İstanbul. Kubbenin başkenti. Bir Roma icadı olan kubbe, Osmanlı’yla şahlandı. Camiler, çeşmeler, hanlar hamamlar, saraylar, şadırvanlar, medreseler, mektepler, kütüphaneler hep kubbeyle taçlandırıldı. Onun için İstanbul’da her yerde var kubbe. Kâh Zeyrek’te kâh Sultanahmet’te. Kâh Galata’da kâh Kasımpaşa’da. Say say bitmez…Kâh Eyüp’te, kâh Sütlüce’de, Hâsköy’de, Eminönü’nde. Ama bir yerde yok. İstiklal Caddesi’nde. Aslında var ama üstüne 2 kat bina çıkmışlar. Altını da mağaza yapmışlar, […]
Baki kalan bu gök kubbede hoş bir sada imiş. İstanbul’un en eski hamamlarından olan Bahçeli Hamam’dan kalan da bir küçük kubbe imiş. Hamam Bar-İstiklal Caddesi Not: Hamam Bar’ın kısa hikayesi için ilgili link: https://www.biristanbulhayali.com/hamam-bar
Öncelerde İstanbul’un taşı toprağı altın diyorlardı şimdilerdeyse – altını bittiğinden olacak – toprağını kazsan tarih fışkırır diyorlar. Çünkü vurulan her bir kazmayla tarih adeta yeniden yazılıyor bu şehirde. 2004 yılında başlayan Marmaray tüp geçit kazılarıyla Yenikapı’da yaklaşık 40.000 tarihi eser bulundu. Bu eserler günümüzden 8000 yıl öncesine ait. Bu kazılara kadar İstanbul’un 2500 yıllık tarihinden bahsediliyordu. Artık 8000 yıllık tarihinden bahsediliyor. Ve gün geçmiyor […]
” Bu rehber aşıklar için ya da aşkın arefesinde olanlar için küçük bir tarih ziyafetidir. İş bu rehber 25 eser-i şahanenin anlatımından ibarettir.” İstikal Caddesi’nde gezi Taksim’den başlar.Ve siz Taksim Meydanı’na otobüsle geldiğinizde meydandaki duraklarda inersiniz. Ayağınızı bastığınız ilk yerin yaklaşık bir metre altında, birbirine karışmış onlarca insan kemiğini, sevgilinizle beraber kolkola düşlemek pek hoş olmayabilir. Ama düşleseniz iyi olur. Çünkü burası eskiden büyük bir mezarlıkmış, […]
267 metre uzunluğundaki, dört kulesiyle Boğaziçi’nin olmazsa olmazlarından olan Selimiye Kışlası’nı herkes bilir. Taksim Topçu Kışlası da bu kışlanın Avrupa Yakası’ndaki karşılığı olarak 1806’da yapılmıştı. Kışla Avrupa tarafında yapıldığından olacak mimari açıdan daha güzeldi. 2’si büyük, 12’si küçük toplam 14 kubbesi vardı. Özellikle çift kubbeli girişiyle kışlayı değil de sarayı andırıyordu. Kışla, 1908’den itibaren askeri amaçlar dışında kullanılmaya başlandı. 1921 yılında iç avlusu stadyum olarak […]
Barın ortasındaki bu kubbe, bir hamamın kubbesi. 1580’lerde yapılmıştır ve İstanbul’un en eski hamamlarından sayılır. Yapan da Mimar Sinan’ın öğrencilerinden olan Mimar Davut Ağa’dır. 1951 yılına kadar hamam olarak kullanılmış. 1970’lerde oldukça kötü bir şekilde restore edilmiş. Restorasyonu hangi kafayla yaptınız diye sorsak yeridir. Çünkü, hamama dair sadece bir kubbe bırakmışlar. Altını mağaza üstünü bar yapmışlar. Barın üzerine de iki kat çıkmışlar. Ortada hamam falan bırakmamışlar. […]
