Kadıköy’ün en aristokrat semti olmakla ünlü Moda, Bizans ve uzun Osmanlı dönemi boyunca bağlık, bahçelik ve çayırlık alanlarıyla maruftu. Kadıköy Çarşı’dan Kurbağalıdere’ye kadar denize bir burun olarak uzanan, yer yer Rumların ve Ermenilerin iskan ettiği bu alanda balıkçılık ve avcılık yapılıyordu. Elbet mesire yeriydi aynı zamanda. Çoklukla günübirlik pikniklere, çeşitli eğlencelere mekanlık ediyordu.
1850’lili yıllarda Latin kökenli bir aile olan Tubiniler’in vermiş olduğu bir karar, semtin kaderini kökten değiştirmişti.
Moda’nın ilk kıvılcımı: Tubini Ailesi
Tubini Ailesi, Ege’de bulunan Syros Adası’ndan gelerek İstanbul’a yerleşmiş varlıklı bir aileydi. Baba Bernard Tubini Galata’da bankerlik yapan, gerektiğinde padişaha borç verebilecek kadar zengin biriydi. Oğul Tubini ise Beşiktaş’ta 400 kişinin çalıştığı bir mobilya mağazasını yönetiyordu.
Aile 1850’lili yıllarda Moda’nın Mühürdar’a bakan tarafında, şu an üzerinde Sular İdaresi’nin bulunduğu alana büyük bir malikane yaptırmışlardı. Baba Tubini öldükten sonra, damat Nomiko yedi çocuğu için yine malikane civarına birbirinin aynısı yedi köşk yaptırdı. Böylece bağlık-bahçelik bu alanı Tubiniler, büyük malikaneler ve süslü köşkler yaptırarak imara açtılar. Bu sebeple semt o dönem Tubini Mahallesi olarak biliniyordu.
Devrin diğer aristokrat aileleri olan Lorandolar, Whittall’lar, Lafontaine’ler, Furstenberger’ler de Tubini Ailesi’ni izleyip Tubini Mahallesi’ne büyük malikaneler ve süslü köşkler inşa ettirdiler. Böylece mahallenin sınırları Kadıköy Rıhtım bölgesinden Kurbağalıdere’ye kadar genişledi. Avrupa kökenli bu ailelerin Avrupa modasını ve adetlerini mahallelerinde hayata geçirmesiyle, semt Moda olarak anılmaya başlandı. Moda, en özet haliyle bu şekilde oluşmuştur.
Moda’nın günümüze kalan köşkleri
Günümüzde Moda’yı Moda yapan malikâne ve köşkler yıkılıp yerlerine çok katlı apartmalar yapıldı. Ama yine de bu köşklerin bir kısmını hâlâ görmek mümkündür. Bu yazı bu köşklerin ayakta kalan 13’ünü konu alıyor. Okuyucuyu tarihi köşkler üzerinden bir “Moda Tarihi” okumasına davet ediyor. Başlayalım.
Moda’yı Moda yapan aristokrat ailelerden geriye kalan tek köşk (Fredrichi’lerin Evi)
Moda’ya yerleşen ilk ailenin Tubiniler olduğundan bahsetmiştik. Aileden olan Anet Tubini hayatını İtalyan asıllı tüccar bir aileden olan Fransuva Fredrichi’yle birleştirince Fredrichi Ailesi de Moda’ya yerleşmeye başlamışlardı. Uzun yıllar bu köşkte yaşamışlardır. Köşk, Moda’yı Moda yapan aristokrat ailelerden geriye kalan tek köşktür. Tubini Ailesi’nden geriye kalıntı bile kalmazken, Lorandolar’dan bahçe duvarı hariç hiç bir şey kalmadı. Bu sebeple köşkler tanıtımımıza bu köşkle başlıyoruz. Görmek isteyen için köşk, Fazıl Paşa Sokak’da bulunuyor.
Moda’da İngiliz kolonisinin izi
(Mr. Dowson Evi)
Moda’da ikamet eden levanten nüfusun önemli bir kısmını İngiliz kökenli aileler oluşturuyordu. (Yeri gelmişken belirtmekte yarar var. Levanten, doğuda yaşayan Avrupa kökenli kişilere denir.) Ticaretle uğraşan bu aileler Moda’nın farklı yerlerine köşkler ve kiliseler inşa ettirmişler, 150 yi bulan sayılarıyla Moda’da bir tür İngiliz kolonisi kurmuşlardı. Koloninin bireylerinden biri de Mr. Dowson’du.
