Elbise

– Evlat? Biz daha yaşlanmadık?

demişti demesine ama, yarım asırlık ömründen sonra yaşadığı yıllar bile birçok kişinin ömründen fazlaydı artık. Hatta doğduğu günden şimdiye kadar geçen yıllar bir asra yaklaşmıştı. Atatürk?ü çat pat anımsıyordu, İsmet Paşa dendiğinde gözleri çakmak çakmak olurdu… Sevdiceği ise terk etmişti onu. Ortada ne bir suç ne bir suçlu vardı? Aklına karısı düştüğünde ?mukadderat? diyebilirdi yalnızca. Kendinden bile eski meyhanede, hep oturduğu tahta masada, her akşam sektirmeden can yoldaşlığı yapan rakısından bir yudum daha aldı.

– Evlat, dedi yine.

neredeyse tüm sözlerine ?Evlat? diyerek başlardı.

– Bir gün sonra evlilik yıldönümümüzdü. 2. dünya savaşı yeni bitmiş, ekmek karneyle, yağ yok, sabun yok. Haftalığım ancak yemeğimize yetiyor. Derici dükkanında, leş gibi kokuların arasında tüm gün kesme biçme…

 

Kendimi hazırlamıştım ama o gün için. Sürpriz yapmayı pek severim normalde de, parasızlıktan yaptığım sürprizler yoldan bir demet çiçek toplamaktan öteye geçememişti hiç. O zamanlar çiçekler çoktu etrafta, her yer bina değildi tabi. Bu sefer kararlıydım, hediye alacaktım kesin! O elbiseyi alacaktım!

Kazandığım üç beş kuruş haftalıktı ama biriktirmiştim aylardır ufak ufak. O pazar günü dolaşmaya çıkmıştık Beyoğlu?nda ve dükkanların birinin vitrininde görmüştük elbiseyi. O anda eşimin gözlerinden küçük bir damla yaş süzüldü ve yere düştü. Fark edilmesin diye ayağı ile kapattı nokta ıslaklığın üstünü, gözlerini her zaman kolaladığı beyaz mendili ile sildi, sonra yalandan bir hapşırık taklidi yaptı, ?Havalar? dedi, ?Artık soğumaya başladı, eve dönelim artık?. Zaten aklımda evlilik yıldönümümüzde bir hediye almak vardı ve tamam işte demiştim? Fırsat bu fırsattır?

– Ne olduysa eve dönerken oldu be evlat. ?Işıktan geçmeyelim, şuradan geçiverelim karşıya? dedi. Mukadderat işte altında kaldı Chevrolet?in? Belki Türkiye?nin ilk trafik kazasıydı o da belli değil ya, olanla ölene çareler yoktu be evlat?

Bardağına yavaş yavaş gitti eli, yorgun parmakları yavaşça kavradı soğuk camı. Son bir yudum kalmıştı içinde, o son yudum usta bir bilek hareketi sonrasında önce tüm bardağın çeperini süpürdü sonra her gün alıştığı dudaklara değdiğinde sahibini gören bir kedi gibi mırıldanarak mideye doğru karanlık bir yolculuğa çıktı.

– Evlat, tersine dönen saatlerin dünyasında yaşasak daha mutlu olurduk dedi bastonuna yaslanırken. 50 yıldır her gün olduğu gibi önce dükkanın vitrinine baktı uzun uzun, sonra evine gitmek için tramvaya doğru yöneldi kalabalık sokakta?

29.12.2008

İstanbul
23:44

 

Yazı, Osman Ender Kalender‘e aittir.

Yorum yapmak istermisiniz?

RSS yapılandırılmış değil.

———————————————————–

————————————————————

———————————————————-

———————————————————-

———————————————————

———————————————————

———————————————————

——————————————————–

————————————————————

——————————————————–

———————————————————

———————————————————–

——————————————————-

———————————————————–

E-mail adresinizi yazın

yeni yazılar posta adresinize gönderilsin
(E-posta adresinize gönderilen linki tıklamayı unutmayın)

——————————————————–

————————————————————

YAZI ETİKETLERİ

———————————————————-

———————————————————–

Yazıların ve fotoğrafların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

————————————————————–

Bu sitede emeğe saygı esastır