Müslümanların en fazla ziyaret ettiği kilise hangisidir konulu bir anket yapılsa, muhtemelen şampiyonluk kupasını İstanbul’un bu en heybetli kilisesi kaldırırdı. Sent Antuan Kilisesi İstanbul’un en büyük kilisesi. Cemaati en geniş kilisesi. Bu özelliklere sahip olduğundan olacak, Papa 6. Paul 1967’de Türkiye’ye geldiğinde ayinini burada okur. Okunan bu ayin çok özel bir ayindir aynı zamanda. Çünkü Türk topraklarında bir Papa tarafından okunan ilk ayindir. Papa sadece […]
İki meleğin arasından sırıtan şeytan kılıklı bu adama iyi bakın. Çünkü bunu buraya yaptıran adama da, bu binaya da tarih aynen böyle sırıtmış. Nasıl mı? Çok parası varmış çook. Bir tavlası varmış, zarı elmastan kesme, tahtası zümrütlerden ve yakutlardanmış. Sırf lüfer avlamak için ortası olta sarkıtmak için delinmiş, özel bir yat bile yaptırmış. Namına yakıştıramamış demek ki kayıklardan, vapurlardan balık avlamayı ya da sıradan adamlar […]
Aynı boyutta onlarca çelik borudan oluşarak, göğe dimdik uzanmaktan başka hiç bir fiziki özelliği yok. Şöyle bir bakıp geçenler, derinliğini bilmeyenler için hepsi bu işte: Bir yığın çelik boru. Peki bir de şöyle düşünseniz nasıl olur. Bir tarafa, Cumhuriyetin 50.yılını, Cumhuriyetin kalkınmacı modernleşmeci iddiasını ve Beyoğlu’nun o ünlü karmaşasını koyun. Diğer tarafa da, para kazanmak için yapmak zorunda kaldığı heykelleri öğrencilerine “gözünüz kirlenmesin” diye göstermeyen, sadeliği ön plana çıkartan, ve […]
Tam da burda soluklanırlarmış. Ellerinde çiçekler, nefes nefese kalırlarmış. Kimler mi? Bu binayı yaptıran Beyoğlu’nun ünlü zenginlerinden olan Hristaki’dir. Hristaki 24 dükkan üzerine 18 daire yaptırır 1876’da. Dairelerin olduğu kısma “Cite De Pera” der. Dairelerin altında bulunan dükkanların olduğu bölüme ise kendi adını koyar: “Hristaki Pasajı” 1908’de binayı Sadrazam Sait Paşa alır. Pasaja bu kez de Sait Paşa Pasajı derler. 1917’de Kızıl Ruslar’ın devriminden kaçan Beyaz Ruslar’ın […]
Françesko, eğlence düşkünü zengin bir çocuktur. Bir askeri seferde yakalanır ve yaklaşık bir yıl kadar esir hayatı yaşar. Yaşadığı bu esir hayatı sonrasında bütün hayat felsefesi değişir Frençesko’nun. Bu eğlence düşkünü ve zengin çocuk fakirlikte ilahi bir adalet arayan, keşiş hayatına övgüler düzen biri olmuştur artık. Ve herkesi yoksulluğa çağırmaya başlar Frencesko. Çünkü İsa yoksuldur ve önemli olanda İsa gibi yaşamaktır zaten. Frençesko bu çağrıyı yaptığı zaman […]
“ Babalar oğullarını, anneler bebeklerini terkediyorlar, doktorlar hastalarını ziyarete gitmiyorlardı. Her ev bir mezarlığa dönmüştü ” Bir Avrupalı yazar böyle demişti, İlk önce fareleri sonra da milyonlarca insanı bir anda öldüren Veba için. Bu yüzden de lakabı Kara Ölüm’dü vebanın. Aşağıdaki hastanede Kara Ölüm’ün pençesine düşen hayat dolu insanları, hayata döndürmek için yapılmıştı. 1600’lü yıllarda neredeyse İstanbul’da ki tüm binalar gibi ahşap olarak yapılmıştı bu bina. Yapıldığında […]