Mr. Dowson 1895-1900 yılları arasında, şu an Yusuf Kamil Paşa Sokağı’nın olduğu yere birbirinin aynısı iki köşk yaptırdı. Köşklerden birinde kendisi diğerinde oğlu kalıyordu. Yalnız, köşklerinde uzun zaman ikamet etmediler, satıp İngiltere’ye gittiler.
Mr. Dowson’un oğlu için yaptırdığı köşk yıkılıp yerine apartman yapıldı. Kendisi için yaptırdığı köşkü ise 1984 yılında Barış Manço satın aldı. Barış Manço’nun vefatı üzerine köşk, Barış Manço Müzesi olarak hizmet vermeye başladı.
Küçük Moda Malikânesi
(Lorando Malikânesi’nin kalıntısı)
Bir zamanlar Küçük Moda demek, Lorandolar demekti. Lorandolar, Moda’nın tarihine yön veren varlıklı ailelerdendi. Ailenin resi Jean Lorando, dönemin önemli sarraflarındandı ve Sultan Abdülaziz’e borç para verecek kadar zengindi. Malikanelerini Küçük Moda Burnu’na inşa etmişlerdi. Bu malikâneden günümüze malikânenin bahçe kapısı dışında hiçbir şey ulaşamadı. Kalıntıyı, Şair Nefi Sokak’tan Küçük Moda Burnu’na doğru ilerlerken solda görebilirsiniz.
Antipa’nın köşkü
Moda Burnu’nda Ferit Tek Sokağı’nda bulunan köşk, Dr. Andreas Antipa adlı Yunanlı bir hekime aitti. Dr. Antipa’nın bu köşkte ne kadar oturduğu bilinmiyor. Sürekli Yunanistan’da yaşamış ve orada ölmüştür.
Köşkte, 1. Dünya Savaşı sırasında Mehmet Ali Paşa adlı bir asker kiracı olarak kalıyormuş. Ailevi bir sebeple bu köşkte intihar etmiş. Sonrasında köşkü Tokyo büyükelçiliği yapan Ferit Tek satın almış. Sokak, adını bu kişiden alıyor.
Mermerden konak
(Mahmut Muhtar Paşa Köşkü)
Moda’da levanten ve gayrimüslim ailelerin dışında sayıca az olsa da Müslüman-Türk yerleşimine ait köşkler bulunuyordu. Bunlardan biri Mahmut Muhtar Paşa Köşkü’dür.
Mermerlerle kaplı olduğu için Mermer Konak olarak da adlandırılan köşk, 1886 yılında James Baker adlı bir İngiliz tarafından yaptırılmıştı. J. Baker uzun yıllar ailesi beraber bu köşkte yaşamışlardı.
Köşkü 1897 yılında Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın kızı Prenses Nimetullah Hanım satın aldı ve eşi Mahmut Muhtar Paşa’yla burada yaşadılar.
Mahmut Muhtar Paşa’nın 1935 de, Nimetullah Hanım’ın 1945 de vefatı üzerine köşk, çocuklarına kaldı. Aralarında bir anlaşmazlık çıkınca, köşkte bulunan değerli eşyaları açık bir müzayedeyle elden çıkardılar. Binayı ise Milli Eğitim Bakanlığına sattılar. Bina 1957 de Kadıköy Kız Lisesi olarak kullanılmaya başlandı. Sonrasında Kadıköy Lisesi oldu. Şuan kullanılmayan bir köşk olarak lise bahçesinde hazin bir şekilde duruyor.
Görkem ve trajedi
(Doktor Mahmut Ata Bey Evi)
Moda’nın bir başka meşhur Müslüman-Türk konağı da Doktor Mahmut Ata Bey’in Evi’ydi.
Doktor Mahmut Ata Bey, Kadıköy’ün en ünlü kadın-doğum uzmanıydı. Şifa Sokağı’nda bulunan köşkünü 1930 lu yıllarda yaptırmıştı. Köşkte hem kendisi oturur, hem de binanın bir katında kurduğu 6 yataklı hastanesini işletirdi. Şatafatlı bir hayat yaşamıştır. Kadıköy sokaklarında iki kapılı spor arabasıyla gösterişli sürat denemeleri yapmasıyla ünlüydü. Ama bazen insan ne oldum değil ne olacağım demeli. Hayat bu, kötü sürprizler yapabilir. Hikayesinin sonunu Müfid Ekdal’ın Kadıköy Konakları adlı eserinden okuyalım.
” Mahmut Ata Bey’in ailesi pek az insana nasip olan görkemli bir hayat sürdükten sonra feci bir şekilde çökmüş, geride hiç kimse kalmadan yok olup gitmiştir.”
