Dünyanın ilk coğrafyacısıdır Strabon. Yani coğrafya Strabon’la başlar denilebilir. Ondan önce coğrafyayla ilgilenenler yok mudur peki? Vardır elbette. Ancak gezdikleri yerlerin sadece ilgi çekici yönleriyle ilgilenmiştir onlar. Fiziki koşulların ülkelerin kaderlerini etkileyebildiklerini ispatlamaya çalışan ve bunu bilimsel olarak tasarlayan ilk Strabon’dur.
Çok gezer Strabon. Gezdikleriyle de bolca övünür. Hiç de mutevazi seyyahlardan değildir yani. Sanki, dünya için önemli bir şey yapmış olanın garip kibiri içindedir.
MÖ 64 yılında Anadolu’nun mütevazi bir kasabası olan Amasya’da doğar Strabon. Mütevazi olmayan, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak. Haliyle eğitimini de Roma’da alır. Roma’lı bir aristokrattır hatta! Ama Roma’nın ünlü kentleriyle karşılaştırıp aşağılamaz memleketini. Anadolu’nun orta yerinde bulunan, bu kendi halinde, bu yoksun memleketini onurlandırır eserlerinde. “Benim Şehrim” der Amasya için. “Benim Şehrim”
Bir aristoktrat olduğundan imparatorluğun nice varlıklı şehirleri onu ister de, o varmaz hiçbirisine. Şehrinde kalır. Ömrünün son 27 yılını şehrinde geçirir. En büyük eseri olan Geograpikha’yı da burada yazar.
Strabon’un Geograpikha’sı tamı tamına 17 cilttir. Atlas Okyanusu’ndan Hindistan’a kadar anlatır da anlatır. Bir başlar coğrafyadan, tarihle devam eder. Mitolojiden bir alır kalemi, tıpa uzanır. Tıptan matematiğe. Oradan da şehirlere dair derin tasvirlere dalar. Hatta Almanya’yı ve Britanya’yı tasvir eden ilk O’dur.
Peki Almanya’ya ve Britanya’ya yolu düşen Strabon’un yolu Kadıköy’e hiç düşmemiş midir?
Üstad, Kadıköy’ü şöyle not etmiş;
“Pontos’un ağzında Mageralılar tarafından kurulmuş Khalkedon…bulunur. Denizden biraz içerde bir pınarı vardır buranın.
İçinde küçük timsahlar beslenirler.”
Ve, Kadıköy Belediyesi Strabon’un bu tatlı anısını yaşatmak istemiş. Mühürdar’da bulunan meydana pirinçten bir timsah heykeli dikmiş.
jedilost says:
kaç kere önünden geçtim, bir hkayesi olabileceği hiç aklıma gelmemişti. bilgi için teşekkürler.
Ramazan Bedük says:
bu şehir olur olmadık yerlerde karşınıza pat dikilen hikayelerle dolu…
ilginize teşekkürler…
mehmet tanrıkulu says:
timsahın hikayesi ile bize verdiğin tarihin gizli notlar için çok teşekkürler ve ayrıca yazı çok muhteşem ve çok etkileyici strabon adlı tarihçiyide merak ettim tek bir unsur dikkatimi çekti onuda eleştiri mahiyetinde al kadıköy timsahları ile ilgili biraz daha bilgiye ihtiyaç vardı sanki onuda yapsaydın II.STRABON olurdun:) son cümle şaka tabi ki ama dönemimizde strabon eksikliği var bununda farkındasın zaten yeni yazılarını heyecan içinde bekliyorum.
Ramazan Bedük says:
teşekkürler Memet…malum mevsimlerden yaz…bol yazı ve bol fotoğraf, sitede nehir gibi akacak…
berfin kartal says:
hocamm çok güzel şeyler ama bn kadiköye gittiğimde timsah görmeemiştim fakat boğa süperdi…. 😆 😛