor. Çünkü bu ülke benim ülkem ve neler olabileceğini az çok tahmin edebiliyorum. Lakin, ülke olarak bu tür meselelerde pire için yorgan yakmışlığımız çoktur.
Saklı tuğranın minik tarihi
Şu an İstanbul Üniversitesi giriş kapısı olan görkemli kapı, Harbiye Nezareti Kapısı olarak yapılmıştı. Kapı yapılınca kitabesi dönemim ünlü hattatlarından olan Mehmed Şefik Bey’e sipariş edilmişti. Mehmed Şefik Bey’in üç parçadan oluşan kitabesinin üzerindeki madalyonun içine de dönemin padişahı Abdülaziz’in tuğrası yerleştirilmişti.
1927 yılında Osmanlı kitabelerinin ve tuğralarının yok edilmesine dair kanun çıkınca tuğranın ve alttaki üç parçadan oluşan kitabenin üzeri mermerle kapatıldı. 1933 yılında Darülfünun’un ilgası ve İstanbul Üniversitesi’nin kurulması ile kitabeye “İstanbul Üniversitesi”, kitabenin üzerinde bulunan mermere de T.C yazıldı.
1949 yılında dönemin rektörü kitabenin üzerindeki mermerleri söktürüp kitabeyi ortaya çıkardı ama üzerinde T.C yazan madolyonu sökmeye cesaret edemedi. Yıl 2013 cesaret eden hala yok…
Ve sonuç
Biraz serinkanlılık.
Biraz geniş kavrayış.
Biraz anlayış.
Ve biraz da cesaret lütfen…
Önemli not: Buna benzer bir hikaye Sultanahmet’te bulunan Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi’nde yaşanmıştır. Mektebin giriş kapısının üzerinde bulunan Osmanlı tuğra ve kitabesi 1927 yılında çıkarılan bir kanunla kazınmıştı. O yazı için linki tıklayınız: https://www.biristanbulhayali.com/kitabeden-kazinan-tarih?preview=true&preview_id=7638&preview_nonce=45d78321d8
Mikail Selvi says:
Ve sonunda o tuğra gün yüzüne çıkarıldı .Şükür kavuşturana !
yunus says:
evet kardeşim bu millet kendi tarihine dönmeye başlıyor
Ay says:
Ben de hic farketmemistim, bir dahaki gidisimde bu bilgiyi hatirlarim, cok tesekkürler. Bu arada güzel bir sayfa, cok bilgi iceriyor bunun icin de tesekkürler.
ali says:
30 yıl hergün önünden geçtiğim, birkaç yıl da altından geçtiğim bu kapıya dikkat etmemişim. Verdiğiniz bilgiye teşekkür ederim. En kısa zamanda özgün haline dönüştürülmesi umuduyla iyi günler.