John Freelly’den Murat Belge’ye ve daha başkaca bir çok yazarın kaleme aldığı İstanbul rehber kitaplarına bakın, hiçbirisi İstanbul’un bu en yaşlı, en eski sur kalıntılarından bahsetmez. Bu en eski İstanbullu, bir manastır harabesinin içinde kesif bir unutuluşa terkedilmiştir çünkü. Yaklaşık 90-95 yıl önce bir grup Fransız arkeolog bu duvarları keşfetmiş. Ama daha sonra bu keşifleri unutulup gitmiş. Sonunda bir tarih dergisinde kaleme alınan bir makaleyle gün yüzüne çıktı.
Byzantion surları
İstanbul, kentin ilk kurucusu olan Byzantion’dan Osmanlı tarafından fethediliş tarihi olan 1453 yılına kadar surlarla korundu. Byzantion’un MÖ 600’lü yıllarda kurulduğunu düşünürsek yaklaşık 2000 yıl İstanbul’un kent savunmasının ana güvenlik damarını bu surlar oluşturdu.
Günümüzdeki İstanbul surları Bizans döneminde yapılmıştı. Bu surlar çok büyük ebatta olmayan tuğla ve taşların üstüste dizilmesinden oluşuyordu. Oysa İstanbul’un ilk surları olan yaklaşık 2600 yaşındaki Byzantion surları böyle değildi.
Byzantion surları 2-3 metre uzunluğa bir kaç metre yüksekliğe sahip olan dev dikdörtgen taş blokların oluşuyordu. 235 yılında ölen Romalı tarihçi Cassius Dio’ya göre bur surlar “Dışı birbirine bronz kenetlerle bağlanmış devasa dikdörtgen taşlardan inşa edilmişti.”
178-180’li yıllarda Byzantion surlarını gören Herodianus “Şu an bile ayakta duran duvar harabeleri, görenleri onu ilk inşa edenlerin ustalıkları ve daha sonra yıkanların gücü karşısında hayrete düşürmektedir.” diyordu.
Bir grup arkadaşla dünkü gezimizin amacı da Byzantion surlarının bu niteliğini yerinde tespit etmekti. Bunun için Ahırkapı’da bulunan Hristos Philanthropos Manastırı kalıntılarına gittik. Bu tür gezilere 5-6 kişi gitmek güvenlik açısından gerekli. Çünkü, en eski İstanbullu’ya ev sahipliği yapan Hristos Philanthropos Manastırı St. Sauveur Kilisesi kalıntısı İstanbul’un girmesi cesaret isteyen tehlikeli tarihi yapılarından biri. Kesif koku, kullanılıp sağa sola atılmış bali tüpleri, çöp birikintileri ve moloz yığınlarıyla manastır terkedilmişliğin acı ve tehlikeli kaderini yaşıyor. Amerika’dan İstanbul’a fotoğraf çekmeye gelen Sarai Sierra’nın cesedinin burada bulunduğunu düşünürsek durum gerçekten korkutucu.
Byzantion surlarını keşif
Bizden yaklaşık 90- 95 yıl önce, İstanbul’un işgal edildiği yıllarda bir grup Fransız arkeolog Marmara Surları’nda 10. ve 11. kuleler arasında bulunan Hristos Philanthropos Manastırı St. Sauveur Kilisesi kalıntılarına gitmişti. Kilise duvarlarının bir kısmında bulunan dev dikdörtgen taş bloklar dikkatlerini çekti. Bu bloklar İstanbul’un en eski surları olan Byzantion surlarının kalıntısıydı. Keşifleri en eski İstanbullu’yu günyüzüne çıkardı ama yıllar sonra unutulup gitti bu keşif. Kalıntıların rehberlerde adı anılmaz, kendisinden bahsedilmez oldu. Ta ki #tarih dergisinden Hayri Fehmi Yılmaz, derginin Ekim sayısında konuyu gündeme getirene kadar. Dünkü gezimizin bir amacı da Byzantion sur kalıntılarına olan bu ilgisizliğin önüne geçmek, onu hakettiği yere oturtabilmekti.
Bu sur duvarı parçası uzunluğu 2-3 metreyi, genişliği bir kaç metreyi bulan dev dikdörtgen taşlardan meydana geliyor ve yaklaşık 30-40 metrekare kadarı günümüze ulaşabilmiş. Bu kalıntılar görüldüğünde sur inşa etme açısından Byzantion ile Bizans arasındaki mantalite farkı net olarak anlaşılabiliyor. En eski İstanbullu’yu merak edenler için bu kalıntıyı görmek elzem.
Byzantion surları manastırın neresinde
Byzantion sur kalıntısı birbirine tuğla kemerlerle bağlı olan ve birkaç odadan oluşan manastır kalıntısının içinde, girişin sağ tarafında kalan odada bulunuyor. Kalıntının yanında mermer çerçeveli küçük bir kapı var Bu kapı, içinde sprialli bir merdivenin bulunduğu bir odaya açılıyor. Merdivenlerin altı da üstü de molozlarla kaplı olduğu için herhangi bir bölgeye çıkış yok.
Uzunluğu 2-3 metreyi, genişliği bir kaç metreyi bulan dev dikdörtgen taşlardan meydana gelen sur duvarının üzerine ve çevresine Bizans 6. yüzyılda tuğla duvarlar inşa etti. Duvarın bir yanına sprial merdiven, diğer yanına da 9. yüzyılda imparator Teofilos tarafından bir kule yerleştirildi. 11. yüzyıla gelindiğindeyse Büyük Saray’ın cephesi bu duvara kadar uzanmıştı.
Alttaki video Byzantion surlarını oluşturan taşların büyüklükleri hakkında bir fikir verebilir.
Alona says:
ilginç makale için teşekkürler. Maalesef video görüntülenemiyor. Youtube’dan izleyebilir miyim?
mesut kroker says:
Merhaba Ramazan bey siz olmasanız bunları katiyen öğrenemeyecektik sonsuz teşekkürler…