Bu gezi, öğrencilerin paket tur programına dahil edilip paketlenerek , kimi tarihi mekanlara servis edilmesinden farklı bir gezi.
Herşeyden önce tur programı olağandan oldukça farklı.
Gezimiz dündü (29 Aralık 2011). İlkönce şans yanımızdaydı desek abartı yapmış olmayız. Yaklaşık 10 gündür hava epey kasvetliydi İstanbul’da. Bugün hariç.
İlk durağımız Ayvansaray’dı.
Bu durakta İstanbul surlarının üçlü savunma hattından oluşan yapısından, burçlardan, sur kapılarından ve kuşatmalardan bahsettik.
Sözkonusu Ayvansaray olunca İstanbul kuşatmalarından özellikle de Arapların kuşatmalarından ve sahabelerden bahsetmek gerekiyor.
Çünkü bu bölge İstanbul’da sahabe türbelerinin en yoğun olarak bulunduğu yerdir.
Tam 9 sahabe türbesi var.
İkinci durağımız Edirnekapı Şehitliği ve Mehmet Akif Ersoy’un mezarını ziyaretti.
Burada da Edirnekapı Şehitliği’nin İstanbul’un fethine oradan Balkan ve 1.Dünya Savaşı’na uzanan ve şehitlerle bütünleşen tarihine değindik.
1.kademeden bir öğrenci Mehmet Akif’in mezarı başında Mehmet Akif’ten bir şiir okudu ve gerekli anma töreni yapıldıktan sonra gezimizin 3. durağı olan Kariye Müzesi’ne gittik.
Nasıl Ayvansaray sahabelerin mezarları olduğu için müslümanlar açısından önemliyse Kariye de hristiyanlar açısından önemliydi.
Çünkü 298 yılında Aziz Bayblas İzmit’te 84 müridiyle beraber öldürülmüş ve buraya, şuan üzerinde manastır yükselen toprağa gömülmüştü.
Ve bu mezarlar kısa zamanda hristayanların ziyaretgâhı olmuştu.
Bu açıdan Ayvansaray’ın kaderi Kariye’nin kaderiyle paralledi.
İkisi de kaderdaş gibiydiler.
Çünkü, ikisinin de topağı kutsaldı.
Birinin toprağında müslüman şehitler uyuyordu,
Diğerinin toprağında hristiyan şehitler.
Birinde şehitlerin üzerinde türbeler yükseliyordu
Diğerinden de koca bir manastır.
Manastır 1510’da yanına bir minare eklenerek cami olmuş, içindeki mozaikler ince bir sıvayla kaplanmıştı.
1956’da sıvalar sökülüp mozaikler ortaya çıkarılmış ve müze haline getirilmişti.
Öğrencilerimizin o mozaiklere baktığını hatırlıyorum da, hepsi hayretler içindeydi.
“Hocam ne kadar güzel.”
Son durağımız Kara Ahmet Paşa Külliyesi.
Bu külliyede önemli olan sadrazam Kara Ahmet Paşa’nın cellatların elinde sonlanan makus talihi değil, “kubbedeki mucize ” namıyla anılan Mimar Sinan’dı.
Sinan’ın bu camisi özellikle zarifti.
Zaten caminin avlusunu görünce öğrenciler büyülendiler.
Avluda ahlap işlemeleri harika olan şadırvan ve avluyu çevreleyen medrese, görünce etkilenilmeyecek bir şey değildi.
Yer gelmişken bir itiraf.
Daha önce defalarca gitmiş olamama rağmen şadırvanın lülelerinin güzelliğinini daha önce nasıl farketmedim hayret.
Siz siz olun gidince o lülelere kesinlikle bakın.
Ben sırf onların fotoğraflamak için 1 günümü ayıracam.
Ve ayrı bir yazı kaleme alıcam.
Bu caminin içine şık kalem işlemeler her yere damgasını vurmuş.
Öğrenciler ilk defa fil ayağının fille alakasının olmadığını burada öğrendiler .
Fil ayakları kubbenin binlerce tonluk yükünü taşıyabilmek için döşnemiş yekpare mermerden yapılmış sütunlardı.
Ve Sinan bu ayakları abartıya kaçmadan kusursuzca kullanırdı.
Bir öğrencimiz minberin mermerine dokunarak ne kadar güzel dediğini hatırlıyorum.
Çok haklıydı.
Çünkü minberin mermer işlemeleri Sinan devrinin mermer işleme harikalarıydı.
Bu cami kubbesinin büyüklüğüyle, aydınlığıyla değil de içindeki işlemelerle güzeldi zaten.
Ve Mimar Sinan her camide bir süpriz hazırlardı muhakkak.
Yaklaşık 400 eser yapmış olmasına rağmen kendini bu kadar az tekrarlayan başka bir mimar yok.
Sonra dönüş zamanı geldi.
Programda daha Edirnekapı’da ki Mihrimah Sultan Külliyesi ve Bizans’tan günümüze kalan tek sivil mimari olan Tekfur Sarayı vardı.
Ama olmadı.
Hayat yakamızı bırakmadı.
Malum, öğerncilerin 14:30 da servisleri kalakacaktı.
Hamiş: Gezi organizasyonunu gezi kulübü öğretmenimiz Makbule Akkale yaptı.1-A sınıf öğetmeni Hatice Kılıç’ta desteklerini sundu. Kendilerine teşekkürlerimle.
Görsel Galeri
Gezimize dair 15 fotoğraftan oluşan görsel bir galeri.
Fotoğrafların üzerine tıklayın.
Ceyhan A. says:
Iste yeni nesili daha bilincli yapmanin bir yolu… aferin. Yapilcak ve düzene girmezi lazzim daha cok is var Istanbulda…