Almanlar İstanbul’a belki çok fazla bina yapmadılar ama yaptıkları binaların hemen hepsi simge kıvamındadırlar. Deyim yerindeyse Almanlar az yaptılar ama öz yaptılar. Boğazın sülietine damgasını vuran Haydarpaşa Garı, Sirkeci Garı, Eminönü’nde yeşil kubbesiyle dikkat çeken ve İstanbul’un ilk betonarme binalarından olan Germanya Han, yine İstiklal Caddesi’nin en görkemli hanlarından olan Rumeli Han, Anadolu Yakası’ndan Avrupa Yakası’na geçerken sağda Japon evlerini andıran saray yavrusu, Gümüşsuyu’nda gökten düşen dev bir kütle gibi duran Alman Konsolosluğu binası ya da Almanya’da yapılan burada yapıştırılan bir yapbozu andıran Alman Çeşmesi gibi…
Hasılı kelam Almanların İstanbul’daki 10 mimari eserinin kendisi kadar öyküleri de güzel.
En görkemlisinden başlayalım. Boğazın sülietini kuleleriyle taçlandıran Haydarpaşa Garı’ndan. Gar denize sıfır bir konumda bulunduğundan temelinin sağlam olmasına özellikle önem gösterilmiş. Çünkü bu derece büyük, ağır, anıtsal bir yapı her an gevşek olan zeminden denize doğru kayabilir. Bunun için garın temeline her biri 21 metre uzunluğunda olan 1100 ahşap kazık çakılmış. Sertleşen zeminin üzerine yapılan gar 1908’de hizmete açılmış. Mimarları Otto Ritter ve Helmuth Cuno’dur.
İkincisi, Taut Evi. Bruno Taut, 20. yüzyılın önde gelen Alman mimarlarındandır. 1930 yıllarda Almanya’da Hitler faşizmi başa geçince Taut, bir çok Alman bilimadamı gibi Almanya’dan kaçar. İlkönce İsviçre’ye sonra Japonya’ya oradan da Türkiye’ye gelir. Ölümüne kadar da Türkiye’de kalır. Ortaköy’de bulunan bu evi de 1938 yılında kendine konut olarak yapar. Taut, kendine ev yaparken mimarlık dehasını konuşturmuş, Japon mimarisinin çizgileriyle Türk mimarisinin çizgilerini harmanlamış, boğazın kıyısına parmak ısırtan bir konut yapmış. Konut zamanla, Boğaziçi’nin markalarından biri olmuş eğer istenirse, dert edilirse modern dönemde de Boğaziçi’nin güzelliğini görkemlileştiren konutların yapılabileceğinin bir simge-i şahanesi olarak günümüze kadar ulaşmış. ( Taut Evi’nin tarihini daha önce geniş bir şekilde yazmıştım, detay için şu linki TIKLAYIN )
Üçüncüsü, Alman Çeşmesi’dir. Çeşmeyi Alman İmparatoru Kayzer 2. Wilhelm’in Osmanlıya hediye etmiş. Parçaları Almanya’da yapılıp burada birleştirilen çeşmenin açılışı 27 Ocak 1901’de yapılmış. Neden 27 Ocak derseniz çünkü 27 Ocak Kayzer 2. Wilhelm’in doğum günü. Yani Osmanlı, Almanya’nın çeşme jestine başka bir jestle karşılık vermiş. Alman Çeşmesi şuan Sultanahmet Meydanı’nın girişini süslüyor.
Dördüncüsü, Alman Konsolosluğu binasıdır. Gökten bir kütle gibi düşmüş izlenimini yaratan bu binanın İstanbul mimarisiyle pekte bir ilişkisi yok. Çünkü bu bina bir güç gösterisinin, bir gövde gösterisinin binası ve % 100 Alman. Bina Gümüşsuyu’ndan Taksim’e doğru çıkarken hemen sol kolda bulunuyor. ( Alman Konsolosluğu’nun tarihini daha önce geniş bir şekilde yazmıştım, detay için şu linki TIKLAYIN )
Beşincisi, Sirkeci Garı’dır. Osmanlıyı Avrupa’ya bağlayan demiryolunun başlangıç noktası bu gardı. İstanbul’a gelen bir Avrupalı içinse son duraktı. Nice devlet adamı, seyyah, edebiyatçı bu garda bekleştiler. Garı 1890 yılında Alman mimar A. Jachmund yaptı. Garın dış cephesindeki motifler kadar iç mekanda bulunan vitraylar oldukça görkemli. Ayrıca Sirkeci Garı, romanlara, filmlere konu olan ultra zengin Orient Express’in Doğu’daki son durağıydı.
