Kispet giyip yağlanacak ve devrin ünü pehlivanlarıyla güreş tutacak kadar pehlivanlığa meraklı bir padişahtı Abdülaziz. Bundan dolayı da Osmanlı hareminde padişahlara söylenen “Arslanım” ünvanına belki de en uygun olan padişahtı. Çünkü bağırmaktan daha ziyade esip, gürlermiş.
Avcılığa da meraklıymış Abdülaziz. Sık sık Alemdağ’a avlanmaya çıkarmış. Ava giderken de gerekli hazırlıkları yapması ve dinlenmesi için yol üzerindeki bir noktaya küçük bir köşk yaptırmış.
Köşk, tek katlı ve tamamen ahşap. İçi ise komple çini. Yani ayağınızı bastığınız yerde çini, duvarlarda.
10 ayrı pencere ile aydınlanan köşkün camlarının üst bölümleri mavi renkteler. Malümunuzdur, çiniler mavi camdan süzülen ışıkta daha güzel görünürler.
Av Köşkü, Adile Sultan Kasrı’nın bulunduğu koruda. Koşuyolu’nda bulunan ve Validebağ Korusu olarak geçen bu alan 354.000 metrekarelik büyüklüğüyle şu an İstanbul’un en yeşil alanlarından biri. Ve Abdülazizin yüzmetrekarelik av köşkü bu yeşillik içinde kaybolup gitmiş adeta.
Köşk şuan İzcilik Müzesi kullanılıyor. Girişteki tabelada müzenin Pazartesi hariç her gün açık olduğu yazıyor. Bu fotoğrafları da bugün çektim yazıyı da bugün yazdım. Ve bugün Pazar. Ama müze kapalıydı.
Ramazan Bedük says:
Ne söyleyeyim.
Yerden göğe kadar haklısınız..
Umarım, cehalet denilen lanet birgün bu ülkenin yakasını bırakır.
Yerinde ve net yorumunuz için teşekkürler..
LastBoyScout says:
Müzecilik amatörlere bırakılmayacak kadar ciddi bir meslektir.Salonun ortasına “sanduka” misali konmuş günümüz çadırının önüne birkaç bit pazarı ürünüyle “eski izci malzemesi” tabelası asıp;oraya buraya flama ve arma iliştirmekle ne yazık ki müze olmuyor.Her yıl onlarca izci ünitesi yurtdışına gidiyor.Başlarındaki liderlerden biri dahi gerçek bir izci müzesini ziyaret etme fırsatı bulamadı mı yurt dışı bilgi ve görgülerini arttırırken? Köşke yazık!!! Tarihe ve biraz da gerçekten izciliğe saygısı ve merakı olan birilerinin kurtarmasını bekliyor kapalı kapıların ardında.O kapının kilidi zor açılır aziz kardeşim…