Sultan 2. Abdülhamit’in doktorunun köşkü
(Dr. Arif Sarıca Paşa Köşkü)
Moda Caddesi’nden Moda İskelesi’ne doğru giderken solda kalan köşk, Sultan 2. Abdülhamit’in doktoru Arif Sarıca Paşa’ya aitti.
Arif Sarıca Paşa, 1885 de Sultan 2. Abdülhamit’in vücudunda çıka bir çıbanı iyileştirmiş o vakitten sonra Yıldız Sarayı doktorluğu mertebesine yükselmişti. Arif Sarıca Paşa’nın kardeşi Ragıp Sarıca Paşa, Sultan 2 Abdülhamit’in gözde bürokratlarındandı. Onun da Caddebostan’da deniz kıyısında muhteşem bir köşkü bulunuyor.
Arif Sarıca Paşa 5 katlı, yontma taştan yapılan köşkünü 1903 yılında Moda’ya bir çok köşk yapan Rum kökenli Pape Kalfa’ya inşa ettirmişti.
Karikatürist Cemil Cem’in Evi
Cem Sokak’ta Assompsion Kilisesi’nin karşında buluna bu köşkte, Çağdaş Türk karikatür sanatının ilk ustası sayılan Cemil Cem yaşamıştır.
Cemil Cem tarafından 1937 de satın alınan köşk, 1909 yılında Romanya büyükelçisinin kızları için yaptırılmış iki köşkten biri. Diğeri günümüze ulaşamamış. Bu köşk ise hâla Cem ailesine ait ve Saklıbahçe adlı bir restoran olarak hizmet veriyor.
(Cemil Cem ve iki karikatürü)
Prof. Dr. Şevket Salih Soysal Köşkü
1900 yılında bir Rum tarafından yaptırılan köşk, sonrasında bir Türk aileye satılmış. Prof. Dr. Şevket Salih Soysal köşkü 1951 yılında satın almış. Yaz-kış ikamet ettiği köşkünün küçük bir bölümünü muayene olarak kullanıyormuş.
Mühürdar Caddesi üzerinde bulunan köşk, şu an Palmiye Anaokulu olarak hizmet veriyor.
Osmanlı’nın zor zamanlarının tanığı
(Hariciye Nazırı Reşit Paşa Köşkü)
Bahariye’de Kuzu Kestanesi Sokak’ta bulunan köşk, Osmanlı’nın son dönem hariciye nazırlarından (dış işleri bakanı) olan Reşit Paşa’ya aitti. Reşit Paşa, Osmanlı’nın en zor dönemlerinden biri olan 1. Dünya Savaşı sonrası nazırlık yapmıştı. Köşk, paşanın 1924’deki vefatından sonra bir süre Bahariye İlkokulu olarak kullanılmış. Şu an Kadıköy Kaymakamlık Binası olarak kullanılıyor.
Bir tahta oymacılık sanatı harikası
(Bursalı Rıza Bey’in Köşkü)
Bahariye’de Şair Latifi Sokağı’nda bulunan, ön cephesini süsleyen tahta oymacılık sanatıyla büyüleyen köşk Bursalı Rıza Bey’e aitti. Köşkü kendisi yaptırmamış ama 1924 satın aldıktan sonra köşkün ön cephesini kendisi süsleterek, köşkü adeta yeniden yaratmış. Köşke bakarak Bursalı Rıza Bey’in rafine zevklerinin olduğunu anlayabiliyoruz.
184 adet kitabın yazıldığı ev
(Cemal Kutay’ın Evi)
Bursalı Rıza Bey’in Evi’nin karşısında bulunan 28 numaralı köşk, tarihçi-yazar Cemal Kutay’a aitti.
Köşk, 1899 yılında Ermeni Patriği’nin ikametgahı olarak yaptırılan bir kaç köşkten biri. Ama Patrik, burada hiç oturmamış. Bartınlı bir yumurta tüccarına satmış. Evi, 1946 yılında Cemal Kutay satın almış. Kutay, bu evde 184 adet kitap yazmış.
