
“Ölmedim, uyuyorum” Kırların, çimenlerin arasında uzun zaman kuluçkaya yatan bir ördek varmış. Sıkıcıymış yumurtaların üzerinde günler süren bu kuluçkaya yatma meselesi ama ne yaparsın, analık işte. Ördek ana bir gün yumurtaların tek tek çatlayıp, yavruların doğumunu görünce sevinçten ağzı kulaklarına varıyor vak vak diyormuş. Ama yumurtaların en iri olanı bir türlü çatlamak bilmiyormuş. Sonunda günler günleri kovalamış ve yumurta çatlamış. […]

Biri bugün. Diğeri dün. Biri 40 yaşında. Diğeri 6×40. Birinin derdi bir vefat, belki de parasızlık. Diğerinin derdi vefasızlık, kendine olsa gam yemez, koca tarihe olan vefasızlık…

Oyun illa ki parklarda mı oynanır. Sokaklarda mı? Mesela mezarlıklarda oynanmaz mı? Mesela, sırf oyun olsun diye Scooby Doo 500 yıllık tarihi bir mezarlığın toprağına gömülmez mi? Sonrasında da üstüne tahtalar örülmez mi? Toprağı serpilmez mi? Mezartaşı dikilmez mi ? Müthiş bir oyun oynamanın keyfiyle tebessüm edilmez mi ?