Osmanlı’nın İstanbul’daki ilk topraklarından olan Beykoz, Üsküdar sınırında Göksu’dan başlayıp Karadeniz’e kadar kesintisizce devam eder. Çevresi doğal güzellikleriyle ün salmış köylerle doludur. Bu sebeple bir çok Osmanlı sultanının gezip eğlendiği, avlandığı bir yer olmuştur. Halk da mesire alanı olarak yine bu köyleri seçmiştir. Bir çok seyyahın seyahatnamesinde geçen ve “Asya’nın tatlı suları” olarak anılan Göksu ve Küçüksu, Osmanlı’nın en popüler mesire yerlerinden biriydi.
İstanbul’dan uzak olması, sanayileşme ve kentleşmenin geç devirlerde başlaması sebebiyle Beykoz, doğal ve tarihi güzelliklerinin önemli bir kısmını korumayı başarabilmiştir.
Beykoz’un en önemli tarihi değerleri arasında kuşkusuz yalılar en başta geliyor.
Beykoz, Boğaziçi’nin en fazla yalıya sahip ikinci ilçesidir. Lakin, Boğaziçi’nde bulunan toplam 366 tarihi yalının, 109 u Beykoz’da bulunur.
Bu yazı bu yalılardan orijinal kimliğini koruyabilmiş ve Osmanlı tarihinde yer etmiş, 25 ini konu alıyor.
Yalılar Anadolu Hisarını’dan Beykoz’a doğru uzanan bir rota üzerinde verilmiştir. Üsküdar’dan Beykoz’a doğru yaptığınız bir vapur seyahatinde bu yalıları sırasıyla görebilirsiniz.
Riyaziyeci İzzet Bey Yalısı
Anadolu Hisarı’na sırtını vermiş, Göksu Deresi’nin girişinde bulunan Riyaziyeci İzzet Bey adıyla meşhur bu yalı; çok değil yüzyıl önce bir öğretmenin de Boğaziçi’nde yalı sahibi olabileceğinin alâmet-i farikası.
Darüşşafaka Lisesi’nden mezun olduğuna göre öksüz ya da yetim olan İzzet Bey daha sonra yine aynı kurumda matematik (riyaziye) öğretmenliği yapmıştı. Hayatı boyunca 93 kitap kaleme alan Riyaziyeci İzzet Bey’de öğretmenlik dışında biraz da gezginlik var anlaşılan. Çünkü, kaleme aldığı kitaplardan biri “Boğaziçi Rehberi” adını taşıyor. Ve ben bu yalıyı her gördüğümde ilgi alanı benimkiyle çok benzeşen bir meslektaşımı hatırlıyorum. Elbette ki ilkokul, ortaokul ve lisede sürekli başarısız notlar aldığım, paçamı ancak üniversitede kurtarabildiğim matematik hariç.
Komodor Remzi Bey Yalısı
Boğaziçi’ne inşa edilen klasik Osmanlı yalılarına baktığımızda, yalıların genelde enlemesine uzayıp 1-2 katlı olduklarını görürüz. Anadolu Hisarı’nda bulunan bu yalıysa boylamasına uzamış olup hazır ol pozisyonundaki bir askeri andırıyor. Aslında sadece mimarisi değil yalıya sahip olanlar da hep askerler olmuş.
Yalıyı 1917 yılında yaptıran Komodor Remzi Bey ve yalı bu adla biliniyor. Komodorluk, deniz kuvvetlerinde ya da namı diğer Osmanlı bahriyesinde filo komutanı olan, albay rütbesine denk düşen bir rütbe. Remzi Bey’in komodor lakabıyla anılması da bu yüzden.
Yalıyı, 1924 yılında bir başka asker satın almış: Sakarya Savaşı’nda ve Büyük Taarruz’da yarbay rütbesiyle alay komutanlığı görevinde bulunmuş olan ve Kurtuluş Savaşı’nın önemli paşalarından sayılan Mümtaz Aktay Paşa. Mümtaz Aktay Paşa’nın ölümünden sonra yalı kızı Güzin Hanım’a geçmiş.
Kurtuluş Savaşı yalı üzerinden yıllar sonra yeniden karşımıza çıkıyor. Çünkü yalıyı 1972 yılında Kurtuluş Savaşı’nın önemli komutanlarından olan, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapan İsmet İnönü’nün ailesi satın almış.