Altıncısı, Germanya Han’dır. Germanya Han’ın mimarı da büyük olasılıkla aynı zamanda Sirkeci Garı’nın mimarı olan A. Jachmund’tur. İstanbul’un ilk betonarme binalarından olan 7 katlı han, yeşil bir kubbeyle örtülen kulesiyle dikkat çekiyor.
Yedincisi, Alman Lisesi’dir. Bu lise aynı zamanda bir laiklik simgesi. Çünkü Galata ve Pera’da oturan Alman tüccar, zanaatkar, hekim ve mühendislerden laik tavırlı olanları çocuklarını kiliseye bağlı okullara göndermek istemezler. İsterler ki çocukları modern, çağdaş bir okulda okusun. Okul Mayıs 1868’te 23 öğrenci ve 2 öğretmenle eğitim hayatına başlar. Ama okul için inşa edilmemiş bir bina olmadığı için okul kimi hanların binalarını kiralar. 1873’te ise Alman Devleti’ninde desteği alınarak şuan ki bina yapılır. Mimarı M.F. Cumin’dir.
Sekizincisi, Alman Hastanesi’dir. Taksim Sıraselviler Caddesi üzerinde bulunan hastanenin öyküsü Prusya Elçiliğinde görevli bir hekim olan Doktor G. Mühling’in önerisi üzerine Alman Hayır Cemiyeti’nin katkılarıyla 1846’da 5 yataklı olarak kurulmuş. Talep yoğunluğundan olacak kısa sürede ihtiyaçları karşılayamayınca başka bir sokağa taşınmış. Sonrasında yine ihtişyacı karşılayamayınca şuanki olduğu yere taşınmış. 1856’dan beride burada hizmet görüyor. Hastanenin özellikle bahçeden görünüşü çok hoş. Tam bir Alman mimarisi. Ama fotoğraf çekmek yasak olduğu için ancak girişinden çekebildim. Birgün hastalanınca bu hastaneye gider bahçeden fotoğrafını çekerim diycem ama umarım hastalanmam…
Dokuzuncusu, Kadıköy Yeldeğirmeni mevkiinde bulunan Sünget Apartmanı. Haydarpaşı Garı’nı yapan Alman mimar ve mühendisler gar yapılırken kendilerine konut olarak birçok bina yapmışlardı. Sünget Apartmanı’da bu binalardan biri.
Onucusu ise İstiklal Caddesi’nde bulunan Rumeli Han’dır. Bu han İstiklal Caddesi’nin en görkemli binalarından biri. 1896 yılında Ragıp Paşa tarafından Sirkeci Garı’nın ve Germanya Hanı’n mimari olan A. Jachmund’a yaptırıldı. Han tıpkı Germenya Han’da olduğu gibi 7 katlı ve en üstte bir kubbeyle taçlandırılıyor. Aynı zamanda hanın girişinde bulunan rölyefler özellikle dikkat çekici.
Not: Yazı içeriğinin ve fotoğrafların telif ücreti ödenmeden kullanılması dava konusudur.
Nahide koral says:
Alman lisesi once yeldegirmenindeymis. Bu binanın resmini ariyorum. Elinizde bilgi ve fotograf var mı? Babaannem 1900 ler de burda okumuş.
Ramazan Bedük says:
Yeldeğirmeni’nde Almanların inşa ettiği bir Alman okulu var o okuldan bahsediyor olmalısınız. Almanların kendileri inşa ettikleri o okulu 1. Dünya Savaşı’nda yenilince 1918’de bıraktılar. Şu an o okul halihazırda hala kullanılıyor. Adı Osmangazi İlkokuludur. Fotoğraflarını internetten bulabilirsiniz. Benim fotoğraflarım telife tabidir.
semih says:
geziler için çok güzel bir rehber.
Ceyhan A. says:
Gute Zusammenfassung. Schade das es die anderen Werke leider nicht auf die liste geschaft haben. Trotzdem, sehr bekannte und gut erhaltene Stücke vorhanden. Bravo!!!
Ramazan Bedük says:
Saydıklarınız dahil zenginleştirilerek devamı gelecek…
Gul says:
Bu derleme gercekten cok guzel olmus. Umarim devami da gelir. Ermeni ustalarinin, Italyan mimarlarin da cok emegi var guzel Istanbul’umuzda. Tabi unutmamak gerek ki, I. Ulusal Mimarlik akimi donemi yapilarimiz, Mimar Kemalettin’ler Vedat Tek’leri de unutmamaliyiz.