Bir zamanlar uğruna can verilen tarihi eserleri, müzelerin içine hapseden değişim değil midir?
Resime muhalif olan bir İslam’dan, İslam’ın son halifesini ressam yapan o kudretli güç , değişimden başka nedir?
Mağralara kök boyasından resim çizen ele, binlerce yıl sonra bilmem kaç milyon megapiksellik fotoğraf makinesini değişimden başka ne vermiş olabilir?
Değişim ilerlemenin motorudur.
Hayat için su neyse, tarih için değişim o’dur !
Dolayısıyla tarihin tanrısıdır değişim.
Herkes usul usul ona biat eder.
Gizli, saklı ibadet eder.
O dönüştürür, o değiştirir.
Kadir-i mutlakdır o.
Ama bazı gerçekler hiç değişmezler. Tarihin alnına mıh gibi çakılmış bir vaziyette değişmeden duruverirler.
Aşağıdaki sözler 1578 yılında İstanbul’a gelip 3 yıl kalan Alman din adamı Salomon Schweigger‘e aittir. İstanbul’u, Osmanlının sosyal ve toplumsal yaşantısını konu edinen” Sultanlar Kentine Yolculuk” adlı bir seyahatname kaleme alan Salomon Schweigger, kitabının ” Türklerin ev düzeni ve giysileri” bölümünde Türk aile yaşantısıyla ilgili olarak aynen şunları söyler:
” Çiçero yazılarının birinde Romalılar ve ev düzeni hakkında şöyle der: “Biz Romalılar herkese egemeniz, ama bize de kadınlar egemendir.” İşte Türklerde de durum böyledir. Tüm dünya onların gücü karşısında korkuya kapılırken, onlar kendi karılarından korkarlar. Aslına bakılırsa Türkler karılarının uşağıdır, çünkü bütün evin gereksinimlerini karşılamak, ekmek, et, mutfak malzemesi gibi yiyecekleri eve getirmek erkeğin görevidir.”
Türk aile yaşantısı içindeki kadının hakim rolünü erkeğinse bir zavallıdan öteye gitmeyen durumunu ifade eden bu izlenimleri Salomon Schweiggwer kaleme aldığında tarih 1581’di. Tam 432 yıl önce…
Aradan geçen 432 yılda neler değişmedi ki!
İmparatorluklar değişti
Osmanlı İmparatorluğu’nun da dahil olduğu o koca imparatorluklar bir bir yıkıldı, yerlerine başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzre, Irak, Mısır, Suriye, Suudi Arabistan, Fas, Tunus, Cezayir, Libya, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Avusturya, Macaris
tan, Slovakya gibi ufacık tefecik ulus devletler kuruldu.
Sistem değişti
Coğrafi keşiflerle beraber keşfedilen kıtalardan Avrupa’ya akan zenginlikler Avrupa’yı zenginleştirip sömürgeciliği hızla yaygınlaştırırken, üretim hızla artıp gelişti. Perperişan olan feodalizm yıkıldı. Adına kapitalizm denen rezil sistem bu yıkıntının üzerine kuruldu.
Savaşlar değişti
Rezillikte ve kepazelikte feodalizmden hiç de geri kalmayan hatta onu kat be kat aşan kapitalizm vahşi bir kurttan bile daha aç midesiyle devletleri peşinden sürükleyerek iki büyük dünya savaşı çıkardı. Dünya tarihi daha önce de savaşlar görmüştü ama bu iki savaş gibi savaş görmemişti. Siyasal, toplumsal, tarihsel sonuçları farklıydı.Ölüm sayısı muazzamdı. Bu iki savaşta 100 milyondan fazla insan yedi bu vahşi mide. Doydu mu? Doymadı. O doymaz çünkü.
Teknoloji değişti
18.yüzyılda buharlı lokomotifin icadıyla beraber hamle yapan teknoloji aldı başını gitti. Uzaya fırladı. İnsan yaşadığı dünyaya bizzat yaşadığı dünyanın dışından baktı. Ay’a adımını attı. Mars’a uzay aracı fırlattı. O Mars ki insanoğlundan tam 230 milyon kilometre uzaklıkta.
Bilimsel algı değişti
Sanayi döneminde Newton fiziğinden ilhamını alan bilim hayatı, nesneleri ve durumları bölüp parçalayarak anlıyordu. Oysa Kuantum fiziğiyle beraber bu algı değişti. Aslolan parça değil bütün oldu. Her şey o bütünün içinde bir anlam kazanır oldu. Ağrıyan kulakta sadece kulağa bakan tıptan ağrıyı metabolizmanın bütünü içinde bakarak anlamaya çalışan tıpa geçiş oldu. Bu öyle böyle bir değişim değildi. Muazzam bir şeydi.
Kadın değişti
Kadın değişti. Gelişti. Kendi evi içinde kapalı bir hayat yaşayan kadından toplumsal hayatta daha fazla rol alan kadına geçiş oldu. Kadın politik, sosyal, toplumsal ve ekonomik haklar kazandı. Sokaklara çıktı. Bağırdı çağırdı. Feminizm adı altında kendi siyasal düşüncesini oluşturdu. Rosa Lüxemburg gibi devrimci önder oldu. Yeri geldi siyaseten idam oldu. Milletvekili oldu, başbakan oldu, milyar dolarlık holdinglerin patronu oldu…
Hayvanlar değişti
Kah doğada kah sokakta yaşayan hayvanlar bile haklarına kavuştu bu 432 yıl içinde. Birleşmiş Milletlere bağlı bir kurum olan UNESCO tam da benim doğduğum yıl olan 1978’de Hayvan Hakları Evrensel Beyannanesini kabul etti ve hayvanlar haklarına kavuştu.
Türk erkekleri değişmedi
Her ne kadar bir erkek olarak Salomon Schwiegger’in yukarıdaki sözlerinin doğruluğunu kabul etmek zor olsa da, yapılacak bi’şey yok.
Salomon Schweigger