Manastırlı İsmail Hakkı Efendi Yalısı
Sebilürreşad Dergisi, İslamcı fikriyatı yaymak üzere 1908 yılında Mehmet Akif Ersoy ile Eşref Edip’in önderliğinde çıkan bir dergiydi. Zamanla İslamcı hareketin en önemli yayın organı olmuştu. Anadolu Hisarı’nda bulunan bu yalının ilk sahibi de bu derginin yazarlarından olan İsmail Hakkı Efendi’dir.
Osmanlı’nın son dönem yetiştirdiği en büyük din alimlerinden olan İsmail Hakkı Efendi, Manastır’da doğmuş, İstanbul’da medrese öğrenimi görmüş, Sultanahmet, Ayasofya, Süleymaniye gibi merkez camilerde vaazlar vermişti. 1912 yılında yine bu yalıda vefat etmiştir.
Manastırlı İsmail Hakkı Efendi ve Sebillürreşad Dergisi’nin bir sayısı.
Bahriyeli Sedad Bey Yalısı
Boğaziçi’nde bir çok yalının bir ikinci ismi vardır. Bu yalıda onlardan biri. Zira bahçesinde bulunan manolya ağacından dolayı Manolyalı Yalı olarak bilinir. Yaklaşık 170 yıllık olan bu yalıyı, Tanzimat döneminin önemli bürokratlarından olan Mustafa Reşit Paşa, kızı için yaptırmıştı.
Yalı daha sonra Sedat Bey’e intikal edince onun adıyla anılır oldu.
Bahriyeli Sedat Bey, Sultan 2. Abdülhamit’in deniz işlerinden sorumlu bakanlarındandı ve Çanakkale Savaşı’nda aktif olarak görev yapmıştı.
Zarif Mustafa Paşa Yalısı
Yalıya adını veren Zarif Mustafa Paşa, Osmanlı’nın önemli valilerinden olup Konya, Erzurum ve Halep gibi vilayetlerde valilik görevlerinde bulunmuş. Sonrasında Anadolu ordusu müşirliğine kadar yükselmiş. Bunca önemli görevlerde yer almasına rağmen, oldukça sessiz ve sade bir hayatı varmış. “Zarif” lakabıyla anılması bu sebepledir.
1848 yılında bu yalıyı satın almış. Yalının dördüncü sahibidir.
Yalı, Bizans manastır kalıntıları üzerine yapıldığından, yalının bahçesinde bir ayazma bulunur. Yalının arkasında bulunan hamam da o dönemden kalmadır.
Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı
1697 yılında Amcazade Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan yalı, Boğaziçi’nin en eski yalısıdır.
1697-1702 yılları arasında sadrazamlık yapan Amcazade Hüseyin Paşa, Osmanlı’ya sadrazamlar yetiştiren Köprülü ailesindendir. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın amcasının oğlu olduğu için “Amcazade” lakabıyla anılmıştır.
Boğazın padişah ağırlayan ender yalılarından olan Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı, Sultan 2. Mustafa’yı ve 3. Ahmet’i misafir etmiştir.
İlk yapıldığında harem ve selamlık olarak iki ayrı binadan oluşan, oldukça geniş bir bahçesi bulunan ve 80 metrelik bir sahile sahip olan yalı zamanla epey tahrip oldu. Uzun zamandır restore edilmeyi bekliyor. Yalının yaklaşık 130 mirasçısı olduğundan, restorasyon durumu epey sıkıntılıdır.
Nuri Paşa Yalısı
1895 yılında yaptırılan yalı, Sultan 2. Abdülhamit’in subaylarından olan Nuri Paşa’ya aitti. Bu yalıda şu an Vaniköy’de bulunan Kont Ostrorog Yalısı gibi Koç Ailesine aittir.
Marki Necib Bey Yalısı
Yalı, 1900’lü yılların başlarında Marki Necib adında bir Fransız asilzadesi tarafından yaptırılmış. Marki Necib, Melike Aliye adlı bir kadına aşıkmış. Melike Aliye Hanım’la evlenebilmek için müslüman olmuş ve Ahmet Necib adını almış. Ve aşkları için bu yalıyı yaptırmış.
Yalı şu an Edoğan Demirören’in mülkiyetinde.
Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı
Anadolu Hisarı’nın Kanlıca tarafındaki son yalısı olan Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı, tıp ve botanik çalışmalarıyla ünlü olan Hekimbaşı Salih Efendi’ye aittir.
Salih Efendi, Osmanlı’nın modern anlamda ilk tıp okulundan mezundur. Saraya hekim olmuş, sonrasında Osmanlı’daki bütün tıbbi kurumların müdürü olmuştur.