Cemal Kutay’ın eserlerinin çoğunun yeni baskısı yok. Bu sebeple, raflarda bulunmuyor. İşte bu eksiği giderebilmek için yakınları tarafından 2004 yılında İklim Yayıncılık kurulmuş. Yayınevi misyonunu şöyle özetliyor: “Üstlendiği ödev, ünlü tarihçi Cemal KUTAY’ın uzun hayatında başardığı, sayısı 184’ü bulmuş ve mevcudu kalmamış aranan eserlerinin güncelleştirilmiş yeni baskılarını okurlara sunmaktır.” Meraklısı için yayınevinin adresi şu linkte bulunuyor: http://www.iklimyayincilik.com/hakkimizda.php#
Agah Bey Köşkü
Köşkün ilk sahibinin Agah Bey olduğu söyleniyor. Ama bu, kesin bir bilgi değil. Kesin olan, Bahariye’de Şair Latifi Sokağı ile Sefa Sokağı’nın kesiştiği noktada bulunan köşkün Kadıköy’ün en güzel köşklerinden biri olduğu. Köşkün ne zaman yapıldığı da tam olarak bilinmiyor. Bu köşkte Antipa Köşkü gibi bir intihara ev sahipliği yapmış.
Vakti zamanında -muhtemelen 90 larda- köşkün genç ve güzel bir sahibesi varmış. Bir bunalım sonucu tabancayla bu köşkte intihar etmiş. Olay medyada yer almış. Haberlerini aradım ama bulamadım. Belki siz bir şeyler biliyorsunuzdur. (Bu yazıyı yazdıktan iki gün sonra bilen birileri çıktı. Olay 2000 yılının Aralık ayında gerçekleşmiş ve medyaya “Fenerbahçe’yi sarsan intihar” “Şüpheli intihar” olarak geçmiş. Detay şu linkte: http://arsiv.sabah.com.tr/2000/12/06/g09.html Yorumlardan da okuyabilirsiniz.
Fiber optik Ekçi says:
Teşekkür ederim
SUNGAR EREN says:
Merhaba.Aydınlatıcı bilginiz için teşekkür ederim.Bilhassa Cemal Kutay’ın kitaplarını bulmak konusu fevkalade makbule geçti.Yüreğinize sağlık.Saygılarımla.
Tekin Yürür says:
Şevket Salih bey benim ve kardeşimin doktoru idi. Çok iyi ve uzun bir anamnezden sonra en kötü hastalıkla başlar, semptomlardan gerçek hastalığa yaklaşırdı. Bunları annemle olan konuşmalarından anlardım. Çok dikkatli, çok başka bir hekim ve insandı. Nurlar içinde yatsın.
makale says:
çok güzel bir yazı
laf sözlük/mustafa says:
İstanbul da mahsur kalsaydım (ki öyleyim) yanıma alacağım üç şeyden biri kişi olurdu, o kişi de sen olurdun sanırım :))
Bu güzel blog çalışmasının sonlanmaması dileklerimle..
Betyan says:
Pakize Tırak – annemin Çanlıca Kız lisesinden öğretmeni – tarafından Dr. Mahmut Atabey köşkü ( Özel Moda Lisesi) nde 7 Mutlu sene geçirmiş olmanın ve oradan aldığım eğitim ile bugün sahip olduğum kültür ve çevrenin memnuniyetini duymaktayım. İçimi buran konu güzide okulumuzun Çamlıcaya taşındıktan sonra kapanmış olmasıdır. Umarım köşkün yeni sahipleri geçmişinin anısına saygı gösterir.
Erol Özdoğan says:
Tarih ,Sanat tarihi ve mimarlık tarihi bilinci eğitim dönemlerinde oluşturulmamış bir toplum olarak yaşamanın sonucu bütün bu değerler, sahipleri,yerden biten müteahhitleri ve onlara eşli,k eden yöneticilerin katkıları ile sonyetmiş yıl içinde yok edilmiş durumda,Ancak burada fotoğraflarını gördüklerimiz duyarlı sahipleri tarafından korunmuş Vaktiyle bütün istanbulu kaplayan bu tür binaların korunmuş olduğu ve yeni binaların tarihi yaşatan bölümler dişındaki alanlarda ve de nazım ve imar planlarına uygun olarak yapıldığı bir İstanbulu hayal edin.Bu şekilde gelişen bu şehirde yaşamak ne güzel olurdu.Bu, Yaşama güzellik ve kalite , insan olmanın sevincini katardı.Geri kalanlara sahip çıkmak herkesin görevi olmalı.