Vakti zamanında İstanbul’un sosyetik kadınlarının sırf bu rölyeflere sahip binanın önünden geçebilmek için süslenip süslendikleri söylenir. İddiaa ne derece doğrudur bilinmez, ama doğruluk payı yüksek olabilir. Çünkü bu bina Türkiye’nin ilk moda evidir. İstanbul’un zenginlerine modanın merkezi Paris’in son kreasyonlarının tanıtıldığı, defilelerin düzenlendiği yerdir. İlginç ama modaevini yaptıran İslamcıların bayraktarı bir padişah. İslamcılık nire Paris modası nire demeyin. Çünkü yaptıran, 2. Abdülhamittir. Jean Botter 2. Abdülhamit’in modacısıdır ya […]
Taksim Meydanı’ndan çevreye bakıldığında göze ilk çarpan ve görkemiyle büyülen bu kilise , içine girmeden sadece bulunduğunuz yerden bile çok şeyler söyler aslında. Onca şey arasından üçünü seçiyorum. 1) İsa daha yaşarken onun peygamberliğine inanan, İsa’nın son akşam yemeğine katılan ve İsa’nın o ünlü kutsal kaseyle şarap sunduğu 12 kişi. İsa çarmıha gerilerek öldürüldükten sonra Hristiyanlığı yaymak adına uzak diyarlara giden, gittiği diyarlarda […]
Seferoğulları ve Tellioğullları. Türkiyenin belkide en ünlü iki ailesi. Çünkü Kemal Sunal’ın, Şener Şen’in ve Adile Naşit’in başrollerini paylaştığı “Tosun Paşa” filmiyle bu iki aile arasındaki rekabet Ve ” Tellioğullarına ölüm yaşasın Seferoğulları” nidaları 7 den 70 şe herkesin zihnine kazınmış durumda. Aşağıdaki fotoğrafta İstanbul’un ilk apartmanlarından olan Seferoğlu Apartmanına ait. İstanbul’un ilk apartmanları Galata bölgesinde yapılıyor. Çünkü bu bölge İstanbul’da ticaret ve finanasın aynı […]
Bir İstiklal Caddesi keyfi. Kendi alanında da kesinlikle rakipsiz. Alanı da şu: “İstiklal de yürürken, fındıkları çatırdata çatırdata yenmek”. İstiklal Caddesi üzerinde sadece birkaç yerde satılır. Başka hiçbir yerde de satılmaz. Sırf bu yüzden Beyoğlu ile özdeşleşmiştir zaten. Zengin türdeşleri gibi ambalajı yoktur Zambo’nun. Fakir bir aliminyum kağıda sarılarak verilir. Nerdeyse herşeyin güzel bir ambalaj olduğu günümüz dünyasında, 60 yıl öncesinden gelen sadeliğin Beyoğlu’ndaki bir çığlığı gibidir […]
Şıklık ve zerafetin göğe doğru 6 kat uzandığı bir apartman Mısır Apartmanı. Adı doğuyla ilgili ama görüntüsünün doğuyla hiç ilgisi yok. Çünkü, Art Nouveau denilen sanat anlayışıyla yapılmış. Yani buram buram batı. Oysa içinde yaşananlar hep doğu. Anlayacağınız içi ayrı dışı ayrı bir apartman Mısır Apartmanı. Hikayesine gelince. Mısır Prensi Abbas Halim Paşa dönemin ünlü Ermeni mimarı Hovsep Aznavuryan‘dan kışlık bir konak yapmasını ister. Yer olarak da İstanbul’un gözde […]
İşgale uğrayan her halk gibi mazlumdu Anadolu halkı. İşgalciler mağrur ve gururlu bir şekilde İstanbul’u sokak sokak arşınlayabilir, meclisi basabilir tıpkı Şubat 1920’de çekilen aşağıdaki fotoğrafta olduğu gibi İstiklal Caddesi’nden de geçebilirlerdi. Bu devran böyle dönmezdi elbet. İsyan ve itiraz her dilde söyleyecekti. Pretosto da yapılacaktı, telgraf da çekilecekti, Sultanahmet Mitingi’nde olduğu gibi sokağa çıkıp onbinler olup bağırılacaktı da. Ve savaşılacaktı da. Herşey yapılacaktı da, bu büyük pretosto mimari […]