Yalının bahçesi ünlüdür. Çünkü Salih Efendi aynı zamanda bir botanik bilginiydi. Bu bahçede çeşitli bitki ve çiçekler yetiştiriyor, bunlardan ilaçlar üretiyordu. Bitkileri aşılıyor, yeni türler elde ediyordu. Bu şekilde kendi ismiyle anılan bitkiler yetiştirmeyi başarmıştır. Hekimbaşı gülü, Hekimbaşı armudu, Hekimbaşı kirazı bunlardan bazıları.
Hekimbaşı Salih Efendi, 1905 de yine bu yalıda vefat etmiştir. Yalıdaki kimi eşyalar ondan kalmadır.
Prenses Rukiye Yalısı
Yalılar arasında yaşanan aşklar, evlilikler ünlüdür.
Osmanlı’nın Mısır yöneticilerinden olan Abdülhalim Paşa’nın kızı Prenses Rukiye Hanım, Çengelköy’de yalısı bulunan Sadullah Paşa’nın oğluyla evlenince, 1895 yılında bu yalıyı yaptırmışlar ve uzun yıllar bu yalıda yaşamışlardır.
Yalı, Kanlıca Koyu’nda bulunuyor. Bu koy, İstinye ve Tarabya’dan sonra Boğaziçi’nin üçüncü büyük koyudur.
Yağlıkçı Hacı Raşid Bey Yalısı
Eskiden mendillere yağlık denirdi. Mendilden başka iç çamaşırı, gelinlik gibi bayan giyimi imalatçılarına da yağlıkçı denirdi. Yağlıkçı Hacı Raşid Bey, Kanlıca Koyu’ndaki bu yalıyı 1880 li yıllarda yaptırmıştır.
Kadri Paşa Yalısı
Kanlıca’da bulunan yalının ilk sahibi, Sultan 2. Abdülhamit dönemi sadrazamlarından olan Ahmed Arifi Paşa’ydı. Yalı, ondan bir yıl sonra sadrazam olan Kadri Paşa tarafından satın alınınca, onun adıyla anılır oldu.
Yalının sahibi şu an Kadri Paşa’nın kızının kızı Ayşe Müzdan Kuntar’dır.
Ferruh Efendi Yalısı
Günümüzde protokol olarak adlandırdığımız teşrifat kuralları Osmanlı’da ince ince detaylandırılmış, disiplinle uygulanan kurallar olduğu için, işi sadece bu kuralları uygulamak olan “teşrifatçılar” adı altında bir meslek grubu bulunuyordu. Yalının sahibi olan Ferruh Efendi’de bu teşrifatçılardan biri olup sarayın teşrifatlarını sağlamakla görevliydi.
Feruh Efendi’nin yalısı, harem ve selamlık olarak yapılandırılmış iki ayrı binadan oluşuyor. Kahverengi ve iki katlı olan kısım yalının harem bölümüyken; kırmızı aşı boyalı olan, yalının selamlık bölümüdür. Dikkat edilebileceği gibi yalının harem kısmı, selamlık kısmından yaklaşık 3-4 kat daha büyüktür. Bu durum Boğaziçi’nde bulunan bir çok yalı için de aynen geçerlidir. Harem kısmında aile hayatı yaşandığından, genelde daha büyük yapılırdı. Ferruh Efendi’nin yalısında bu oran 3-4 katına çıkmış. Haremliğiyle selamlığıyla ortada tek bir yalı vardır yani. İki yalı yoktur. Oysa günümüzde bu durum değişmiştir.
Vakti zamanında tek sahibi olan bu yalının şimdilerde iki ayrı sahibi var. Harem bölümünün sahipleri Ahmet Tanrısever’in kızları olan Muhterem ve Mükerrem Hanım’ken selamlık bölümünün sahibi Minik Serçe adıyla maruf Sezen Aksu.
Neden tek yalının iki sahibi var sorusunun yanıtını kapitalizmde aramak lazım. Çünkü, yalılar milyon dolarlarla ifade edilmeye başlayınca harem ve selamlık bölümleri ayrı ayrı yalılar olarak satıldılar. Böylece değerleri bir kaç kat arttı.
Nazım Paşa Yalısı
Yıkılmaya yüz tutmuş, acil restore edilmesi gereken bu yalı, doğuda bir çok ilde valilik yapan Nazım Paşa’ya aitti.
