Biz kılıçbalığıyız. Seyyahların piri Evliya Çelebi bize ‘taşıdığı silaha değmez tembel bir balık’ diyor.
Neden mi böyle diyor?
Nasıl avlandığımızı bende anlatabilirim ama bizim avlanışımızı en iyi seyyahların piri anlatmış. O pirdir. Birdir. Onun üzerine söz söylenmez diyerek sözü seyyahların pirine bırakıyorum.
Seyyahların pirinin seyahatnamesinde anlattığına göre bir adam Beykoz civarında gemi direğinin tepesine oturup elinde kocaman bir taşla gözcülük ederek sürüler halinde Marmara’ya akın edecek olan bizleri beklermiş. Bizde Karadeniz’in azgın dalgalarından kurtulup Marmara’ya girince, adam elinde ki taşı bizim arkamıza atarmış. Taş denize ‘tum’ diye düşünce de zavallı bizler selamettir diye limana doğru kaçarmışız. Ama orada da tuzak olarak kurulan ağlara yakalanırmışız. Sonra balıkçılar kayıklarla ağlara doğru yaklaşır, ellerinde ki tokmaklarla bizleri vura vura öldürürlermiş.
İşte bu olay sonrasında diyor Evliya Çelebi ?kılıçbalığı taşıdığı silaha değmez tembel bir balıktır? diye. Üstad ne yapmamızı bekliyor acaba? Kılıçlarımızla savaşmamızı mı?
Artık her neyse, Evliya Çelebi bizim denizdeki halimizi beğenmiyor ama tavadaki halimize 10 üzerinden 10 veriyor. Şu sözler onun: ?sarmısaklı ve sirkeli taratorla pişirilirse gayet nefis bir yemek olur.?
Etimiz beyaz ve dolgun olduğu için İstanbul’un uzun zamanlar en gözde balığı olduk biz. Özellikle Sultan 2.Mahmut bizim etimizi çok beğendi ve sofrasından hiç eksik etmedi. Padişahın bu tercihinden dolayı da devlet ricali arasında konak ve saraylarda konuklara ikram edilen en makbul balık olduk. Neredeyse balıklar arasında devletlülerin mekanında resmi bir statüye kavuştuk.
Öyle ki diğer balıklar avlanınca Balıkpazarı’na gönderilir, biz deniz gümrüğü nezaretine gönderilirdik. Oradan dağıtılırdık, Galata’ya, Eminönü’ne.
Biz 1935 yılına kadar dalyanlarda avlanırken, bu tarihten sonra zıpkınla avlanır olduk. 1946?dan sonra da çok azaldık. 1947?de 15 kilodan ufak balıkların avlanması yasak edildi ama ne çare, aşırı avlanma devam etti.
Sonra ne mi oldu?
Marmara’da tarihin serin sularına karıştırdınız bizi. Dünyadaki binlerce canlı türüne yaşattığınız kaderi bize de yaşattınız.
Her zaman ki gibi yine utanmadınız ve her zamanki gibi yüzünüz yine hiç kızarmadı.