Galata Sarayı. Birbirinden uzak bu iki sözcük, ilkönce yanyana gelivermiş sonrasında I’sı düşüvermiş ve olmuş paşalar gibi Galatasaray. Kelimenin serüveni 1490’lı yıllar da padişah 2. Bayezid’la başlar. 2 .Bayezid, Galata sırtlarında Topkapı Sarayı’na bağlı bir mektep yaptırır. Mektebin adı Galata Saray-ı Hümayun Mektebi’dir. Mektebe fiziği düzgün, yetenekli ve zeki olan öğrenciler bizzat padişahın huzurunda yapılan bir seçimle alınırlar. Seçilmiş 40-50 kişiden bahsetmiyoruz. Üç koğuşu vardır mektebin. Ve koğuşların […]
Kader denilen şey sadece insan için mi geçerlidir yoksa mekanlar için geçerli olduğu zamanlar da olur mu? Mesela İstiklal Caddesi numara 362 de bulunan bu küçük dükkan gibi. Şark Aynalı Pasajı 1840’da “Passage Orientel” adıyla açılmıştı. Pasaj olduğu içinde onlarca dükkandan oluşuyordu. 10 masanın zar zor sığabildiği küçük bir dükkanı da İstiklal Caddesi’ne bakıyordu. Pasaj kurulduktan bir yirmi yıl kadar sonra Lebon adlı bir pastacı bu küçük dükkana bir […]
Mimar Sinan. İstanbul’a sülietini kazandıran, deyim yerindeyse nakış nakış dokuyan adam. İstanbul bu kadar etkileyiciyse kuşkusuz en büyük pay Mimar Sinan’ın ya da adlandırıldığı gibi Koca Sinan‘ın. Her yerde var İstanbul’da Sinan. Kâh Üsküdar yamaçlarında kâh Haliç sırtlarında kâh Boğzaiçi’nde kah merkep bağırtacak kadar dik yokuşlarda. Ama bir yerde yok gibidir Sinan: İstiklal Caddesi’nde. Tabi o zaman İstiklal diye bir yer yok. Pera var ve bağlarıyla meşhur. Meşhur Pera […]
Bir Osmanlı paşası dermiş ki çevresine, oldukça ciddi ve vakur bir biçimde: “Bu yaptırdığım hanların adları Osmanlı’nın yayıldığı kıtaların adlarını tamamlayacak.” Paşa böyle iddaalı konuşurken üç kıtada da vardı Osmanlı. Avrupa’da, Asya’da ve Afrika’da. Paşa, Avrupa kıtasını temsilen Rumeli Han’ını yaptırdığında tarih 1890’lı yılların başlarını gösteriyordu. Binanın şuan han olarak kullanıldığına bakmayın, konut olarak kullanılan bir apartman olarak yaptırmıştı. Şıktı, görkemliydi bu apartman. Girişi şatafatlı rölyeflerle süslenmişti. […]
Ragıp Paşa, padişah 2. Abdülhamit’in en has adamlarından biri, belki de birincisi. Çünkü Abdülhamit’in başa geçtiği 1876’dan, tahtan indirildiği 1908’e kadar tam 32 yıl Abdülhamit’in mabeyncisi olmuş. 1909’da İttihatçılar Abdülhamit’i Selanik’e sürgüne gönderince, Abdülhamit’in bu en has adamına kıyak geçeçek değillerdi ya… Onuda Midilli’ye sürdüler. Birkaç yıllık sürgün hayatından sonra da İstanbul’a geri döndü Ragıp Paşa. 1920’de de yakalandığı mide kanserine yenik düştü. Neden mide kanserine yakalandığına […]
Bu aksakallı adam Andrea Gritti. 15 yıl Venedik Devleti başkanlığı yapmış. Öldüğünde de 84 yaşındaymış. Ölüm sebebi de garip: Aşırı yılanbalığı kızartması yemek. Andrea Gritti İstanbul’a ayak bastığında yıl 1497’dir. Buğday ticareti yapan bir zengin, bir beydir o. 1503’te de Venedik Devletinin Osmanlı’da ki elçisi olur. Elçilik binası olarakta Pera Bağları’nda ki bir evi kullanır. İstanbul’da lüks bir yaşam sürer Andrea Gritti. Şarap ve kadın en büyük keyfidir. Beş […]