Nazım Paşa, şair Nazım Hikmet’in büyükbabasıdır. Nazım Hikmet “Nazım” adını ondan almıştır. Küçük çaplı bir Nazım Hikmet Müzesi bu yalıda neden olmasın diye aklımdan geçirmiyor değilim.
Eczacı Edhem Pertev Yalısı
1860 yılında saraylı bir hanım tarafından yaptırıldığından “Saraylı Hanım Yalısı” olarak biliniyordu. Muhtemelen Sultan Abdülmecid’in gözdelerinden biriydi. Yıllar boyu bu yalıda tek başına yaşamıştır.
Eczacı Edhem Pertev Bey, ilkin onun kiracısı olarak 1905 de bu yalıya yerleşmiş, bir kaç yıl sonra da satın almış.
Edhem Pertev Bey, 1895 de Osmanlı’nın ilk ilaç ve kozmetik laboratuvarını kurmuştu. Kozmetik alanında bilinen en ünlü ürünü “Krem Pertev” di. “Krem Pertev” o dönem sadece Osmanlı’da değil Avrupa bile tanınıyordu.
Doktor Ali Mazhar Bey Yalısı
Boğaziçi’ndeki kimi yalılar, bazı sarayların ya da organizasyonların yapımından arta kalan malzemelerle yapılmıştır. 1864 yılında yapılan bu yalıda bunlardan biri.
1863 yılında Sultanahmet Meydanı’nda yapılan Hirfet, Sanat ve Ticaret Sergisi Osmanlı’nın ilk fuarıdır. Sergiden bir yıl sonra arta kalan malzemelerle bu yalı yaptırılmıştır. Yalıyı yıllar sonra Doktor Ali Mazhar Bey satın aldı. Hala onun adıyla anılıyor. Yalının en ilginç özelliği bir şemsiye gibi iki tarafa açılan çatısıdır.
Ve yalının ham haline dair bir görsel. Sultanahmet Meydanı’nda sergi için oluşturulan Sergi-i Umumi Osmani binası.
Hacı Ahmed Bey Yalısı
Sultan 2. Abdülhamit döneminde, Hacı Ahmed Bey tarafından yaptırılan yalı orijinal halini koruyarak günümüze kadar gelebilmiştir. Yalını önceki sahibi olan Nazmiye Hanım’ın oğlunun sünnet düğününün davetlilerinden biri de Atatürk’dü.
Mehmed Muhtar Bey Yalısı
Boğaziçi’nin yeşil renkli ender yalılarındandır. Yalıyı yaptıran Sultan 2. Mahmut’un kızı Adile Sultan’ın kethüdası (kahya) Mehmed Muhtar Bey’dir.
Saffet Paşa Yalısı
Yılanlı Yalı, adını hikayesinden almıştı. Aslanlı Yalı bahçesindeki aslan heykellerinden. Esma Sultan Yalısı, adını sahibinden almıştı tıpkı Fehime Sultan Yalısı gibi. Fenerli Yalı’da olduğu gibi adını mimarisinden alan yalılar da vardı Boğaziçi’nde, Manolyalı Yalı’da olduğu gibi bahçesindeki ağaçlardan adını alan da. Kanlıca’da bulunan, Boğaz’ın en büyük rıhtımlarından birine sahip olan bu yalıysa adını kullanım tarzından, mekanlık yaptığı dışişleri toplantılarından aldı.
Şimdilerde Saffet Paşa Yalısı olarak bilinen yalı, vakt-i zamanında Hariciye Köşkü olarak biliniyordu. 2. Abdülhamit döneminin bürokratlarından olan Saffet Paşa altı kez Hariciye Nazırlığı (Dışişleri Bakanlığı) yaptığından, yalısı Hariciye Köşkü olarak nam salmıştı.
Saffet Paşa’nın yalısı 1760 yılında yapılmıştı. 1976 yılında çıkan bir yangında yalının bu orijinal hali yandı. Şu an görünen yalı orijinal planına göre yangından sonra yapılan yalıdır. Saffet Paşa’nın torunu olan ve Hürriyet Gazaetesi’nin kurucusu olarak kabul edilen Sedat Simavi, ölünceye kadar bu yalıda yaşamıştı.
Yağcı Şefik Bey Yalısı
Yalı, yağ tüccarı Şefik Bey tarafından 1905 de yaptırıldı. Klasik dönem Osmanlı yalılarında balkon bulunmaz. Bu yalıda da böyledir. Yalıda halen Yağcı Şefik Bey’in varisleri oturmaktadır.