lorem ipsum says:
zamanında bu köşklere nasıl kıymışlar ve apartman dikmişler… annemin çocukluğunda Fenerbahçe’de ve Bağdat Caddesi’nin yukarısında sadece köşkler varmış. Kala kala birkaç köşk kaldı o civarda. Suadiye Vakko olarak hizmet veren köşk annemlerin tanışıymış. Bu köşkleri yıkıp apartman dikmişler, o da yetmedi onları da yıkıp birer hilkat garibesi gökdelen dikiyorlar. Sırf hafriyat kamyonları yüzünden kaç tane can gitti…
Ismet Damgacı says:
Istanbulun tarihî yerlerini 50’li yılların başından beri (kendi çapımda) merak ediyorum, bilgi dağarcığımı genişletmeye çalışıyorum. Daha çok “monümantal” eserlere ağırlık verdim, yalılar ve köşkler maalesef arka planda kaldı. Modaya gelince, bu semte fazla gitmişliğim yok, dolayısile bu binaları tanımak bana sürpriz oldu. Hikâyeleri gerçekten ilginç. Imparatorluğun daha çok acı günlerine ait. Bir fırsatta Modaya gideceğim, çünkü Istanbulda bu stilde binalar fazla değil.
Nillale says:
Moda burnunda bir süre oturmuştuk.Evin önüne bina yapılamaz tamamen açık ve lodosta hava netleştiğinde karşı da kıyı görünürdü.Sanırım İzmit körfezi tepeleri olabilir.Antipa’nın köşkünün sırasındaydık. O evin eski halini bilirim.Moda hala gittiğim İstanbulun çok bozulmamış yerlerinden biridir.Mesela oturduğumuz o eski bina ve yanındakiler henüz yıkılmadı.
Gidin orda denize bakarak bir çay için ruhunuz dinlensin.Geçen gün kızlarımla gidip kahvaltı yaptık.Kendiniz bir şeyler alabilirsiniz ya da kapı da simitçiden bir simit alabilirsiniz.Böyle bir şey de kalan güzelliklerden
İnci Kutay says:
Cemal Kutay’a ait olduğu söylenen ev o değil. Yayınlanan fotograf betonarme bir ev..Cemal Kutay’ın evi aynı sokakta 28 numara orijinal bir ahşap binadır…
Ramazan Bedük says:
İnci Hanım merhabalar. Yorumunuzda haklısınız. Onlarca fotoğrafı derleyip toparlayayım derken, fotoğrafları karıştırmışım. İlgili yanlışı düzelttim. Doğru fotoğrafı ekledim. Selamlar.
Ramazan Bedük says:
İnci Hanım, geçen gün Kadıköy’de bir kitabevindeyken Cemal Kutay’ın kitaplarını gördüm. Birkaç kitabının yeni baskısıydı. Yayınevine baktım. İklim Yayıncılık’tı. Sizin e posta adresinizde @iklimyayıncılık eki dikkatimi çekti. İklim Yayıncılık’ın web adresine girdim. Yayınevinin misyonu Cemal Kutay’ın 184 kitabını okuyucularla yeniden buluşturmakmış. Yeni haberim olan bu gelişmeyi de yazıya ekliyor, yayınevinin linkini yazıda paylaşıyorum. Zira yazı 36 saat gibi çok kısa bir sürede 20 binden fazla okundu. Bu rakam ileride yüz binleri bulacaktır. Belki eklemek istediğiniz ekler vardır. Onları da memnuniyetle eklerim. Selamlar.
Oya Nigar Ülgenay says:
Sayfa yöneticilerinin dikkatine !!
Ramazan Bedük bey sanırım size iletmem gerekiyor Cemal Kutay’ın evi diye yanlış resim paylaşmışsınız orası değil Bursalı Rıza beyin köşkünün karşısında ki ahşap ev hatta kapısında ismi yazıyor ..
Ramazan Bedük says:
Oya Hanım merhabalar. Yorumunuzda haklısınız. Onlarca fotoğrafı derleyip toparlayayım derken, fotoğrafları karıştırmışım. İlgili yanlışı düzelttim. Doğru fotoğrafı ekledim. Selamlar.
müge yelekçi says:
Agah bey kçşkündeki intihar olayını hatırlıyorum. Gazeteler yazdı; köşkün sahibinim kızı basketbolcu ZAZA EDEN ile ilişkisi çıkmaza girince bunalıma girip kendini vurmuştu. Sonra da köşkü sattılar sanıyorum. Gazateler bu şekilde yazdı
mery says:
böyle bir adam geçmiş türkiye’den…
http://arsiv.sabah.com.tr/2000/12/06/g09.html
ziya özkan says:
Başta şehirler ,anıtlar ,ormanlar ,tarihi eserler ,akarsular olmak üzere ,bize miras kalan güzellikleri ,ne yazık ki koruya_
madık ;daha da kötüsü ,çoğunu yakıp yıktık .