Elbiseci Ahmed Bey Yalısı
Asaf Paşa’nın iki yalısından biriydi. Paşanın vefatından sonra hemen yanında yalısı bulunan Yedi Sekiz Hasan Paşa’ya satılmıştı. Yalının hizmetçileri burada kalıyorlardı. Bir kaza sonucu yalı yandı. Yanan yalının yerine yapılan bu yalı, Asaf Paşa’nın hanımının yetiştirdiği kalfalardan olan Mestan Hanım için yaptırıldı. Daha sonra Mestan Hanım’ın can yoldaşı Eladil Kalfa’ya intikal etmiştir.
Eladil Kalfa yapayalnız bir kadındı. Bu sebeple vefatına kadar kendisine bakacak kişiye yalıyı vermeyi tahattüt etmişti. Yalı, Eladil Kalfa’ya vefatına kadar bakıcılık yapan Ahmet Bey’e kaldı. Ahmet Bey, Tahtakale’de giyim eşyası ticaretiyle uğraşıyordu.
Yalının son sahibi Necmettin Erbakan’dır. Erbakan Yalısı olarak da bilinir.
Yedi-Sekiz Hasan Paşa Yalısı
Kanlıca’daki bu üç katlı yalı, Boğaz’ın gözde yalılarındandır. Yalının ilk sahibi Asaf Paşa’ydı. Daha sonra Yedi-Sekiz Hasan Paşa tarafından satın alındı ve bu adla anılır oldu.
Yedi-Sekiz Hasan Paşa, Sultan Abdülaziz döneminde karakol kumandanı olmuş, sonrasında Beşiktaş Karakolu amirliğine terfi etmiş, Sultan 2. Abdülhamit döneminde de paşalığa kadar yükselmişti. Sert uygulamalarıyla tanınır. İmzası yedi sekiz rakamlarına benzediği için paşaya, yedi sekiz lakabı takılmıştır.
Ahmed Rasim Paşa Yalısı
Ahmed Rasim Paşa, Sultan 2. Abdülhamit döneminde uzun yıllar Trablusgarp valiliği yapmış bir bürokrattı. Bir ara İstanbul şehreminliği de (belediye başkanlığı) yapmıştır. Kanlıca’da kendi adıyla anılan bu yalı şu sıralarotel olarak hizmet veriyor.
Halil Edhem Bey Yalısı
Çubuklu’da bulunan yalının ilk sahibi, Sultan 2. Abdülhamit’in sadrazamlarından olan İbrahim Edhem Paşa’dır.
Edhem Paşa’nın beş oğlu vardı. Bunlardan biri Osmanlı’da müzeciliğin gerçek anlamda kurucusu olan Osman Hamdi Bey’dir. Osman Hamdi Bey, 24 Şubat 1910 da bu yalıda vefat etmiştir.
Osman Hamdi Bey’in en beğendiğim fotoğraflarından biri. Osman Hamdi Bey, Nemrut kazılarında.
Ahmet Mithat Efendi Yalısı
Bir zamanlar Beykoz demek Ahmet Mithat Efendi demekti. Ahmet Mithat Efendi, 1844 de İstanbul’da doğmuş, dönemin önemli bürokratlarından olan Mithat Paşa tarafından yetiştirilmişti. Mithat adını ondan almıştır.
İki gazete çıkaran, bir çok romana ve oyuna imza atan bir Osmanlı aydını olan Ahmet Mithat Efendi bu yalıyı 1887 yılında yaptırmştır. 1912 deki vefatına kadar bu yalıda yaşamıştır.
Not:
- Üsküdar’da bulunan 27 tarihi yalıyı kaleme aldığım yazı için tıklayın: Üsküdar’ın 27 tarihi yalısı
- Beşiktaş’ta bulunan 8 tarihi yalıyı kaleme aldığım yazı için tıklayın: Beşiktaş’ın 8 tarihi yalısı
- Sarıyer’de bulunan 32 tarihi yalıyı kaleme aldığım yazı için tıklayın: Sarıyer’in 32 tarihi yalısı
Toptan Streç Satışı says:
Teşekkür ederim
Senbir Tümay says:
Üsküdar Yalılarından sonra Beykoz Yalılarını da tamamlayabilmenizden dolayı kutlarım.Her ikisini de büyük zevkle okudum,yalılardaki estetiğe bir kere daha hayran oldum ve bilgime ilave ettim.Memnun oldum.Çok teşekkür ediyorum.
Ramazan Bedük says:
Teşekkürler, beğeniniz ve güzel yorumunuz için.